Partisinin Grup Toplantısı’nda konuşan Sancar, gazetecilerin göz altına alınmasına tepki gösterdi. Sancar ayrıca cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili partisinin stratejini ve isim arayışlarını açıkladı
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin Meclis Grup Toplantısı’nda gündeme dair açıklamalarda bulundu.
Gezi Aileleri’nin katıldığı grup toplantısında Gezi tutuklularını selamlayarak konuşmasına başlayan Sancar, “Gezi davasında özgürlükleri aylardır gasp edilen arkadaşlarımıza hemen özgürlük, ülke için hemen adalet ve acil demokrasi taleplerini duyurmak için buradalar. Biz de bu sese ses olmaktan onur duyuyoruz. Bu topraklarda nehir gibi her şehirde yükselen, büyüyen bu büyük itiraz dalgasını örgütlü, örgütsüz sel gibi akıp giden o başkaldırı dalgasını, Gezi günlerinin heyecanını, coşkusunu buradan ben de selamlıyorum. Bir selamımız da cezaevi duvarlarının arkasındaki dostlarımıza yoldaşlarımıza. Osman Kavala, Can Kavala Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden sizlere yürek dolusu selam olsun buradan. Aramızda ODTÜ bileşenlerinin ve Ankaralıların talebini dile getiren mücadele arkadaşları da var. Sizlerle birlikteyiz, mücadeleniz mücadelemizdir” dedi.
Bu sabah gazetecilere yönelik polis baskını, seçimler ve Cumhurbaşkanı adaylığı gibi birçok konuyu değerlendiren Sancar’ın konuşmasından bazı başlıklar şöyle;
‘Haber alma özgürlüğüne saldırı’
“Bu sabah yeni bir gözaltı dalgasıyla uyandık. Hedef gazeteciler. Özgür basın emekçileri Ankara, İstanbul, Van, Diyarbakır Urfa Mardin’de Mezopotamya Ajansı ve JINNEWS kadın ajansı çalışanlarının evlerine baskın yapıldı, yazı işleri müdürleri ve muhabirlerin de aralarında bulunduğu çok sayıda gazeteci gözaltına alındı. Sansür yasasının yürürlüğe girmesinden hemen sonra gerçekleşen bu operasyon tesadüf değildir. Muhalif basını ve toplumu susturma planının bir parçasıdır. Halkın haber alma özgürlüğüne bir saldırıdır. İktidar seçimler yaklaştıkça toplumu susturmak muhalifleri sindirmek için bu operasyonlara devam edecek dedik. Ama hakikat mücadelesi karşısında başarılı olmayacaklarını hep söyledik, bir kez daha söylüyoruz. Bu yolda hep birlikte yürüyoruz. Bu yolda birlikte yürüyenler çoğalacak çoğaldıkça başarı da mutlaka gelecektir.
‘İktidara kaybetme korkusu yaşatan biziz’
Bizler, güçlü çözüm programıyla, ortak mücadele ile, ittifaklarla en güçlü seçeneği yaratmaya çalışıyoruz. Her gün yoksulluk, yolsuzluk, kriz, çatışma üreten bu tekçi düzen karşısında gerçek alternatif üretmek için uğraşıyoruz. Önümüzde seçimler var ve seçimlerle ilgili tartışmalar yayılıyor, genişliyor. Bunların merkezinde de partimiz ve kurduğumuz ittifaklar var. Partimizin bu tartışmaların merkezinde yer almasının gerçek sebepleri var. Bir yandan ülkenin geleceğini aydınlık şekilde kurmak için mücadeleyi büyüten adres biziz. İktidara kaybetme korkusunu yaşatan da biziz.
