Sancar, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kuzey Suriye’ye ilişkin operasyon sinyali vermesine tepki gösterdi: Ukrayna’da barış güvercini Ortadoğu’da savaş şahini. Bu politikalar her açıdan bu ülkenin halkların ve Ortadoğu’da halkların birlikte demokratik bir barış kurma çabalarına karşı en büyük tehdittir
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin grup toplantısında ekonomideki kriz, NATO krizi, demokratik siyasete yönelik saldırılar ve Kobanê Davası’ndaki gelişmelere değindi.
Erdoğan’ın kabine toplantısı sonrası operasyon sinyali vermesini de değerlendiren Sancar, “Ukrayna’da arabulucu, barış güvercini Ortadoğu ve ülkede savaş şahini. Bu politikalar her açıdan bu ülkenin halkların ve Ortadoğu’da halkların birlikte demokratik bir barış kurma çabalarına karşı en büyük tehdittir. Bunu görmek lazım. O nedenle savaş karşıtlığı öyle bir şiar değildir. Barış hedefi öyle kalıplaşmış tekdüze bir söylem olarak algılanmamalıdır.” ifadelerini kullandı.
Sancar’ın konuşmaların detayları şöyle:
Dünyanın pandemi sonrası yeni felaketlere gebe olduğunu belirten Sancar, “Bunun en büyük alanı savaş silahlanma yarışı yeniden karanlık dönemlere dönüş tehlikesidir. Pandemi ilan edilir edilmez Birleşmiş Millletler Güvenlik Konseyi küresel ateşkes çağrısı yapmıştı. Ne yazık ki bu çağrı yeterli karşılık bulmadı. Tanık olduğumuz bu son aylarda BM Güvenlik Konseyinin daimi üyeleri dahil olmak üzere neredeyse bütün dünya çatışmaları engellemek yerine adeta bir silahlanma ve çatışma yarışına girmiş durumda. Rusya’nın işgal politikaları ortada, Ukrayna’ya yönelik savaş politikaları ortada, bir yanıyla dünyayı bu karanlık ortama sürükleyen ateşin kıvılcımlarını görüyoruz. Öte yandan NATO’nun genişlemeden ısrarı silahlanma yarışındaki kararları bu tabloyu iyice karartmaktadır” diye konuştu.
Kurumlar etkisiz
Bu politikaların yaratacağı yoksulluk ve yokluklar, acılar ve yaralar küresel bir nitelik kazanacaktır. Bizler diyoruz bu küresel silahlanma politikası ve çatışmacı anlayış ve yarış sadece ölümleri değil sivillerin sağlıklı gıdaya erişemediği, kişisel ve kolektif güvenliklerinin sağlanamadığı, politik haklarının olağan düzeyde tehdit altında olduğu, iklim krizinin de derinleştiği bir döneme kapı aralamaktadır. Dünya haklarının mahrum kalmakla karşı karşıya kaldığı ikinci durum demokratik istikrardır. İstikrar kelimesi devlet yöneticilerinin ağzından düşmüyor, bununla kastettikleri siyasi istikrar kendi iktidarlarının yönetimlerinin ve düzenlerinin istikrarıdır. Oysa biz bütün dünya için istikrarı demokrasi temelinde anlıyoruz ve savunuyoruz. İstikrar arıyorsak başvuracağımız ölçüt demokrasinin dünyada yaygınlaşmasını sağlayacak politikalardır. Hem uluslararası hem de ulusal düzeyde temel hak ve özgürlüklerin tamamıyla yok sayılacağı, demokratik kurumların doğrudan veya dolaylı olarak tasfiye edileceği bir zemin oluşturulmaya çalışılıyor. Bugün askeri rekabet ve silahlanma yarışına baktığımızda; bu yöndeki gelişmelerin ilerlemekte olduğunu görebiliyoruz. Şu ana kadar yaşanan savaşın önüne geçilmesi için devreye girmesi gereken kurumlar iyice etkisizleşmiştir.
