Suriye’de tanıştığı Abdullah Öcalan’a dönük komplo sürecini anlatan Salih Müslim, ‘Türkiye sadece bir gardiyandır. Bir hakikat var; direniş ne kadar büyük olursa komployu sürdürmek isteyenler o kadar sıkışır. Halkın sonuna kadar önderine sahip çıkması lazım’ dedi
PKK Lideri Abdullah Öcalan, 12 Eylül 1980 askeri darbesinden kısa bir süre önce gittiği Suriye’de uluslararası güçlerin komplosuyla karşı karşıya kaldı. Öcalan, ABD’nin başını çektiği küresel güçlerin kurduğu baskı üzerine 9 Ekim 1998 tarihinde Suriye’den ayrılmak zorunda kaldı. Abdullah Öcalan, 15 Şubat 1999 tarihinde ise Türkiye’ye getirilerek, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tecrit altında tutulmaya başlandı.
Abdullah Öcalan’a dönük komplonun startının verildiği Suriye’de, 2011 yılında iç savaş patlak verdi. Kürtler ve dostları, iç savaşın başlamasıyla birlikte ülkenin kuzey kısımlarında özerk bir yapının inşasına başladı. Kuzey ve Doğu Suriye’de inşa edilen yeni yaşama kaynaklık eden ise, Öcalan’ın ortaya koyduğu fikirler oldu. Kürtler ve dostları, örgütlendikleri topraklarda, tüm insanlığı tehdit eden DAİŞ’e karşı zafer elde etti.
Öcalan’ın Suriye’de kaldığı 1982-83 yıllarında temas kurduğu kişilerden birisi olan Demokratik Birlik Partisi (PYD) eski Eşbaşkanı Salih Müslim, Öcalan’ın Suriye’ye gelişi, temasları, uluslararası komplo süreci ve bıraktığı etkiyi anlattı.
Komplo neden başlatıldı ?
Uluslararası komplodan önce Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere değinen Müslim, “Komplonun neden başlatıldığına bakmak lazım. 1990’lı yılların başında Irak-İran savaşı son buldu ve Irak, Kuveyt’e saldırdı. O zaman ABD, Saddam’a karşı uluslararası bir koalisyon kurdu. 1992 yılından sonra Irak güçleri Kuveyt’ten çıkarıldı. ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin komutanı Schwarzkopf, ‘Biz şuan yeni bir Ortadoğu projesini başlattık’ dedi. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) olarak adlandırdı. O zaman bazı haritalar ortaya çıktı. Türkiye, Suriye, Irak ve İran gibi bazı ülkeler parçalanıyordu. O dönem konuşuldu bunlar. 30 yıl sonra bakıyoruz, Irak’ın Kuveyt’ten çıkarılması, bir planın startıydı. Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmek için yapılan bir planın başlangıcıydı. Hegemon güçler Ortadoğu’da kendi çıkarları doğrultusunda bir sitem inşa etmek için adımlar attı. Bu atılan adımlarda neyi nasıl yapacaklarını, amaçlarına nasıl ulaşacakları üzerine bazı planlar tartıştı. Siyasi İslam ile Ortadoğu’da ulus devletleri kendi çıkarları doğrultusunda yönetmeye karar verdiler. Buna karşı çıkan diktatörleri de ortadan kaldırmaya karar verdiler. Bu doğrultuda adımlar attılar ve önlerindeki her engelli kaldırmak için girişimlerde bulundular. Saddam, Kaddafi, Esad… Yemen ve Mısır liderleri ortadan kaldırılması gerekiyordu. Bu kendisi ile birlikte yeni sorunlar getirdi. Bu sorunlar ile başa çıkmak ve kendi planlarının bir yürütücüsü olarak kendilerine Türkiye ve Müslüman Kardeşleri piyon tuttular” diye konuştu.
