10 Ekim Davası’nda IŞİD’li sanığın avukatı Erhan Fidan, Bağdadi’den ‘halife’ diye söz etti ve saldırıyı meşrulaştırmaya yönelik savunma yaptı. Mahkeme heyeti, Fidan hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi
Ankara Garı önünde 10 Ekim 2015 tarihinde düzenlenen Emek ve Barış Mitingi’ne yönelik IŞİD tarafından gerçekleştirilen saldırıyla ilgili davanın 16 firari sanık yönünden tefrik edilen dosyanın 3’üncü duruşması Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı.
İlk defa bir duruşmada bir sanık göreceğiz
Duruşma öncesinde 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği üyesi aileler adliye önünde basın açıklaması yaptı. Aileler adına konuşan 10 Ekim-Der Başkanı Mehtap Sakinci Coşkun, Türkiye yargılama tarihinde ilk defa “insanlığa karşı yapılmış” suç yönünde görülecek olan davanın önemli olduğunu ifade etti. Coşkun, “İlk defa insanlığa karşı suç tanımlamasıyla bir yargılanma gerçekleşecek, sanık tarafından da ilk defa bir duruşmada bir sanık göreceğiz. 16 firari sanığın yargılandığı dosya şimdiye kadar hiçbir ilerleme kaydedememişti. Bütün emek demokrasi güçleri bu sürecek yargılamaya desteklerini talep ediyoruz” diye belirti. Katliamdan yarılı kurtulan Suruç Belediye Eşbaşkanı Hatice Çevik’in tutuklanmasına tepki gösteren Coşkun, “Yapılan bu tutuklama karşısında sadece öfkeliyiz diyoruz. Öfkemiz daha da büyüdü. Hatice Çevik ve 10 Ekim aileleri yalnız değildir” dedi.
Türkiye’nin birçok yerinden gelen aileler katıldı
Önceki iki duruşması boş sanık sandalyeleri ile görülen davanın bugünkü duruşmasına ana davada “örgüt yöneticiliği”nden 18 yıl hapis cezası verilen, ancak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan suç duyuruları ile hakkında bu kez “insanlığa karşı suç işlemek”ten iddianame hazırlanan Erman Ekici getirildi. Aynı mahkemede görülen ana dava yargılaması sonucu 35 sanık arasındaki tutuklu 19 kişiye 7 buçuk yıl ve 101 kez ağırlaştırılmış müebbet arasında değişen sürelerde hapis cezası verilmişti. Sanık Erman Ekici’nin katıldığı yargılama öncesi duruşma salonunda yoğun güvenlik önlemleri alındı. Duruşmaya müşteki avukatların yanı sıra Türkiye’nin birçok yerinden gelen mağdur yakınları izleyici olarak katıldı. HDP Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz da izleyiciler arasında yer aldı.
Ailelerden tepki
Salona getirilmesi sırasında aileler sanık Erman Ekici’ye “Allah belanı versin” diyerek tepkilerini gösterdi. Başlayan duruşmada önce mahkeme başkanı tarafından davaya katılanların isimleri tek tek okundu. İsmi okunanlardan biri 10 Ekim katliamında kızını ve eşinin kız kardeşini kaybeden Suruç Belediye Eşbaşkanı Hatice Çevik’ti. Yerine kayyum atanıp, tutuklanan Çevik’in ismi okunduğu sırada ise aileler hep birlikte “tutuklu” diye bağırdı.
‘Kurban seçildim’ savunması
Sonrasında dava iddianamenin sanık Erman Ekici yönündeki kısımları okundu. Yöneltilen suçlamaya dair savunma yapan Erman Ekici, “Yunus Durmaz’ın materyalleri ve Yakup Şahin’in ifadesinden yola çıkılarak hakkımda iddianame düzenledi. Şahin ifadesinde hücre evlerinden bahsederken, yetkili kimsenin giremeyeceğini söylüyor. Benim girip, çıktığıma dair görüntü yok. Ben kurban seçildim” diyerek kendisini savundu
‘Siz soru sorarsanız cevap vereceğim’
Ekici, savunmasını şöyle sürdürdü: “Yunus Durmaz, Antep’teki hücre evlerinden bahsediyor. Halil İbrahim Durgun, Talha Güneş, Abdulmuttalip Demir terörden aranıyordu ama bunlar hakkında iddianame hazırlamadı. Bu şahıslar arasında Antep’li Ebu Talha, İçişleri Bakanlığı tarafından aranıyordu ama bulamadığı için benim üzerime atıldı. CMK sadece bize uygulanıyordu. Savcılık aleyhime olanları araştırdı, ancak lehime olan hiçbir şey yoktur. Ebu Talha ben değilim. Talip Akkurt’tur. Hakkımda örgüt üyeliğinden dava açıldı. Benim söylediklerim bu kadar. Siz soru sorarsanız cevap vereceğim. Ebu Talha bulunduğunda pardon mu denilecek.”
