Ankara’da sanatçılarla bir araya gelen Sancar, otoriter sistemlerin sanatı hedef aldığını belirterek “Her alanda renkleri, sesleri çoğaltıp özgür ve eşit bir düzende bir arada yaşatmak için yola çıktık’ dedi
Halkaların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar ve Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) milletvekili adayları, yayıncıların sorunlarını dinlemek ve partisinin kültür sanat alanına katkı sunmaları amacıyla Mülkiyeliler Birliği’nde sanatçılar ve yayıncılar ile bir araya geldi.
Buluşmaya, HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Ankara milletvekili adayları Emirali Türkmen, Ercan İpekçi, Ruken Dilara Zaf, Bülent Kaya, Hatice Göz, Akın Atauz ve Zişan Kürüm’ün yanı sıra çok sayıda yazar, şair ve oyuncu katıldı.
‘Sanatın var olabilmesi için özgürlüklere ihtiyacı var’
Ankara’da kültür-sanat, yayın dünyasıyla bir araya gelmenin çok anlamlı olduğunu söyleyen Sancar, “Türkiye’nin sanat ve yayıncılık alanında yaşadığı sorunları uzun uzadıya anlatmama gerek yok. Bunu doğrudan deneyimleyerek anlarsınız. Baskı ve yasak ortamı giderek yoğunlaştı. Son yıllarda artık had safhaya vardı diyebiliriz. Sanatın var olabilmesi için özgürlüklere ihtiyacı var. Özgürlüklerin yolunu açmak da sanat alanındaki mücadelede en önemli hedeflerden biridir. Otoriter sistemlerin de en temel hedeflerinden biri özgürlükleri bastırmak, sanatı, yayıncılığı olabildiğince zayıflatmaktadır. Ne kadar çok fazla baskı uygulanırsa toplumda sesler ve itirazlar o kadar çok kısılır diye bir beklenti içindeler. Baskılar arttıkça buna direniş de yükseliyor. Ankara’da ve Türkiye’nin dört bir yanında özgürlük, demokrasi için mücadele eden sanatçılar bu dönemde de aynı iradeyi gösterdiler, mücadeleden geri durmadılar. Bizler de kendileriyle her alanda birlikte olmaya çalıştık. Çünkü özgürlük ve demokrasi mücadelesi bir bütündür” diye konuştu.
‘Asimilasyoncu politikalar kültürü ortadan kaldırır’
Toplumsal hayatın her sahasında bütünlüğü sağlamadan demokrasiye ve özgürlüğe ulaşmanın da mümkün olmadığını belirten Sancar, şunları söyledi: “Bu iktidarın AKP-MHP blokunun her alanda uyguladığı politikalar, en başta toplumu nefessiz bırakmaktadır. Nefes borularının en önemlilerinden biri olan kültür sanatın da bu baskıların hedefinde olması son derece doğaldır. Normaldir, anlaşılırdır. Ne kadar az ses, ne kadar cılız ses çıkarsa o kadar başarılı olabilecekleri inancıyla hareket ediyorlar. Biz de biliyoruz ki toplumun nefes alabilmesi için mücadeleyi her alanda büyütmek ve nefes kanallarını genişletmek zorundayız. Kültür sanat alanında yaşanan sorunlar çok büyük özgürlüklerin yokluğu bunun başlıcası. Asimilasyoncu politikalar bu toplumdaki çok kültürlü yapıyı ortadan kaldırma ve tek kültürlü tek anlayışı egemen kılma projesinin devamıdır.”
‘Her alanda renkleri çoğaltmak için yola çıktık’
İktidarın yaşam tarzlarına varana kadar her safhada tekçi anlayışı temel politikası haline getirdiğini vurgulayan Sancar, “Oysa kültür sanatın gelişebilmesi için özgürlükçü bir yaşam kadar çoğulcu ve eşitlikçi bir düzen de kaçınılmaz. Vazgeçilmez bir şarttır, bir ihtiyaçtır. Son zamanlarda özellikle seçimlere doğru gidilirken bu tekçi anlayış, homojenlik getirici anlayış, farklı sesleri bastırma arayışı iyice yoğunlaştı. Biliyorsunuz yakın zamanda Diyarbakır merkezli çeşitli illeri kapsayan operasyonlar düzenlendi. Özgür basını hedef alan bu operasyonlar aynı zamanda sanatçıları da kapsadı. Muhalefetle birlikte toplumsal mücadelenin içinde yer alıyorlar ve demokrasi, barış, özgürlük mücadelesine katkı sunuyorlar. Kendi alanlarında kendi açılarından bu emekli bu çabayı kesintisiz sürdürüyorlar. Özgür basını ve sanatçıları hedef almak bizler için şaşırtıcı değil. Sanatı olmayan, neşesi olmayan, gelecek umudu olmayan bir toplum yarattıklarını da hedeflerine kolayca ulaşabileceklerdir. Varlıklarını daha uzun süre devam ettirebileceklerdir. Oysa biz her alanda renkleri çoğaltmak, sesleri çoğaltmak ve bütün bunları özgür ve eşit bir düzende bir arada yaşatmak için yola çıktık. Bu amaç için çalışma yürütüyoruz” ifadelerini kullandı.
