Kürdistan Dayanışma Komitesi üyesi Sarah Glynn, uluslararası kurumların tecride sessizliğini tepki gösterdi. Glynn ayrıca ‘Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm’ kampanyası ile igili Güney Afrika örneğini hatırlatarak, ‘Kampanyayı Güney Afrika örneğinde olduğu gibi bizi görmezden gelemeyecek kadar büyüterek yapabiliriz’ dedi
İmralı’da ağır tecrit koşulları altında tutulan ve 34 aydır kendisinden haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü ve Kürt sorununun siyasi çözümü için 10 Ekim’de dünyadaki 74 merkezde kampanya başlatıldı. Bir yandan okuma günleri ve uluslararası diplomasi işletilirken, diğer yandan cezaevindeki açlık grevleri ve Adalet Nöbetleri sürüyor.
Kürdistan Dayanışma Komitesi üyesi Sarah Glynn, tecrit ve sessizliğe ilişkin JINNEWS’ten Melek Avcı‘nın sorularını yanıtladı.
Tecrit yasadışı
Tecridin tamamen yasa dışı olduğuna dikkat çeken Glynn, “Ne uluslararası hukuk ne de Türkiye hukukuna uyuyor. Bu bir tür işkencedir; ailenizi görememek, avukatlara ulaşamamak, hepsi işkence. Herkes biliyor ki avukatlarla görüşememek yasal hiçbir adım atamamak demektir. Bu tecrit Sayın Öcalan’a mutlak olarak uygulanırken aynı zamanda diğer mahkûmlara da uygulanıyor ve giderek derinleşerek artıyor. Böylece bir bakıma Türkiye’deki diğer siyasi tutsaklara bir model olarak uygulandı. Fakat bence bu, Türkiye’nin aslında Öcalan’ın ne kadar önemli olduğunu, fikirlerini ne kadar değerli olduğunu anladığının bir göstergesidir. Bu fikirler gerçekten önemli, Türkiye ve Ortadoğu’da barışı inşa etmek için önemlidir. Her yerde daha iyi, daha adil ve yaşanılabilir bir topluma ilham vermek için uluslararası düzeyde önemlidir” diye konuştu.
Türkiye ile ters düşmek istemiyorlar
Avrupa Konseyi, AB ve Avrupa ülkelerinin sessizliğine de değinen Glynn, “Türkiye’yi gerçekten kızdırmak istemeyen, çıkarlarını düşünen ülkeler de var. Aynı zamanda Avrupa Birliği’nden de bahsediyoruz ki bu da elbette Türkiye’yi kızdırmak istemeyen, çıkarlarını düşünen ülkelerin oluşturduğu bir başka örgüt. NATO üyelerini gücendirmek istemiyorlar. Mesele sadece Türkiye’yi kızdırmak değil, Türkiye’yi diğer kampa itmeye çalışmak olsa da, Türkiye’yi NATO’nun içinde tutmak istiyorlar. Türkiye ile çok fazla ticaret yapıldı. Avrupa Birliği’nde de Türkiye ile birçok işbirliği söz konusu, Türkiye etkin bir şekilde konumunu koruyor. Göç meselesi var ve Avrupa’ya geçmelerini istemediği göçmenleri Türkiye bünyesinde tutuyor. Kısacası, oldukça kirli bir anlaşma var ve Türkiye ile ters düşmek istemiyorlar” dedi.
Öcalan CPT’yi göreve çağırıyor
Avrupa Konseyi’nin bir parçası olan CPT’nin, tıpkı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi, ülkeye fiilen uygulayabileceği yaptırımlarla sınırlı olduğunu belirten Glynn, “Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin gözaltı yerlerini ziyaret etme konusunda benzersiz haklara sahiptir. Ancak ziyaretleriyle ilgili hazırladıkları raporları yayınlasalar bile, bunu ancak ilgili devletin izni olması ve o devletin yanıt verme fırsatı bulmasından sonra yapabilirler. Türkiye ile ilgili yayınlanan son rapor 2019 yılına ait. Yani konuşmalar arasında, elbette CPT pek çok tartışmada diplomasi yoluyla tavsiyelerini fiilen gerçeğe dönüştürmeye çalışıyor. Ancak kendi kurallarını çiğneyemeyecekleri, bu sözleşme hükümlerine göre bir şeyler yayınlamayacakları konusunda çok ısrarlılar. Çünkü bunu yaptıkları durumda gelecekte ülkelerin cezaevlerine erişimlerinin engellenmesi riskiyle karşı karşıya kalacaklardır. Ancak, gerçekten verdikleri tavsiyelere uyulmadığı takdirde, raporlardan bağımsız olarak kamuya açıklama yapmalarına olanak tanıyan bir açıklama yapma süreçleri var. Ayrıca 1992’de ve 1996’da Türkiye’yle ilgili kamuoyuna açıklama yaptılar. Fakat şu anda Sayın Öcalan’ın avukatları CPT’yi görevini yapmaya çağırıyor, özellikle sağlığı ve güvenliği konusunda bilgi akışı sağlaması ve görevini yerine getirmesini söylüyorlar” diye konuştu.
Kampanyayı büyütmeliyiz
Abdullah Öcalan’a özgürlük kampanyasına ilişkin de konuşan Glynn, “Kampanyayı Güney Afrika örneğinde olduğu gibi bizi görmezden gelemeyecek kadar büyüterek yapabiliriz. Fakat bana göre bu tecritten ibaret bir durum değil, Sayın Öcalan’ın ne söylediğini, bunun hepimize her yerde nasıl yardımcı olabileceğini öğrenmeye odaklanıyoruz. Bunun yanı sıra her yerde insanların kendi hükümetlerimizi daha hesap verebilir kılmak için demokrasi için kampanya yürütmesinin de önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü bunların hepsi aynı mücadelenin parçası. Hepsi birbirini destekliyor. Bu yüzden onun bu mücadeleleri bir araya getirdiğini düşünüyorum ve bu gerçekten zor bir iş. Çünkü kitlesel bir hareket yaratmanın hiçbir kısa yolu yoktur. Biliyorsunuz, insanların neler olup bittiğini bilmesini sağlamak ama aynı zamanda Kürtlerin başına gelenleri de bilmesini sağlamakla ilgili bir durum. Bu sadece, şundan ibaret değil “Aman Tanrım, Kürtler her gün saldırıya uğruyor” bu değil, aslında Kürtler bu fikirleriyle her yerdeki insanlara bir umut kaynağı, bir ilham kaynağı oluyor. Bunu göstermek gerek” dedi.
HABER MERKEZİ