HDP’nin seçim stratejisi
Seçimlere ilişkin tutumumuzu içeren bir metni geçen sene kamuoyu ile paylaştık. Seçim stratejimiz tüm açıklığı ile yer alıyor burada. Parlamento seçimler için demokrasi ittifakı şiarıyla; toplumsal ve siyasal muhalefet, emek, kadın, gençlik hareketleriyle en geniş birlikteliği ve ortak mücadele zeminini yaratma kararımız var dedik. Parlamento seçimleri için herhangi bir ittifak arayışımızın bulunmadığını açıkça dile getirdik. İster HDP’li, ister başka bir aday olsun, isimler yerine ilkelerin ve yöntemlerin tartışılmasının gerekli olduğu inancındayız. Çünkü demokratik dönüşüm, şahıslar aracılığı ile değil, ilkeler ve yöntemler üzerinde müzakere ve mutabakat yolu ile gerçekleşebilir. Seçilecek Cumhurbaşkanı da rolünü ve işlevini ancak böyle bir zeminde yerine getirebilir.
‘Ortak aday fikrine açığız’
Doğrudan diyalog ve açık müzakere ile cumhurbaşkanlığı seçiminde ortak aday fikrine açığız dedik. Türkiye’de demokratik dönüşüme giden yolu açmak için, siyasi sorumluluğun bilincinde bir tavır geliştirdik. Bu önerimiz hak ettiği derecede tartışılmadı. Ya özünden saptırıldı ya da kulak ardı edildi. Bazıları spekülasyonu beslemek ve HDP’nin politik gücünü etkisiz göstermek için spekülasyonlara devam ettiler. Önerimizin ve çağrımızın karşılık bulmaması halinde, cumhurbaşkanı seçimlerine kendi adayımızla girmemizin en önemli seçenek olarak gündemimizde yer aldığını sık sık hatırlatmak zorunda kaldık.
‘Cumhurbaşkanı adayımız için nitelikleri belirledik’
Dün MYK toplantımızda, cumhurbaşkanı seçimi konusunda geldiğimiz aşamayı paylaşma kararı aldık. Cumhurbaşkanı adayında aradığımız nitelikleri belirledik; geçiş sürecinin gerekliliklerini yerine getirebilecek, demokratik dönüşümün önünü açabilecek bir aday profili çıkardık. Güçlü demokrasiden yana olacak bu aday, sadece cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi yerine parlamenter sistemi öyle ya da böyle geçirmeye yeterli olmadığını söylüyoruz. Yerel demokrasi ile tamamlanmış, güçlü bir sistem talep ediyoruz. Biz de cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin lağvedilmesini savunuyoruz, bunu talep ediyoruz ve bunun için uğraşıyoruz.
‘Kendi adayımız için isim arayışı başlattık’
İstediğimiz şey, yerel demokrasiyle pekiştirilmiş bir güçlü demokrasidir. Bağımsız yargı da taleplerimiz arasında yer alıyor. Yargının siyasallaştırılmasının, siyasi iktidar eliyle toplumu sindirme ve demokratik siyaseti tasviye etme aracı olarak kullanılmasının sonucu olan, siyasi dava ve hükümlerin bütün neticeleri ile birlikte geçersiz kılınması talebimiz var. Bir cumhurbaşkanı adayı, bunu taahhüt etmeli, güçlü bir şekilde topluma güvence vermeli. Kayyım rejimini değil, halk iradesini savunacak ve bunun hayata geçmesi için de sorumluluk üstlenecek. Kürt sorununda demokratik çözüme inanacak, bunun gereklerini yerine getireceğine dair samimi bir duruş sergileyecek. Tekrar sorumluluk üstlenmeye hazır olacak. Dış politikada barışçıl yol izlemek vazgeçilmez niteliklerden biridir. Kadına özgürlük ve eşitlik vazgeçilmezdir. Ekonomide adalet kapsamlı bir başlıktır. Sosyal adalet bu programın adil paylaşımdır. Kamuda liyakat de bir başlık. Ekolojik sisteme duyarlı olmak da böyle bir cumhurbaşkanı açısından, bizler bakımından vazgeçilmez bir özellik. Gençler için özgür yaşam konusunda da sadece slogan değil, somut programlar ve çok güçlü bir plan ortaya koymasını bekleriz. Şüphesiz bütün bunların sonucu da demokratik çoğulcu bir anayasayı hedef olarak önüne koymak. Bu nitelikleri belirledik, adayın bu nitelikleri taşıması gerektiğini söylüyoruz. Kendi adayımız için de niteliklere uygun isim arayışını başlattık.
