Agirî’deki Yeşil Sol coşkusunu, Türkiye’deki genel seçim atmosferini Kürt siyasetçi ve Agirî adayı Sırrı Sakık ile konuştuğumuz sıralarda Amed’de 100’ün üzerinde gözaltı yapılmıştı. Sakık, Agirî’de AKP’yi ‘sileceklerini’ kaydederken, muhalefete de seslendi: Kürtleri yalnız bırakırsanız kaybedersiniz
Hicran Urun
14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimleri ‘kritik’ bir eşik ve bu seçimle halklar Türkiye’nin ikinci yüzyılında ‘kaderini’ tayin edecek. Dünyanın gözünü çevirdiği bu seçim Agirî halkı için ise aynı zamanda bir ‘hesaplaşmayı’ ifade ediyor.
Agirî halkı, 2014’ün Mart ayında yapılan yerel seçimlerde Barış ve Demokrasi Partisi’nden (BDP) Sırrı Sakık ve Mukaddes Kubilay’ı Belediye Eşbaşkanları olarak seçmişti. Ancak AKP seçimlere itiraz etti ve Haziran ayında seçimler yenilendi. Halk bu kez aradaki farkı da açarak Sakık ve Kubilay’ı yeniden belediye eşbaşkanlığına seçti.
Kubilay, 2016 yılında tutuklandı, Sakık ise 2017 yılında görevden alınarak yerine Vali Musa Işın kayyum olarak atandı.
Kayyumun atandığı 2017 yılından beri kentin adı sık sık usulsüzlük haberleri ile gündeme gelir oldu. İl belediyesinin 2017 mali tablosunu inceleyen Sayıştay, kentte borçların doğru yazılmadığı, toplu taşımadan gelen paraların taşeronun hesabına geçirildiğini açıkladı.
Kayyum Valinin usulsüzlükleri, 2019 yerel seçimlerinde kent halkının deyimiyle ‘oy çalarak seçilen’ AKP’li Savcı Sayan döneminde de artarak devam etti.
Agırî’nin ‘Küçük Erdoğan’ı
Kentte sohbet ettiğimiz hemen herkes Sayan’ın Tutak’ta inşa ettiği helikopter sahalı küçük sarayından, adrese teslim ihalelerinden, işçilere yönelik hakaret ve şiddete varan uygulamalarından söz ediyor ve AKP hükümetini eleştiriyor.
Üstelik halkın AKP’ye olan öfkesi kayyum uygulamaları ve Sayan’ın icraatları ile de sınırlı değil. Kürt halkına yönelik artan baskı ve tutuklamalar, ekonomik kriz gibi nedenler de halkın bu seçimlerde ‘değişim’ isteğinin temel nedenleri arasında.
Kentte, 14 Mayıs seçimleri, özellikle 2015 yılından sonra artan baskı ve 2017 yılındaki irade gaspının bir ‘hesaplaşması’ olarak okunurken, sokaktaki seçmen ‘Yeşil Sol 3’ü alır, 4’ü zorlar’ yorumunu yapıyor. Agirî sokaklarında dolaşırken karşılaştığımız Yeşil Sol Parti araçlarının halk tarafından her seferinde zafer işaretleri ile karşılanması, Sakık’ın gittiği her mahalle buluşmasının bir mitinge dönüşmesi de bu yorumları doğrular nitelikte.
Bu sıradan bir seçim değil
Kentin Yeşil Sol coşkusunu, Türkiye’deki genel seçim atmosferini Kürt siyasetçi ve Agirî 1. sıra milletvekili adayı Sırrı Sakık ile konuştuğumuz sıralarda Amed’de 100’ün üzerinde siyasetçi, gazeteci, hukukçu ve sanatçı gözaltına alınmıştı. Her seçim öncesi iktidarın bir seçim kampanyasına dönüştürdüğü ‘Kürt avını’ ve muhalefetin sessizliği de söyleşimizin konusu oldu.
- Seçime giderken Agirî’de nasıl bir atmosfer var?
Burada çok büyük bir coşku, partiye yönelme var. 2014 ruhu var Ağrı’da. Bu topraklarda büyük haksızlıklar yapıldı özellikle 2015’ten bugüne kadar. Burada ceza almayan, mağdur olmayan kimse yok neredeyse. Yani şehirlerarası, ülkeler arası göç başladı. 40 bin insan gitti ve herkes çocuklarının bir an önce dönmesini istiyor. Zindanda olanların dönmesini istiyor. Onun için bu seçimi böyle sıradan bir seçim olarak görmüyorlar. Onlara zulüm eden, onları yok sayan bu iktidardan, AKP-MHP iktidarından hesap sormak istiyorlar, kayyumların hesabını sormak istiyorlar. Biliyorlar ki bu seçim öyle sıradan bir seçim değil. Önümüzdeki dönem Türkiye’nin yeni bir yüzyılı yazılacak, o yüzyılda var olmak istiyorlar. Hem anayasada hem yasalarda bütün kimlikleriyle, inançlarıyla var olmak istiyorlar.