Soruları yanıtsız bıraktı
Çapraz sorgulamasına geçilen Ekici, avukatlara yanıt vermeyeceğini söyledi. “İlhami Balı, Talha Güneş, Deniz Büyükçelebi ilişkin nedir?” diye sorulan Ekici, soruya yanıt vermedi.
Ekici, yine “Genç Ensar Derneği’ne gitme sıklığın, oradaki faaliyetlerin nelerdir? Elazığ örgütlenmesindeki payın nedir? Ahmet Güneş ile ilişkin nedir? Yakup Karaoğlu ile görev paylaşımın nedir? Ağrı’dan İran’a gitmişsin, oradan Afganistan’a mı geçtin mi? Dönüşünü hangi sınır kapısından yaptın? Bu sürecin hem Türkiye içerisindeki IŞİD yapılanmasında yer alıyorsun. Ebu Talha diye uyduruyorsun dediğin senin teşhisin yapıldı. IŞİD üyelerinin hangi evlerde kalacağını IŞİD hiyerarşisi içerisinde nerde tanımlarsın? Sınır geçişlerinde Antep’e diğer illerden gelen kişilerin karşılanması ve gönderilmesine ilişkin İlhami Balı ile görüşmelerin var. Kim yardımcı oluyordu size? Yaralı IŞİD’lilerin tedavi edilmesin için olanak sağlayan kişi ve kurumlar kimlerdi?” sorularına da yanıt vermedi.
Duruşma avukatların sorularıyla devam etti
Müşteki avukatlarından Kemal Gündüz’ün yönelttiği “Kamil Rüştü Yumuşak ile tanışıyor musun? Kamil Rüştü Yumuşak’ın yargılandığı davayla ilişkin nedir? Yusuf Cabael’i tanıyor musun? Şengül Büyükçelebi seni tanıdığını ve Suriye’deki evine geldiğini söylüyor ne diyorsun?” sorulara sanık Ekici yanıt vermedi. Müşteki avukatlardan Senem Doğanoğlu’nun ise “Muasker ne demektir?” diye sorduğu Ekici, “Muasker IŞİD’lilerin kullandığı özel bir isimdir” yanıtı vermekle yetindi. Avukatların sorduğu soruların çoğunluğuna yanıt vermeyen Ekici’ye iddia makamı sorular yöneltti. İddia makamının “Örgütün 10 Ekim’deki eylemi gerçekleştirmekteki amacı nedir?” diye sorduğu Ekici, “Ben örgüte ait bir insan değilim, bilmiyorum” yanıtını verdi.
Savcının sorularını yanıtladı
Yine iddia makamının yönelttiği “10 Ekim’de örgüt içindeki işbirliğinden haberin var mı?” sorusuna ise, Ekici şu yanıtı verdi: “Yunus Durmaz ile en son 2013 yılında görüştüm. Hücre evlerinin görüntüleri çıktı. Bir tane beni gösteren görüntü çıkmadı. Göz önüne alınmadı. Durmaz’ın dijital materyallerinde tek bir yerde ben yokum. Suriye’deki kamplarından da görüntü çıktı yani hiç mi takılmadım. Ben çok mu profesyonel bir teröristim ki takılmadım.”Savcılığın “10 Ekim eylemi gerçekleştirmeden önce güvenlik tedbirlerinden örgütün haberi var mıydı?” sorusunu da sanık Ekici “bilgim yoktur” diye cevapladı.
Şahıslardan biri teşhis edildi
Dava dosyasında yer alan X,Y,Z kodlu şahıslar hakkında Emniyet Genel Müdürlüğü istihbarat ve terörle mücadele daire başkanlıklarınca gönderilen araştırma tutanaklarında “X17” olarak kodlanan kişinin Burak Ormanoğlu olabileceği belirtildi.