Savaş politikaları
Sancar, devamında şunları aktardı: “Özellikle ekonomik krizin yayın dünyasına ayrıca büyük engeller çıkardığını, hatta ciddi darbeler indirdiğini biliyoruz. Demokrasiyle ekonomi, özgürlükle, savaş politikaları, birbirleriyle iç içe geçerler ve bunu Türkiye en iyi deneyimleyen ülkelerin başında geliyor. Evet, demokrasinin yokluğu, tek adam yönetimi aynı zamanda kaynakların yandaşa, sermayeye ve savaşa aktarılmasını kolaylaştırıyor. Bu da toplumu yoksul ulaştırıyor. Hayat pahalılığı arttıkça yoksulluk derinleşiyor. Yoksulluk derinleştikçe elbette daha fazla, daha ağır yaralar açılıyor. Bir yandan da savaş politikalarına yatırım sürekli artıyor. Ülkenin önemli kaynaklarının önemli bir bölümü savaş politikalarına aktarılıyor. Savaş politikaları hem otoriter baskıcı rejimi yerleştirmenin bir aracı bir gerekçesi olarak kullanılıyor hem de toplumu yoksul ulaştıran özgürlüklerinden mahrum bırakan bir sonuç doğuruyor.
‘Politikalarımızı masa başında belirlemiyoruz’
Sorun alanlarının tamamını bir arada görmek ve bütün bunlarda çözümü birlikte üretmek bizim temel sorumluluğumuzdur. Biz, Yeşil Sol Parti olarak politikalarımızı masa başında belirlemiyoruz. Bütün alanlarda ilgili kesimlerin aktörleri ve özneleriyle sürekli diyalog ve istişare içinde olmaya gayret ediyoruz. Bu buluşmanın da temel amacı hem Ankara merkezi hem de bütün Türkiye’ye dönük olarak kültür, sanat ve yayıncılık alanında birlikte neler yapabileceğimizi karşılıklı konuşmaktır.”
Türkmen: Siyasal temsilci değil omuzdaş olmak isterim
Ankara milletvekili adayı Türkmen ise “Ankara’da sizlerin fikirlerini önerilerini birlikte yapacağımız çalışmaları en iyi bir biçimde nasıl temsil ederim endişesiyle konuşuyorum. Çünkü size mahcup olmak istemem. Sizin yanınızda aldığım öğrendiğim her şeyi en iyi biçimde toplumla paylaşmak isterim. Toplumun bir siyasal temsilcisi değil omuzdaşı olmak isterim. Çünkü biz bu sokaklarda bir omuzdaş olarak hep mücadele ettik. Şimdi parlamentoda kitapları yaratanların, tiyatroyu oynayanların bu sokaklarda sanatı güçlendirmek için şarkılar söyleyenlerin toplumsal taleplerini en doğru bir biçimde parlamentonun kürsüsünden bütün dünyaya ve bütün bu coğrafyaya anlatma derdiyle karşı karşıya olduğumu biliyorum” diye konuştu.
Ankara’nın uzun süredir kuşatma altında olduğunu söyleyen Türkmen, “Artık kent olma kimliğini kaybetmiş durumda Ankara. 14 Mayıs bir sayfanın kapanma tarihi olmasını istiyoruz. Evet, 14 Mayıs’ta bu tek adam rejimini göndermek ve hep birlikte yeniden Ankara’nın parklarında, tiyatro salonlarında, kitap fuarlarında sözlerimizi ve mısralarımda güçlü bir biçimde söyleyeceğimiz bir Ankara kurmak istiyoruz” ifadelerine yer verdi.
HABER MERKEZİ