Metin Yeğin
Devlete biraz uzaktan baktığınızda ve biraz özgür düşüncenin serinliği varsa serde, hemen ne kadar komik bir kurum olduğunun farkına varırsınız. Bizim için etkisi trajiktir genellikle ama bu bile devlet denen kurumun, ne kadar komik bir şey olduğunu ortadan kaldırmaz. Kesinlikle gülersiniz. Buzların ortasında birlikte yürüyen penguen sürüsüne gülmek gibi bir şeydir bu. Bu gülmenin ne penguenlerle ilgisi vardır ne de biraz sağa ve sola açılarak atılan paytak adımlarıyla. Resmin kendisi, bütün olarak saçma ve anlamsız olduğu için komiktir.
Komik olmaları, devletlerin bunlara ihtiyaçları yoktur anlamına da gelmez. Mesela bize İngilterede hakimlerin peruk takması garip ve komik gelir ama o yüksek yakalı hakim cübbeleri ve marangoz hatası kürsüler, hiç komik değildir bizim için. Çünkü devlet dediğimiz şey bu simgelerin üzerinde yükselir. Muhtaç olduğu kudret bu ideolojik simgeler ile dünyaya iner. İdeolojinin bizim gördüğümüz tarafıdır bu simgeler ve bu simgeler ile iktidar hegemonyası inşa edilir.
Bir başka açıdan da ‘Bana bu simgelerinizi gösterin ben size devletin halini söyleyeyim’ halidir bu her şey…
Buna güzel bir örnek olarak, bir piyes oynandı geçenlerde palasta; Avrupa Konseyi Başkanı Von der Leyen’nin cumhurbaşkanlığı sarayında sandalyesiz kaldı. Bu basit, sıradan bir şey değildi. Simgelerle kendisini anlatan ideolojinin ta kendisiydi. Saraylar ne kadar ideolojikse sandalyeler de o kadar ideolojiktir çünkü. Bütünün komik olması da bunu ortadan kaldırmaz aksine, bu abartı işi çizgilere taşır karikatür haline sokar.
Von der Leyen, -bana göre geç de olsa- bunun nedenini açıkladı; ‘Avrupa Birliği Müktesebatında’ bana yapılan muameleyi haklı çıkaracak hiçbir şey bulamadım. Dolayısıyla şu sonuca vardım: Bu olay, kadın olduğum için yaşandı. Eğer takım elbise giyiyor ve kravat takıyor olsaydım yaşanacak mıydı? Daha önceki görüşmelerde hiç sandalye eksikliği görmedim. Ama yine söylüyorum, bu resimlerin hiçbirinde kadın da yoktu” diyordu.
Bu bir tesadüf değildi tabii ki, sandalye ve saray nezdinde bütün kadınların yerleştirildiği konumu mu anlatıyordu. Sarayın ideolojik hattı, sandalye ile Avrupa sahnelerine mi taşınıyordu. Bunun bilerek ya da yanlışlıkla yaşanmış olması da fark etmezdi. İdeolojinin vitrine konduğu protokolde, bu yaşanıyorsa gerisini siz düşünün artık.
‘Saraydan kız kaçırma’yı oynadı saray.
Sevmiyorlar sarayda kadınları, bu devasa komediyi, güzel ve şenlikli bir radikal demokrasiye çevirecek olanlar kadınlar olduğu için bu…