9 klasör 1,5 yıl sonra ortaya çıktı
Dosyaya eklenen belgelere ilişkin beyanda bulunan Avukat Kemal Gündüz, Gar katliamına ilişkin mahkeme kalemine bırakılan 9 klasörlük dosya üzerinde durdu. 9 klasörün davada çılan karardan 1,5 yıl sonra ortaya çıktığını söyleyen Gündüz, “Dosyada kısıtlılık kararı olduğundan bu 9 klasörden haberimiz yoktu. Türkiye’nin en büyük davası karara bağlandıktan bir buçuk yıl sonra bu 9 klasör ortaya çıktı. Dosyaların birer suretini aldık, inceledik ancak çok vahim şeyler ortaya çıktı. Suç işlendiğinin tespitidir. Bu saatten sonra bununla ilgili bir şey yapılmalıdır” dedi.
Görüntüsü çıktı
Soruşturma dosyalarında, canlı bombalara eskortluk yapan Yakup Şahin’in katliamdan 10 gün önce bomba yapımı için gübre almaya çalıştığı ve aynı gün şüpheli bulunduğu için polise ihbar edildiği ortaya çıktı. Gübre almak isteyen Şahin’in güvenlik kamerası kayıtları, ihbar edildiğine ilişkin tutanaklar ve emniyete yazılan yazılar katliamın “kayıp soruşturma dosyaları” arasında bulundu.
Mahkeme heyetinin Gaziantep Emniyetine sorulması talebini daha önce reddettiği, katliamdan 10 gün önce emniyete ulaşan ihbar ve Yakup Şahin’in tespitine ilişkin belgeler, yakın zaman önce savcılık dolabındaki klasörler arasında bulundu.
Gübreci şüphelenip uyardı
Katliamın soruşturma aşamasına ait 9 klasörün 4 yıl sonra ortaya çıktığını hatırlatan Avukat Murat Kemal Gündüz, “Kimseye haber verilmeden bırakılan” olarak kayda geçen ama savcının dolabında çıktığı söylenen dosyalarda çok önemli veriler olduğu ifade etti. Gündüz, “Hatırlarsanız, Yakup Şahin Nizip’e gübre almaya gittiğini ama satıcının vermediğini söylemişti. Ancak dosyamızın savcıları gübreyi vermeyenin kim olduğunun araştırmamışlar” dedi.
Gündüz’ün mahkemeyle paylaştığı belgelere göre Yakup Şahin, 30 Eylül 2015 tarihinde Nizip’te bulunan Özdemir Tarım isimli işyerine 30 Eylül gitti. Üzerinde 33 nitrat yazısı bulunan gübreden 2 ton almak istediğini söyleyen Şahin, 2 bin TL verdikten sonra kamyoneti almak için geri döndü. Gübreciye geldiğinde satıcının kendisinden kimlik istemesi üzerine yanında kimlik olmadığını söyleyerek parasını geri aldı ve iş yerinden ayrıldı.
Bildirildi ama yakalanmadı
Ancak satıcı, Yakup Şahin’den şüphelenerek 155’i aradı. Bunun üzerine işyerine gelen polisler, ihbar tutanağı hazırladı ve güvenlik kameralarını inceledi. Kamera kayıtları ve Plaka Tanıma Sistemi (PTS) üzerinden bakılarak Yakup Şahin’in kimliği tespit edildi. 2 Ekim 2015 tarihinde Nizip savcılığı tarafından istihbarat büro amirliği ve emniyete yazılan yazılarda Şahin’in şüpheli bir şekilde gübre almaya çalıştığı belirtilmesine rağmen yakalanmadı.
‘Açık bir aymazlık var’
Avukat Murat Kemal Gündüz, ihbar tutanağı, savcılık ve emniyet arasındaki yazışmalar ile Yakup Şahin’in tespit edilmesinin 10 Ekim Katliamı dosyasında olmamasına tepki gösterdi. Gaziantep’te savcılık, emniyet ve istihbaratın bilmesine karşın görevlerini yerine getirmediklerini belirten Gündüz, “Çok açık bir aymazlık var. Yakup Şahin yakalanmış olsaydı, bu katliam önlenebilirdi” dedi. 2017 yılının Mayıs ayında görülen duruşmada gübre alımına ilişkin bu bilgilerin gelmesini istediklerini kaydeden Gündüz, mahkeme heyetinin o gün taleplerini reddettiğini söyledi. Gündüz mahkeme başkanına “Bizden saklamışlar ama sizden de saklamışlar. 9 klasörün kim tarafından bırakıldığının bilinmediği söyleniyor. Bu tek başına bir insanın taşıyabileceği kadar hafif değil. Bu kadar klasörü market arabasıyla taşıyorlar” dedi. Gündüz bu dosyaların getirilmesini talep etti.
