İki haftadır Fransa çalkalanıyor. Petrol fiyatlarına 1 Ocak’tan itibaren yapılması kararlaştırılan zammı protesto etmek amacıyla bir grup Fransa yurttaşının başlattığı gösteriler, çığırından çıkmış ve farklı bir yöne kaymış bulunmaktadır. Başlangıçtan itibaren Fransız polisinin giderek sertleşen tutumu, olayların daha da genişlemesine ve yer yer istenmeyen, hareketi organize edenlerin karşı çıktığı kırıp dökme ve yağmalama olaylarına da yol açmış bulunmaktadır.
Önceleri taviz vermez bir pozisyona geçen Macron Hükümeti, Başbakan Edouard Philippe’in dahi anlayış gösterir tarzdaki davranışı karşısında geri adım attı, zamları önce altı aylığına, daha sonra 2019 sonuna kadar kaldırma kararı aldı.
Burada bir parantez açıp bizdeki Gezi olayları sırasında Türkiyede Davutoğlu ve TBMM Başkanı Arınç’ın yumuşatıcı sözlerine karşılık Kuzey Afrika gezisinden dönen dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Atatürk Havaalanı’nda seçim mitinglerini hatırlatan karşılama töreninde Gezi’cileri şiddetle kınaması ve her türlü tedbiri alacağını belirtmesinden sonra olaylar çığırından çıkmış, ülkenin her yerine yayılan olyalarda dokuz kişi hayatını kaybetmişti.
Bu konuya tekrar dönmeden önce dün sabahın erken saatlerine kadarki gelişmeleri kısaca özetleyelim:
Hükümete otuz bin kişinin katılımıyla hazırlanan 42 maddelik istek listesi sunan Sarı Yelekliler’in istekleri, hareketin tüm Fransa halklarının ortak taleplerini yansıttığı ve geniş bir halk desteğine sahip olduklurı gerçeğini ortaya koydu.
Ne istiyordu bu insanlar, bu 42 maddede neler vardı?
Acil sıfır evsizlik, gelir vergisinde adalet, az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınması, asgari ücretin 1300 euro olması (1150 euro olan asgari ücreti 100 euro arttırmayı kabul eden hükümetin kararı reddedildi) küçük esnafın korunması, sosyal güvenlik sisteminin herkese uygulanması, akaryakıt zammının kaldırılması, emekli maaşlarının en az 1200 euro olması (bizde 150 euro), seçilmişlerin maaşının ortalama seviyede olması (bizde ortalamanın altı, yedi katı), sanayiin korunması, yabancılara eşit haklar, sözleşmeli işçiliğin kaldırılıp kadrolu çalışmaya geçilmesi, büyük şirketlerin vergi indiriminin kaldırılması, kemer sıkma politikalarının sonlandırılması, sığınmacılara insanca muamele, yeni iş alanları açılması, engellilere daha çok ödenmesi, kiraların sınırlandırılması ve daha çok kiralık konut imali, Fransanın mülklerinin satışının yasaklanması, gaz ve elektriğin kamulaştırılması, yaşlılara yardımın arttırılması, eğitimde seviyenin yükseltilmesi, halk oylamasının Anayasaya girmesi, çocuklara yardımın 10 yaşına kadar devamı, demiryollarının desteklenmesi, gemi yakıtlarına vergi getirilmesi ve çevrenin korunması istekleri sıralanmış.
Bu istek listesi gösteriyor ki Sarı Yelekliler Hareketi, Fransa’da geniş bir taban bulmakta.
Başta Belçika ve Hollanda olmak üzere hareket, bir çok Avrupa ülkesinide destek gösterilerine yol açtı.
Türkiye’de nasıl karşılandı?
Türk solunun bir kesimi, hareketi hemen yaftaladı, kimi gerici, kimi kapitalist oyunu olarak niteledi. Bir kesim de yeterince devrimici bulmadı.
Türk basını ve hükümet yanlısı medya, Gezi olayları sırasında takındıkları tavrın tam tersini takınarak özgürlükçü söylemlerle Fransa’yı kınadılar ama her nedense 42 maddelik istek listesinden hiç söz etmediler. Bir kısmı da “Eee bakın, hiç özgürlük ve demokrasiden söz etmiyorlar” diyerek Gezi’ye katılanların özgürlük isteklerini fazla buldular. Tabii bu eleştiriler kimi sol çevrelerden de geldi. Yalnız unuttuklarıbir şey vardı: Gezi eylemcilerinin uğrunda mücadele ettikleri demokratik hak ve özgürlüklerin tümü Fransa’da fazlasıyla var.
Hükümet çevreleri, Fransız polisinin sert tavrından, Fransa’nın ve onu kınamayan Avrupa ülkelerinin iki yüzlülüğünden, haktan, adaletten söz ettiler, bol bol kınadılar Fransa’yı.
Pazartesi geç saatlerde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron verdiği demeçte özür dilememekle birlikte bazı hataları olduğunu ve ekonomide bazı konularda yeterince başarılı olamadığını belirtti. Muhalefet partileri ise sağdan sola kötü gidişi dile getirmekteler. Bakalım Sarı Yelekliler Macron’u alt edecekler mi?
***
10 Aralık Pazartesi günü İnsan Hakları Beyannamesi’nin kabulünün yetmişinci yıl dönümüydü. Beyannamenin hazırlanışında Türkiye adına bulunan Büyükelçi Mahmut Dikerdem’i saygıyla, rahmetle anıyorum. İnsan haklarının Türkiye’deki durumu, kemiklerini sızlatıyordur.