‘Kürtler hesapları altüst etti’
Kürtlerin Abdullah Öcalan ile birlikte Ortadoğu’da önemli bir aktöre dönüştüğünü dile getiren Müslim, “Türkiye, ‘Benim Kürtler ile düşmanlığım var’ diyerek piyon olmayı kabul etti ve durumu kendi lehine çevirmek istedi. Kürtler, Ortadoğu’da bir önemli bir aktördür. Bu aktör her gün Sayın Öcalan etrafından bir araya geliyordu. Silahlı mücadeleye başladığı 1984 yılından sonra her geçen gün büyüyen bir hareket. Herkesi hesaba katmışlardı ancak her gün büyüyen Kürt hareketini unutmuşlardı. Kürtler bütün hesaplarını alt üst etti. Bir arayışa girerek, bu hareketten nasıl kurtulacaklarının hesaplarını yapmaya başladılar. Hem hareketten hem de önderinden kurtulmak için harekete geçtiler. 40 milyon Kürt’ü öldüremeyeceklerini bildikleri için öncülerini hedef aldılar ve kendi ölçülerine, çıkarlarına uyan bir Kürt hareketi oluşturmak istediler” şeklinde konuştu.
‘Suriye’yi savunmak için çıktı’
Alternatif hareketler kurmak hedefiyle Celal Talabani ve Mesut Barzani’nin 1998 yılında Washington’da bir araya getirildiğini hatırlatan Müslim, bu çabanın da sonuç vermediğini ifade etti. Müslim, Kürtlerin Abdullah Öcalan etrafında bir araya gelmekten vazgeçirilemediğini kaydetti. Sonrasında Abdullah Öcalan’ın imhasının devreye sokulduğunu belirten Müslim, şunları söyledi: “TSK, Suriye sınırına yığılarak, Suriye’yi tehdit etmeye başladı. 1995 yılında ABD Başkanı Suriye’ye gelerek 5 saat Hafız Esad ile görüştü. Bunun nedeni Sayın Öcalan’ın Suriye’de bulunmasıydı. Suriye’ye birçok yerden baskı uyguladılar. Sayın Öcalan, daha çok baskıya maruz kalmaması için Suriye’den çıkmayı kabul etti. Suriye’ye dönük tehditler ciddiydi. Sayın Öcalan ‘Suriye’yi savunmak için çıktığını’ söyledi. Sayın Öcalan çıkmasaydı belki bugün Suriye’de yaşananlar 1998’de yapılacaktı.”
‘3’üncü Dünya Savaşı’nın başlangıcı’
Abdullah Öcalan’ın kendisine dönük komployu 3’üncü Dünya Savaşı’nın başlangıcı olarak tanımladığını söyleyen Müslim, günümüzde yaşananların o dönem yapılan tespiti doğruladığını vurguladı. Müslim, “Komplonun üzerinden 26 yıl geçti ve biz bunu daha açık görüyoruz. Adına ‘Arap Baharı’ dedikleri Tunus, Libya, Mısır, Suriye, Yemen’i yıktıkları çatışmaların startını 1998’de verdiler. 9 Ekim 1998’de başlatılan 3’üncü Dünya Savaşı günümüzde en vahşi şekilde sürüyor. 1. Dünya Savaşı’nda imparatorluklar yıkıldı, yerine ulus devletler inşa edildi. 2. Dünya Savaşı’nda yeni bir dünya sistemi kuruldu. Sosyalist, kapitalist, NATO… bunlar da çözüm olmadı. 1990’lı yıllarda bu sistemler de çöktü. Bunların çöküşü sonrası yeni bir dünya savaşını 1998’de başlattılar. Artık cepheler netleşiyor. Bir cephenin başını İsrail çekiyor. Diğer cephenin başını İran çekiyor. 3’ncü Dünya Savaşı’nın sonunda ne olacak ve ne kadar sürecek bilmiyoruz. Bildiğimiz bir şey var; bir güç bu kaostan ancak kendisini örgütlenerek çıkabilir. Örgütlülüğün güçlü ise çıkarsın. Şuan biz de kendimizi korumak için örgütleniyoruz. Öz savunmamızı buna göre yapıyoruz. Yeni bir sistem kurulduğundan biz de kendi paradigmamız ile var olmak istiyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Adana mutabakatını genişletmek istiyorlar’