Silahlanma yarışı
Dünyanın soğuk savaş döneminde çatışmaları önlemek için oluşturduğu, küresel bölgesel diplomasi ve demokrasi kurumları işlevlerini yerine getiremez durumuna düşmüşlerdir. Şu ana kadar savaşın önüne geçmek için devreye girmesi gereken kurumlar iyice etkisizleşmiştir. Soğuk savaş döneminde sıcak çatışmaları engellemek için oluşturulan küresel ve bölgesel diplomasi ve demokrasi kurumları işlevlerini yerine getiremez duruma düşmüştür. Bunlardan biri Avrupa Konseyi diğeri de AGİT’tir. Bizler silahlanma yarışına ve çatışmacı güvenlik politikalarına karşı diplomasi ve demokrasi temelinde işlev görecek kurumların güçlendirilmesini savunuyoruz. Eğer, bu kurumlar iyice etkinsizleşirse ortam sadece silah ve silah ticareti alanında iş gören, pazar arayan ve egemenlik, hegemonya kurma çabalarına giren aktörlere kalacaktır. Askeri kurumlar güçlendikçe ve büyüdükçe diplomasi ve demokrasi kurumları daha da zayıflayacak. Bunun dünya için, insanlık için, tüm gezegen için ne gibi sonuçlar doğuracağını görmek için basit bir matematik bilgisi yeterlidir.
Hukuk özgürlük temelinde bir düzen
Askeri rekabet silahlanma yarışı, otoriter arayışlar; özgürlükleri, demokrasiyi, insanlığı ve gezegeni tehdit eden bir hızlı genişleme dinamiğine sahiptir. Türkiye bu tecrübeyi neredeyse 10 yıldır en ağır biçimiyle yaşamaktadır. Bizim ülkemizin ve yakın bölgemizin ve de dünyanın insanlığın ortak ve acil ihtiyacı barıştır, demokratik istikrardır, adalettir özgürlüklerdir, dayanışmadır. Eğer güvenlik söz konusu olacaktır insani güvenliktir. HDP bu ülkeye, bu bölgeye bu perspektifi sunmak için mücadele yürütmektedir. Varlık temeli olarak gördüğü bu ilkeleri savunmaktadır, şimdi de bütün dünyaya başta Avrupa olmak üzere aynı bakış açısının en sağlıklı yol olduğunu ilan etmektedir. Diyoruz ki silahlanma yarışı değil askeri güvenlik değil, demokratik istikrar insani güvenlik en geniş dayanışma ve hukuk özgürlük temelinde bir düzen. İhtiyacımız olan budur.
Bekleyecek halimiz yok
Hatırlatalım savaştan krizlerden beslenenler de bilsinler ki halklar ve dünya kendilerinden çok daha büyüktür. Eğer halklar bir araya gelebilirse; biraz önce saydığım ilkeler ve hedefler çerçevesinde iradelerini ve güçlerini birleştirebilirlerse bu karanlık gidişi durduracak gücü mutlaka ortaya çıkaracaklardır. HDP olarak hem Türkiye’de hem bölgede hem Avrupa’da hem de dünyada üzerimize düşen rolü oynamaya devam edeceğiz. Zaten HDP’yi sadece ülkemiz için değil samimiyetle söylüyorum dünya için özel kılan bu niteliktir. Bu ilkelerde baştan sona tutarlı davranması ve kararlı bir mücadele yürütmesidir. İktidarın bizi hedef almasının temel nedeni de budur. Gerçek alternatifin nerede olduğunu, insanlığın ve gezegenin, halkların ve doğanın çıkarlarının nerede yattığını en açık ve inandırıcı bir biçimde ortaya koyan en güçlü aktörlerin başında gelmektedir HDP. Bu gücünü hem bu ülkede hem Ortadoğu da hem de dünyada çözüm için kullanılacak önemli bir desteğe kavuşmuştur. Şimdi bu desteği büyük bir politik hedefe dönüştürme zamanıdır. Bekleyecek halimiz yok, gecikecek zamanımız yok, derhal en büyük demokrasi ve barış ittifakını hep birlikte oluşturalım.