Halk bu seçimi böyle sıradan bir seçim olarak görmüyor. Onlara zulüm eden, onları yok sayan bu iktidardan, AKP-MHP iktidarından hesap sormak istiyorlar, kayyumların hesabını sormak istiyorlar
- 2014 seçimleri ruhundan bahsettiniz, nedir o ruh?
2014 seçimlerinde (30 Mart) burada sandıklara hile karıştırdılar. Kazandığımız seçimleri elimizden almak istediler ama halk buna müsaade etmedi. Adliye sarayının etrafını 30 bin insan kuşatmıştı. Bu kenti kanatmak istiyorlardı buradaki bürokratlar, siyaset dünyası bir belediye başkanlığı için burada çok rahat kan akıtabilirdi. Biz bunu gördüğümüz için buna müsaade etmedik. Türkiye’nin dört bir tarafından JÖH’ler (Jandarma Özel Harekât) PÖH’ler (Polis Özel Harekat) getirilmişti uçaklarla. Kenti germek istiyorlardı. Biz de bunu gördüğümüz için halkımıza sahip çıktık ve şunu söyledik: Bir damla kanın akmasına müsaade etmeyiz. 600 vekilliği de belediye başkanlığını da bu halka kurban ederiz, buyurun hodri meydan bir daha seçime gidelim. Ve tekrar seçime gittik. Ondan sonra Haziran seçimi oldu ve halk iradesine sahip çıktı. Aradaki 500’lük farkı birkaç bine çıkardı ve buralarda gerçekten çok büyük bir buluşma sağlandı. Kürt coğrafyasından, dünyanın dört yanından insanlar buraya geldiler. Şimdi bugün de geldiğimiz bu noktada o ruh var burada. O tarihte çok haksızlıklar yapıldı bize ve haksız bir şekilde kayyum da atadılar. O gün bugündür Ağrılılar hesaplaşmak istiyor.
Halkı yoksullaştırdılar
- Kentten 40 bin insanın göç ettiğini söylediniz bu göçlerin nedeni nedir?
30-40 bin arası bir göç. Gidenler hepsi bizim arkadaşlarımız. Partili arkadaşlarımız. Türkiye genelinde bütün illerde seçmen sayısı artarken bizde seçmen sayısı artmadı çünkü bu kadar göç verdik. Geçen döneme oranla seçmen sayısı 300 bin küsurdu şimdi 290 bin küsurlerde.
Dünyanın dört bir tarafında inşaat sektörüne hizmet sunan Ağrılılardır, turizm sektörüne hizmet sunan Ağrılılardır ama Türkiye’nin en yoksul kenti yine Ağrı’dır. Buralarda yoksulluk dorukta yaşanıyor. Bir taraftan ekonomik baskı bir taraftan devletin kimlikten dolayı baskısı nedeniyle insanlar gidiyorlar. Aileler paramparça. 20 yıllık iktidar boyunca buraya hiçbir yatırım yapılmamış. Hâlâ Ağrılılar burada doğru dürüst tedavi olamıyor. Ağrılılar hep şunu söylerler; ‘Biz Ağrı’da doğarız, Erzurum’da ölürüz.’ Yani kendi yatağımızda ölüm bile bize çok görülüyor. Buradaki siyasetçilerin hiçbiri bu sorunlara eğilmemiş. Belediyeler, siyasetçiler büyük bir rantın içerisine girmişler. Ben buraya ilk geldiğimde de halk ‘hırsız var’ diye bağırıyordu, bugün de aynı şeyleri söylüyorlar. Kendi aileleri, aşiretleri ile belediyeleri bir çiftlik gibi kullanmışlar. İhaleleri yandaşlara vermişler ve halk daha da çok yoksullaşmış.
