Özge Yurttaş
Sendikalaşma adı altında yukarıdan aşağı yönetici baskısı ile semirtilen sarı sendikalar için alarm zilleri çalmaya başladı. Bu ziller AKP için de taşeron işçilere yönelik 20 senelik oyalamada artık denizin bittiğinin işareti.
AKP’li yılların çalışma hayatında iz bırakan olgularından birisi taşeron çalışmaydı. AKP iktidarı döneminde sayıları yüzde 500 artan ve 2 milyona yaklaşan taşeron işçiler çalışma hukukunun çizdiği sınırlara sığmayınca 2018’de taşeron işçiye kadro müjdesi adı altında 696 sayılı KHK yayımlanmıştı. Bu KHK ile taşeron işçilik konusunda ihale düzeni ve bu düzenden beslenen aracı şirketler ortadan kalktı ama işçilerin güvenceli çalışmasını sağlayacak bir çalışma düzeni tesis edilmedi. Örneğin yasa çıktıktan sonra taşeron işçiler için sendikalar üzerinden bir toplu sözleşme düzeneği işletilmedi. Onun yerine sosyal ve ekonomik haklara dair Yüksek Hakem Kurulu bir çerçeve sözleşme yayımladı. Kamudaki taşeron işçiler yaklaşık 2 yıl boyunca yürürlükte olan bu çerçeve sözleşmeye tabi oldu. 1 Kasım 2020’de bu sözleşmenin süresi sona erdi. İşçiler için toplu sözleşme dönemi başladı. Arada geçen 2 yıllık süre hem işveren hem kural koyucu olan hükümet için taşeron işçileri sarı sendikalar aracılığıyla kuşatacak ve hareket edemez hale getirecek bir tezgahın işlemesini de sağladı.
10 yıldan uzun bir süre Dev Sağlık İş sendikası öncülüğünde taşerona karşı mücadelenin başını çeken sağlık işçileri yönetim baskısı ve toplu sözleşme vaadi ile Hak İş ve Türk İş’e bağlı sağlık sendikalarına yönlendirildi. Bu sendikaların toplu sözleşme yetkisi olması en büyük argümandı. Bu sayede 2 yıl içerisinde taşeron çalışmanın en yaygın olduğu sağlık işkolunda AKP’nin emek bürosu gibi çalışan Hak İş’e bağlı Öz Sağlık-İş sendika inanılmaz bir büyüme yaşadı. Bu sendika 2 yılda 160 binden fazla üye kazanarak 185 bin üyeye ulaştı. Türk İş Sağlık İş hatırı sayılır bir büyüme yaşadı.
Yüzbinlerce sağlık işçisi sonunda hak ettikleri gibi bir toplu pazarlık ile insanca çalışabilecekleri bir ücret ve sosyal ekonomik koşullarında iyileşme umuduyla bu sendikalara üye oldu. Fakat iktidar ve sarı sendika işbirliğiyle işçi sınıfının en büyük kazanımlarından birisi olan toplu sözleşme hakkının altı boşaltıldı. Kamu hastanelerinde Öz Sağlık İş’in daha önce kadrolu işçiler için yaptığı sözleşme 1 Kasım sonrası taşerondan gelen diğer işçilere de uygulandı. Türkiye’nin farklı şehirlerinde üniversite hastanelerinde ise sarı sendikalar tarafından art arda tamamlanan toplu sözleşme süreçleri sağlık işçisinde hayal kırıklığı ve öfke yarattı. Ankara Üniversitesi’nde Öz Sağlık-İş ve Gazi Üniversitesi’nde Türk İş Sağlık-iş tarafından imzalanan sözleşmelerde yer alan maddeler neredeyse birebir aynı. Öyle ki imzalanan sözleşmede yer alan maddeler Yüksek Hakem Kurulu’nun çerçeve sözleşmesi ile ya aynı ya da daha gerisinde. Yıllarca anayasal hakları olan sendika ve toplu sözleşme hakkına kavuşmak için türlü engelleri aşan sağlık emekçileri şimdi sosyal ve ekonomik kazanımlar konusunda kendilerine hiçbir fayda sağlamayan ve söz hakkı dahi bulamadıkları bu toplu sözleşmeye tepki göstermeye başladı. Bu hastanelerde işçiler sarı sendikalardan istifa ederken Ankara İbni Sina Hastanesi’nde Öz Sağlık-İş ve hastane yönetimine karşı eylem yapıldı. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi işçileri verilen zam oranına karşı hastanede eylem yaptı. Sarı sendikalara tepki hastanelerle sınırlı değil geçen hafta İstanbul Bayrampaşa Belediyesi işçileri işverenin örgütlü oldukları Hak İş’e bağlı Hizmet İş sendikası ile imzaladığı toplu sözleşmeyi 30 aydır uygulamadığı ve sendikanın da bu duruma sessiz kaldığını söyleyerek bir eylem gerçekleştirdi.
Bu gelişmeler işveren ve iktidar güdümlü sendikaların toplu sözleşme hakkının altını boşalttığına ama işçilerin de bu oyuna gelmediğine işaret ediyor. İşçilerin toplu pazarlık ve toplu sözleşme hakkını oldu-bittiye dayalı imzalarla gasp eden onlara hiçbir kazanım sağlamayan sarı sendikaların son 2 yılda iktidar desteği ile geldiği konum işçilerin özsavunması ile bozulabilir.