AKP’nin politikaları
Biraz önce de söyledim; iktidarın kriz güvenlikçi ve çatışma odaklı politikalarının içerideki yansımaları her gün demokrasi taleplerine yönelik saldırgan tutumlarla net bir biçimde ortaya çıkıyor. Her gün bir yasak gözaltı ceza hak ve özgürlükleri engelleme demokratik siyaseti baskılama, sığınmacılar üzerinde nefreti canlı tutma otoriter iktidarın günlük faaliyetleri olarak karşımızda duruyor. Kürtçe tiyatrolar yasaklanıyor, konser Kürtçe şarkı söyleneceği gerekçesiyle engelleniyor, iptal ediliyor. En son İstanbul Valiliği Dersim Dernekleri Federasyonu’nun 32 yıldır yaptığı pikniğe izin vermedi. Yasakçılık batağından beslenen akıldan, izandan, vicdan ve insaftan yoksun bir politik anlayışla karşı karşıyayız. Zamanında sevgili Apê Musa kaldığı öğrenci yurdunda Kürtçe ıslık çaldı diye gözaltına alınmıştı. Sonra hakaretlere maruz kalmış ve günlerce işkence görmüştü o günkü zihniyet bugün katlanarak devam ediyor. Neredeyse Kürtçe ıslık çalma bile yasaklanma ve cezalandırma sebebi haline geliyor.
Kürt düşmanlığı yapıyor
Kürt düşmanlığı yapıyor bu iktidar dediğimizde feveran ediyorlar daha açık ne olabilir. Evet bu iktidar Kürt düşmanlığı yapıyor ama bu düşmanlığın bundan önceki iktidarları nereye götürdüğünü göremeyecek kadar akıl tutulması yaşıyorlar. Kürt halkı bütün bu zulüm tarihinde hep dik durmayı, direnmeyi, onurunu ve haklarını savunmayı bilmiştir bundan sonra da bu konuda en ufak bir taviz vermeyecektir tam tersine haklarını onurunu kimliğini sonuna kadar savunacak ve politikaların hepsini çökertecektir.
Ukrayna’da barış güvercini Ortadoğu’da savaş şahini
Bu iktidar bütün bu uygulamaları hayata geçirirken yeniden ve yeniden beka söylemiyle ambalajladığı savaş siyasetine dönmektedir. Bölgesel askeri operasyonların daha da yaygınlaşacağını dün AKP Genel Başkanı duyurdu. Bütün bunların yeniden bir kanlı girdabı bu coğrafyaya ve bu ülkeye taşıyacağını mevcut kanlı girdabın ve karanlık döngünün derinleşmesine yol açacağını hepimiz görmek zorundayız. Bu iktidarın Ukrayna savaşında arabuluculuk gibi çabalarının ne kadar iki yüzlüce bir tutum olduğunu burada da görüyoruz. Orada arabulucu, barış güvercini Ortadoğu ve ülkede savaş şahini. Bu politikalar her açıdan bu ülkenin halkların ve Ortadoğu’da halkların birlikte demokratik bir barış kurma çabalarına karşı en büyük tehdittir. Bunu görmek lazım. O nedenle savaş karşıtlığı öyle bir şiar değildir. Barış hedefi öyle kalıplaşmış tekdüze bir söylem olarak algılanmamalıdır. Savaş karşıtlığı ve barış politikası aynı zamana hayatlarımıza sahip çıkma, hayatlarımız hakkında geleceğimiz hakkında karar verme hakkının temelini oluşturmaktadır.
Muhalefete çağrı
Eğer bu konuda kararlı ve tutarlı davranmazsak hayatlarımız üzerinde tasarruf hakkımız azalacak ve bu iktidarın, onun yandaşlarının, onun politikalarından beslenen bir avuç sermayenin insafına terk edilecek. Savaşa karşı çıkmak barışı savunmak aynı zamanda emeğimizi ekmeğimizi onurumuzu ve özgürlüğümüzü savunmaktır. Bu konuda gösterilecek her tereddüt bu iktidarın yıkım politikalarını güçlendirmekten başka bir işe yaramayacaktır. Her seferinde bütün kesimlere en başta siyasi muhalefete bizim dışımızda kalan muhalefet partilerine de söylüyoruz, üzgünüz ki bu alanda güçlü sistematik tutarlı bir tavır ortaya koyamıyorlar. Buradaki çekincelerin hiçbir karşılığı yoktur. Halkta esas hedefin ve isteğin onuruyla ve refah içinde özgürlüğü ile demokrasi içinde yaşamak olduğunu herkesin görmesi gerekiyor. İktidarın yarattığı algıya teslim olmak bu ülkenin geleceğini bu kirli iktidar oyunlarına terk etmek anlamına gelir. Kimse bu tuzağa düşmemelidir. HDP bu tuzağı bozacaktır. En geniş birlikteliği oluşturacaktır. Bütün demokrasi güçlerini bir araya getirecektir. Bu kapıları açıp belaları savuşturacak anahtar HDP siyasetidir.”