Salgın hastalıkların ‘İnsan-doğa ilişkisi’ ile yakından alakalı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Doğanay Tolunay salgının neden olduğu ekonomik kayıpların bahane edilerek doğa tahribatının daha da artabileceğini kaydetti
Dünya genelinde koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 350 bini, toplam vaka sayısı ise 6 milyonu aştı. Büyük bir hızla yayılan Covid-19 salgını, AIDS, Ebola, SARS, Batı Nil virüsü, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA), kuş gribi ve domuz gribi son yıllarda ortaya çıkan virüs kaynaklı hastalıkların sonuncusu.
Uzman salgın hastalıkların nedeni olarak doğanın tahribatı ve yabani hayvan ticaretini gösteriyor. Mezopotamya Ajansı’ndan Naci Kaya’nın haberine göre, yapılan araştırmalar, 1940 yılından sonra ortaya çıkan bulaşıcı hastalıkların yüzde 60’nın hayvanlardan insana geçtiği, zoonotik hastalıkların ise yüzde 71.8’nin yaban hayvanlarından kaynaklı olduğuna işaret ediyor.
Karşılaşılan salgınların “insan-doğa ilişkisi” ile yakından alakalı olduğunu söyleyen İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Orman Fakültesi, Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay her müdahalenin ekosistemi etkilediğini söyledi.
‘Ekosistemle bağlı’
Tarihteki en eski salgın olarak bilinen Justinian Vebası’nın M.S. 541-542 yıllarında Hindistan ya da Orta Afrika’dan çıktığı düşünüldüğünü anlatan Tolunay, bu salgının o yıllarda iklimdeki soğumadan dolayı veba bakterisini taşıyan pirelerin üzerinde yaşadıkları farelerin doğal yaşam ortamlarından kentlere gelmesi sonucu yayıldığının tahmin edildiğini dile getirdi.
Bu ve tarihteki benzeri salgınların birçoğunun ortaya çıkma nedeninin ekosistem ile bağlantılı olduğunu vurgulayan Tolunay, “Ormanları keserek tarım alanına dönüştürdüğümüzde evcilleştirdiğimiz hayvanlarla yaban hayvanlarının temasını arttırmış oluruz. Böylece önce evcil hayvanlara geçen virüsler bunlarda mutasyon geçirdikten sonra insanlara kolayca bulaşabiliyor. Örneğin; Nipah virüsü meyve yarasalarından önce domuzlara, sonra insanlara geçmiştir. Benzer şekilde SARS virüsünün yarasalardan Misk kedilerine, MERS virüsünün de yine yarasalardan develere geçtiği, sonrasında ise insanlara ulaştığı biliniyor” diye belirtti.
‘Hastalıkların çoğu hayvanların evcilleştirilmesinden sonra insanlara geçti’
Prof. Tolunay, Amerika kıtasının keşfinden sonra istilacı Avrupalı askerlerin taşıdığı çiçek hastalığı ile 1918-1919’da 20 ile 50 milyon kişinin ölümüne neden olduğu tahmin edilen İspanyol gribi gibi bir çok hastalığın yine hayvanlardan insanlara geçtiğini söyledi.
Kuduz, tifo, tifüs, şap, çiçek, tüberküloz, kızamık, brusella ve salmonella gibi hastalıkların da hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıklar olduğunu belirten Tolunay, “Bu hastalıkların çoğu hayvanların evcilleştirilmesinden sonra insanlara geçti. Bu nedenle avcı toplayıcı dönemde tarıma başlayarak yerleşik düzene geçen insanların hayvanların evcilleştirmesiyle hayvanlardan bulunan patojenlerin (et, süt, dışkı, salya) ulaştığı mutasyonlarla bulaşıcı riskini arttığı tahmin ediliyor” dedi.
‘Hastalıklar daha fazla insana bulaşıyor’
Ekosistem tahribatlarıyla vektör hastalıkları taşıyan hayvanların canlılarla teması arttırdığını ifade eden Tolunay, bu durumun yol açtığı tehditlere dair şunları söyledi: “Bu taşıyıcılar, insanların doğaya daha fazla girmesiyle beslenecek dolayısıyla hastalık bulaştıracak daha fazla insana ulaşabilmektedir. Ekosistem tahribatları ile yaban hayvanları göçe zorlanmakta, böylece aslında hastalıklar da göç etmektedir. Yaşam alanları daralan hayvanlar besin aramak için köy ve kentlere sokulmaktadır. Özetle doğaya yaptığınız ufak bir müdahaleyle dahi ekosistem içindeki düzenler değiştiği için hastalıklar dahil birçok belirsizliği tetiklemiş oluruz.”
‘Doğa bedava bir kaynak değil’
Koronavirüs salgının dünya genelinde hızla yayılmasının globalleşme ve kent nüfus yoğunluğunun doğa tahribatıyla sağlanmasıyla ilişkili olduğunu vurgulayan Tolunay, salgından büyük dersler çıkarılması gerektiğini söyledi.
Tolunay, “Her ne kadar kentlerde yaşıyorsak da doğayla göbek bağımızın kesilmediğini anlamayız. Çünkü doğaya yaptığımız her müdahale yok ettiğimiz her ekosistem bazen salgın, çoğunlukla ise sel, taşkın, kuraklık, iklim krizi şeklinde bumerang gibi dönerek bizi vuruyor. Bu nedenle doğayı bedava bir kaynak olarak görmeyi bırakmamız gerekiyor. Özellikle çılgınlığa varan tüketim anlayışımızdan vazgeçmemiz sadece salgınlarla mücadele için değil, yaşadığımız ve gelecekte daha da şiddetlenecek iklim kriziyle mücadele için de gerekli. Çünkü iklim krizi salgınlar dahil onlarca doğa kaynaklı afete yol açmakta” ifadelerini kullandı.
Yaşanan ölümlere rağmen Kovid-19 salgınından gerekli derslerin çıkarılmayacağı kaygısında olduğunu paylaşan Prof. Tolunay, salgının neden olduğu ekonomik kayıplar ve istihdam sorunları bahane edilerek doğa tahribatlarının önümüzdeki süreçte daha da artabileceğini kaydetti.