‘Yolumuzda yürüyeceğiz’
Tabanımızla buluşma, demokrasi çevreleriyle istişare, kurullarımızla tartışma… Bunları kamuoyunun ve halklarımızın açıkça göreceği ve daha fazla bilgileneceği tarzda yapacağız. Kendi adayımızı çıkarma çalışmalarımızı kamuoyunun bilgisi ve kontrollü katılımı yöntemiyle yürüteceğiz. Demokrasi ittifakı hedefimiz çerçevesinde girişimlerimizi de kesintisiz sürdürdük. Bunun somut sonucu Emek ve Özgürlük İttifakı’nın ilanı oldu. Türkiye halklarının heyecanla karşıladığı ve etki gücünün büyük olduğuna inandığımız bu ittifak, bizim şimdi çalışmalarımızın da artık en önemli yerinde duruyor. Cumhurbaşkanı adayımızı belirleme çalışmalarımızı elbette ittifak bünyesinde de tartışacağız. Özcesi; Cumhurbaşkanı adayımızı belirleme mekanizmamız açık ve şeffaf bir tarzda çalışmalarına başlamıştır. Kim hangi tartışmayı yürütürse yürütsün, biz önümüze bakacağız, yolumuzda yürüyeceğiz.
Bu tıkanmış sistem, her alanda ülkeyi nefessiz bırakıyor. .Çözümsüz bıraksınlar, ülkeyi düşmanlaştırmaya, kine teslim etsinler, toplumu ayrıştırsınlar, muhalefeti bölsünler, böylece milliyetçi hamasetle, beka nutuklarıyla iktidarlarını sürdürebilsinler… Yok artık öyle bir şey. Bu yolu da kapatıyoruz. Bu iktidarı, bu yöntemleriyle tarihe gömme konusunda inancımız tamdır.
Erdoğan’a yanıt
AKP Genel Başkanı madem Demirtaş ve benimle ilgili kimliklerimiz üzerinden laflar söyledi. Ona birkaç cümle etmeden olmaz. 2004’te yazdığım bir yazı… “Kendi olmayı yasaklamak” başlığını taşıyordu biri, diğeri “İkiz kardeşin anadil dilekçesi” başlığını taşıyordu. ‘Ben 3 dilde büyümüş ve kendini şanslı sayanlardanım. Arapçayı annemden, Kürtçeyi sokaktaki ikizimden ve ülkedeki bütün kardeşlerimle iletişimime imkan sağlayan Türkçe’yi okulda öğrendim. Süryaniceyi ve Ermeniceyi de öğrenmeyi çok isterdim ama ne yazık ki bir çocuk olarak sokağa çıktığımda bu halklar artık yoktu. Yok edilmişlerdi. Borcumu ödemek isterdim, becerememek benim kusurum olsun. Gidip kurs alabilirdim, Mardin’in 5 büyük dilini öğrenmiş olurdum ama 3 dili öğrenmeyi de hüzünle bir şans sayıyorum. Bunun bana neler kattığını düşündüğümü zevkle uzun uzun anlatabilirim ama burası yeri değil. Bunlardan birini, o da Turgut Uyar’ın dizeleri dilimin ucunda olduğu ve bu yazıyı bütünlediği için paylaşmak istiyorum: Kimsenin soyunu sopunu bulmak görevim değil, kendi öykümü düzenlemek yetiyor bana.”
Sancar konuşmasını bir Sovyet şairin dizeleriyle bitirdi: ‘Yaşamak ne büyük mucize, ama nasıl anlatırsın bunu yaşamasızın birine…’
ANKARA