Saray kayyum oyunundan vazgeçmiyor. Hakkari’de yeni bir denemeye girişildi. Erdoğan devamının geleceğini söyledi. İktidar Kürt halkının sinir uçlarıyla bilinçli bir şekilde oynuyor. “Damarına basmak” diye bir deyim vardır. Saray’ın yaptığı tam da budur.
Saray bu yaptıklarıyla neyi hedefliyor olabilir? İlki, başkanlık seçimlerinin sonuçlarıyla yerlerde sürünür hale gelen moraller mahalli seçimlerle yeniden bir moral kazandı. Saray kayyum saldırılarıyla muhalefetin yükselen moralini yıpratmak, “güç yine bende, istediğimi yaparım, kimse başka hayaller kurmasın” demek istiyor. Şu günlerde muhalefetin en büyük gücü kazandığı moraldir. Bunu bir biçimde yitirirse Saray’ın manevra alanı yeniden genişleyecek, istediği oyunları oynayabilecektir. Oysa muhalefet kazandığı moralle örgütlenmesini güçlendirebilir, Saray’ın yolunu kesebilecek adımlar atabilir. Yıpratma savaşı hemen seçim akşamı Van’da mazbata olayı ile başlatıldı, ara vermeden devam ediyor. Ancak olayların gelişimi sadece Saray’ın istediği yönde gitmiyor. Adeta karşılıklı hamleler olarak yaşanıyor.
“Damarına basma” taktiğinin ikinci hedefi kitlelerin öfkesini ortaya koyuşunu kontrolsüz hale getirmek, provokasyon yollarını açmaktır. Bu konuda Saray, Kürt Özgürlük Hareketi’nin yıllardır mücadele alanında edindiği deneyleri, o deneylerden çıkarttığı dersleri unutuyor. Kürt halkı bunca deneyden sonra öfkesini tuzağa düşmeden en etkin bir şekilde ortaya koyma ustalığını kazanmıştır. Elbette gelecek günlerin yine tuzaklarla dolu olduğunu görmek zor değildir. Hatta yıllardır elindeki tuzakları, yalan propagandayı Saray o kadar çok kullandı ki, bir anlamda kendi silahlarını kendisi etkisiz hale getirdi. Ancak başka yolu kalmadığı için yine eski araçları devreye sokmadan edemiyor.
Günümüz siyasal tablosunda dünden çok farklı bir gerçeklik vardır. KRT televizyonunda iki hafta önce Ertuğrul Özkök’ün söylediği önemlidir. Üstelik Özkök tarafında söylenmesi farklı bir anlam taşıyor. Özkök “Türkiye’de artık iki iktidar var. Bir merkezi bir de mahalli iktidar.” Saray bütün gücüyle bu gerçekliği gözlerden ve bilinçlerden saklamak, hatta unutturmak için uğraşıyor. Bu kadarı çok doğaldır. Cumhur İttifakı bu gerçekliği örtmek için elinden geleni yapacaktır. Ancak en genel anlamda “muhalefet güçleri”nin bu gerçekliği unutmaları, bir unutkanlık olarak kalmaz, siyasi olarak yeni felaketlere kapı açar. Bu yeni bir durumdur, yıllardır muhalefet böyle bir gerçeklik üzerinden davranamadı; günümüzde her davranışını bu gerçeklik üzerinden kurmalıdır.
Bu durumu şüphesiz en iyi kavrayan Saray’dır. Bu nedenle iki farklı yolda aynı anda yürümek gibi bir gidişin içindedir. Birisi bildik “devletin beka sorunu” üzerinden yürümektir. Bunun özellikle Irak alanında hazırlıkları yapıldı. Ancak güç dengelerinin her zaman çok karmaşık olduğu bu alanda Ankara’nın hangi sonucu elde ettiği bulanıktır. Fakat Saray, Rojava’daki mahalli seçimleri birdenbire iyice köpürterek güvenlik sorununun ilk sırasına yerleştirdi. Seçimler ertelendiğinden yakın zaman için bir beka sorunu yaratmakta zorluk çekebilir.
Saray’ın yürüdüğü diğer yol açık veya örtülü görüşmelerdir. Özgür Özel’le yaptığı görüşmeden bir yumuşama taktiği yaratmak için uğraşıyor. Ancak Abdullah Gül ile yapılan görüşmeden dışarıya bir şey sızmadı. Akşener ile yapılan görüşme de aynı şekilde örtülü kalmıştır. Hatta bunlara AKP içinde yapılan tartışma ve görüşmeleri de ilave etmek gerekir. Bir an önce yapılması düşünülen Kongre 2025 yılına ertelenmiştir. Bütün bunlar farklı yollardan Saray’ın kaybettiği gücü yeniden yerine koyma çabaları olarak anlaşılmalıdır. Önümüzdeki günler iktidar için çok zorlu geçecektir. Hem siyasi olarak, özellikle de ekonomik olarak Cumhur İttifakı bir bakıma çukurlarla dolu bir yolda yürüyecektir.
Kendisine karşı güçleri atacağı adımlarla şaşırtmak, onların güçlü bir taktik zeminde buluşmasını engellemek için her şeyi yapacaktır.
Bu noktada görünen en belirgin tuzak Kürt halkı ile Türkiye’nin gittikçe artan yoksulları arasındaki bağları koparmaktır. Kayyumlar için en güçlü mücadele yürütülürken, aynı zamanda birlikte yoksulluk cehennemine karşı mücadeleyi yükseltmek, güçleri ustaca bu yönde biriktirmek önümüzdeki günlerin kaçınılmaz taktik görevidir.