ÇGD’nin Basın Kartı Yönetmeliği’ne karşı Danıştay’a açtığı iptal davasında Cumhurbaşkanlığı avukatı yaptığı savunmada, “Gazetecilik faaliyetinde bulunmak için basın kartı sahibi olma zorunluluğu bulunmadığını” söyledi
Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) avukat Onur Can Keskin aracılığıyla, 14 Aralık 2018’de yayımlanarak yürürlüğe giren Basın Kartı Yönetmeliği’nin iptali ve yürütmesinin durdurulması talebiyle dava açtı. Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin (ÇGD) Basın Kartı Yönetmeliği’ne karşı Danıştay’a açtığı iptal davasında Cumhurbaşkanlığı avukatı savunma yaptı.
‘Basın kartı zorunlu değil’
9 sayfalık dilekçede, “Gazetecilik faaliyetinde bulunmak için basın kartı sahibi olma zorunluluğu bulunmadığı” öne sürülerek şunlara ifade edildi:
“Basın kartı, gazetecilik faaliyetini kolaylaştırıcı bir takım imkânlar sağlamaktadır. Daha açık bir ifadeyle, basın kartı; basın mensuplarının mesleki faaliyetlerini yürütürken daha etkin çalışmalarını, iş ve sosyal güvenlik hukukundan doğan birtakım ayrıcalıkları elde etmelerini sağlayan, hizmet damgalı pasaport uygulaması sayesinde dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan hadiseleri yakından takip etmelerini kolaylaştıran, silah ruhsatı işlemlerinde kullanılabilen, devletin üst düzey yöneticilerinin katılımıyla gerçekleştirilenler de dahil olmak üzere her türlü kamusal faaliyete katılma noktasında akreditasyon vazifesi gören basın mensubunu tanıtıcı mahiyette resmi bir kimlik belgesidir. Bu anlamda, yönetmelik hükümlerinin basın özgürlüğünü veya ifade özgürlüğünü kısıtladığı iddiaları gerçeği yansıtmamakta olup yönetmelik temel olarak basın kartı sahibi olmanın şartlarını düzenlemektedir.”
AKP’nin çelişkisi
Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan savunmayı değerlendiren ÇGD Genel Başkanı Can Güleryüzlü, “Gazetecinin ‘Milli güvenlik ya da kamu düzenine aykırı davranışlarda bulunması veya bu tür davranışları alışkanlık edinmesi’ ile ‘Basın meslek onurunu zedeleyecek işler yapması’ durumunda basın kartının iptali ve bir daha asla basın kartı verilmemesi öngörülmektedir. Yönetmelikte milli güvenliğe ve kamu düzenine dönük endişeleri gidermek üzere çok sayıda hüküm yer almasına karşın eklenen söz konusu bu hükümler muğlak, hukuki belirlilik ve öngörülebilirlikle bağdaşmamaktadır. Aynı zamanda mahkeme kararı olmaksızın idareye bu yönde bir yetki verilmesi, masumiyet karinesine de aykırıdır. Cumhurbaşkanlığı savunması, yönetmelikle neyin düzenlendiğinin bilincinde bile değildir. Yapılan savunma, anlaşıldığı kadarıyla Basın Kanunu değil Türk Ceza Kanunu esas alınarak yazılmış” ifadelerine yer verdi. Danıştay 10. Daire Başkanlığı’nın bu çelişkili durumları tespit etmesi gerektiğini belirten Güleryüzlü, “Halkın haber alma hakkı ve basın özgürlüğü yönünde karar alarak yönetmeliğin ilgili maddelerini iptal etmesini bekliyoruz” dedi.