Türkiye ile komplonun startının verildiği Suriye’nin ortaklaştığı noktaların başında Kürt düşmanlığı geldiğini dile getiren Müslim, iki ülkenin sadece Kürt kazanımlarına karşı bir araya gelebildiğini kaydetti. Müslim, “İkisinin ortak düşmanı Kürtler oldu. Söz konusu Kürtlerin hakları olunca iki tarihi düşman aynı paydada bir araya gelebiliyor. ‘Kürt annesini görmesin’ politikası. Rusya da çıkarları doğrultusunda Suriye ve Türkiye’yi yan yana getirmek istiyor. Rusya’nın çeyiz dükkanı var, o çeyizleri satmak için Türkiye ve Suriye’yi zorla birbiriyle evlendirmek istiyor. Zorla yapılan bu evlilik sürmez, çeyizinizi satacaksanız diye zıt iki kutbu yan yana getiremezsiniz. Zorla yan yana getirseniz bile bu sürmez. Komplodan 8 gün sonra zorla imzalattırılan Adana Mutabakatı’nı (20 Ekim 1998’de Kürt kazanımlarına karşı Türkiye ve Suriye arasında imzalandı) genişletmek istiyorlar. Adana Mutabakatı teslimiyet belgesi, bu teslimiyeti genişletmek istenmesini kimse kabul etmez. Rejim kabul ederse bile Suriye halkları kabul etmez. Bu yan yana gelmenin bir geleceği olduğunu düşünmüyoruz. Rusya’nın çeyizlerini satabileceğine inanmıyoruz” şeklinde konuştu.
Suriye’de bıraktığı etki
Abdullah Öcalan’ın Suriye’de bıraktığı etkiye değinen Müslim, “Rojava halkları ile iç içeydi. Bugün Rojava Devrimi’ne öncülük eden, siyaset yapan herkes Sayın Öcalan’ın öğrencileridir. Siyaseti ondan öğrendiler. Bunlardan biri de benim. Sayın Öcalan halkı bir güce dönüştürdü. Yan yana getirmeyi başardı. Düşmanın eline tutsak düştüğünde bile halkı yalnız bırakmadı. Savunmaları başlı başına bir okuldur. Sadece bizler için değil, dünya halkları için bir fırsat. 43 aydır haber alınamıyor ama hala halklara öncülük ediyor. İmralı’da eşi benzeri olmayan bir direniş var. İşkence Sayın Öcalan’ı unutturamadı ve unutturamayacak” dedi.
‘Komplo boşa düşürüldü’
“Kürt halkı direnişle komplonun amacına ulaşmasına izin vermedi” diyen Müslim, “Komplo bitmedi ama amacına da ulaşmadı. Sayın Öcalan tutsak alındığında ABD’li bir komutan, ‘Öcalan artık unutulması lazım’ demişti. Ama Sayın Öcalan unutulmadı. İnsanlar Sayın Öcalan için bedenlerini ateşe verdi. Bunu gördüklerinde hegemon güçler ‘Bu kadar sevildiğini bilmiyorduk’ dedi. Sayın Öcalan, halkın sahiplenmesiyle komploya karşı ilk galibiyetini aldı ve bugüne kadar gün be gün komployu hep yendi” diye kaydetti.
‘Mücadeleyi büyütürsek önderimizi özgür görürüz’
Abdullah Öcalan’dan 43 aydır haber alınamadığına dikkati çeken Müslim, şöyle devam etti: “Sayın Öcalan bir sözü ile barışı bir sözü ile savaşı başlatabildiği için konuşmasının önüne geçtiler. 43 yıldır haber alınamıyor. Bu karar sadece Türkiye’nin aldığı bir karar değil, uluslararası güçlerin kararı. Türkiye sadece bir gardiyandır. Bir hakikat var; direniş ne kadar büyük olursa komployu sürdürmek isteyenler o kadar sıkışır. Halkın sonuna kadar önderine sahip çıkması lazım. Sayın Öcalan’ın başarısı bütün halkların başarısıdır. Nelson Mandela’nın bir avukatı bize bir uyarıda bulunmuştu: ‘Birgün mücadeleyi gevşetirseniz o gün önderinizi size unuttururlar. Her zaman mücadeleyi büyütmeniz gerek.’ Bunun için her zaman mücadeleyi büyütmemiz gerek, bir an olsun yorulmamamız gerek. Bunu yaparsak önderimizi özgür görürüz” şeklinde konuştu.
Haber: Emrullah Acar / MA