Sanık avukatın sözleri tepki çekti
Öğleden sonra görülmeye devam eden duruşmada IŞİD’li sanığın avukatı Erhan Fidan, “Hukuki bir yanılgı olduğunu görmekteyiz. Sanığın suçu önceki dosyada örgüt üyeliğinden görülmüş ancak suç vasfı değişmeden ‘insanlığa karşı suç işlemekten’ dava açılmış. Dosyada vahim bir tablo var. İnsanlığa karşı suçtan ayrıca bir suç eklemiş, dini saiklerle toplumun bir kesimine yönelmiş, deniliyor. O zaman savcı HDP eşittir, PKK demiştir. Katliam alanındaki herkes de dinsiz, ateisttir demiştir. Otomatikmen bu insanların din düşmanı olması gerekiyor. Böyle bir şey olmadığı için suç vasfı yoktur. PKK denilen suç örgütü vardır. Devlet kurmak istiyorlar. İstanbul Vezneciler’de yapılan saldırı, Güngören’de yapılan saldırılar insanlığa karşı suçtan yargılanmalıdır. Gariban, Müslüman bir insan olduğu için yargılanıyor” dedi.
Avukatın savunması üzerinde salondan “HDP’nin ne alakası var şerefsiz, konu HDP değil. IŞİD’e gel” şeklinde tepkiler yükseldi. Sanık avukatı Fidan, salonun boşaltılmasını istedi. Avukat mağdur yakınları hakkında suç duyurusunda bulunmak istediğini de sözlerine ekledi.
Demirtaş’ı hedef gösterdi
Sanık avukatı Fidan, “Kobane olaylarında 53 kişinin yaşamını kaybettiğinde ben Diyarbakır’daydım. Orada yaşananlar insanlığa karşı suç sayılmalıdır. O dönemde HDP Genel merkezinde Twitter’den çağrı yapan Selahattin Demirtaş yargılanmalı” diyerek, Demirtaş’ı hedef gösterdi.
‘Türkiye El Bab’a girmese bombalar patlamayacaktı’
Fidan, savunmasını şöyle sürdürdü: “Anayasal düzeni bozmak ile suçlanmaktadır. Anayasal düzeni bozmaktan yargılanmamıştır, hukuken vicdanları yaralamaktadır. Bunun değerlendirilmesi gerekir. Ne zaman ki Türkiye El Bab’a girdi. Halife Ebubekir Bağdadi bundan sonra bir açıklama yaptı Türkiye bizim cihat alanımıza girmiştir. El Bab’a girdikleri için Türkiye’de bombalar patlamıştır. Türkiye El Bab’a girmese bombalar patlamayacaktı. Karşılıklı bir çatışma ortamı olmuştur.”
İddianameyi hazırlayan savcı hakkında suç duyurusunda bulunacağını söyleyen sanık avukatı Fidan, “Yunus Durmaz kişisinin 350 sayfalık dijital materyal çözümlemesi var. 350 sayfalık Yunus Durmaz’ın dijital materyallerinin getirilmesini istiyoruz” dedi.
Ara karar açıklandı
Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti Fidan hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.
Mahkeme heyeti, firari sanıkların bir kısmının ödül listesinde yer alması nedeniyle yazılan müzekkerenin akıbetinin sorulmasına, Ebu Talha kod adını kullandığı belirtilen Talip Akkurt hakkında bilgi istenmesine, Hülya Demir, Şengül Büyükçelebi, Ayşenur İnci ve Demet Taşer’in tanık olarak SEGBİS ile dinlenmesine, Hülya Balı’nın ifadesi sırasındaki fotoğraf teşhislerinin istenmesine, Suriye’de yakalanan IŞİD’liler arasında sanıkların olup olmadığının TEM Daire Başkanlığı’na sorulmasına, gübrecinin katliamdan 10 gün önce yaptığı ihbarın akıbetinin sorulması için Nizip Cumhuriyet Savcılığı ve Antep Emniyet Müdürlüğü’ne akıbetleri konusunda ayrı ayrı müzekkere yazılmasına, İlhami Balı hakkındaki dosyaların Kilis Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan istenmesine, Erman Ekici’nin Avukatı Heyyam Fidan’ın IŞİD ve lideri hakkındaki sözleri nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasını istedi.
Mahkeme, bir dahaki duruşmanın 13 Şubat 2020 tarihine ertelenmesine karar verdi.
Kaynak: MA