- Sizden önce sokakta insanlarla da konuştuk, yolsuzluk, yandaşı kayırma ve Savcı Sayan’ın icraatları da halkın epey tepkisini çekmiş durumunda…
Bizim bulunduğumuz dönemde belediyenin bütün borçlarını çok kısa sürede ödedik, büyük borçları vardı belediyenin. Büyük bir yatırım da yaptık bugün geçtiğiniz köprülerin büyük çoğunluğunu biz yaptık. En önemlisi şeffaf bir belediyecilik yapıyorduk. Bütün ihaleler, bütün harcamalar halkın huzurunda yapılıyordu, halk bunu görüyordu. Ama bizden öncesi ve sonrası bütün belediyecilerin nasıl ranta bulaştığını da halk biliyor. Aradaki fark da bu, bunun için bizi sahipleniyorlar. Bizim buradan maaş bile almadığımızı biliyorlar. Bir gün belediyenin parası ile öğlen yemeği bile yemedik, ne ben ne arkadaşlarım. Bunları gören halk bir de bunları görünce bize sahip çıkıyor.
- Size karşı büyük bir ilgi var, mahalle buluşmanız bile bir mitinge dönüştü…
Benim genel merkeze söylediğim şuydu: Nerede bir görev olursa seve seve giderim. Ama Ağrı halkı çok istediği için 7’den 70’e, biz de bu talepler doğrultusunda Ağrı’ya geldik. İyi ki de gelmişiz. Şimdi Ağrı’da 4-0 yapacağız.
Muhalefet sessizliğini kırmalı
- Peki, muhalefet partilerinin durumunu nasıl gözlemiyorsunuz?
Biz çok güçlü olduğumuz dönemlerde muhalefet bize karşı birleşti. 2014 yerel seçimlerinde de tanıklık etmiştik, 2019 yerel seçimlerinde de böylesi bir birliktelik oldu bize karşı. Şimdi de oluşur mu oluşmaz mı bilmiyorum ama şunu söyleyeyim, bütün güçleri de birleşse burada bu halkın coşkusunu aşabilecek bir güç oluşturamayacaklar. Bütün baskılara rağmen oluşturamayacaklar.
Buradan muhalefet partilerine de bir çağrımız var; Bu topraklarda Yeşil Sol Parti’yi yalnız bırakırsanız, Kürtleri yalnız bırakırsanız çok büyük baskıların olacağını görün. ‘Bu sadece Kürtlere yapılıyor’ mantığı ile yaklaşırsanız siz kaybedersiniz
İşte bugün Diyarbakır’da 100’ün üzerinde insan hukukçu, gazeteci, siyasetçi, sanatçı gözaltına alındı. Biz önümüzdeki dönemde baskıların yoğunlaşacağını tahmin ediyorduk, bekliyorduk da. Ama buna rağmen halkımızın asla geri adım atmayacağını herkes bilsin.
Buradan muhalefet partilerine de bir çağrımız var; Bu topraklarda Yeşil Sol Parti’yi yalnız bırakırsanız, Kürtleri yalnız bırakırsanız çok büyük baskıların olacağını görün. ‘Bu sadece Kürtlerin coğrafyasıdır, Kürtlere yapılıyor’ mantığı ile yaklaşırsanız siz kaybedersiniz. Biz zaten bir mücadele geleneğinden geliyoruz. Evet, mücadele sürecinin müzakere ile sonuçlanmasını çok isteriz. Ama olmazsa mücadelemiz yine devam edecektir.
6’lı masanın, muhalefetin bütünlük içinde bu haksızlıklara karşı bir duruş sergilemesi gerekir. Burada olup bitenlere sırt çevirirseniz siz kaybedersiniz. Buralarda uzun süredir görevde bulunan valiler, emniyet müdürleri, alay komutanları hâlâ burada. Bakın belki cumhuriyet tarihinde ilk defa, 6 yıl burada görevde kalmış bir vali yoktur. Ama son dönemlerde var ve bunların hepsi bu seçim için buralarda bekletildiler ve böylesi operasyonlar için. İşte düğmeye Diyarbakır’da basıldı. Bunun için muhalefetin burada ciddi bir duruş sergilemesi gerekir.
- Muhalefetin sessizliği yeni değil ama…
Geçmişte de bunlar yapılırken muhalefet görevini yapmadı. Aldığımız seçimi elimizden aldılar. Bütün muhalefet bunu biliyordu baskı uygulandığını, silah zoruyla seçimlerin elimizden alındığını ama sorun biz olduğumuz için seslerini çıkarmadılar. Hatta kimi yerlerde işte mesela Iğdır’da İYİ Parti, Cumhur İttifakı’nın lehine çekildi. Biz mevcut siyasal iktidarı cezalandırmak adına hiçbir beklentimiz olmadan Türkiye genelinde yerelde iktidarı Millet İttifakı’na sunduk ama Millet İttifakı mesela Muş’ta bile seçimlerde AKP saflarında saf tuttular. 2019 yerel seçimlerini kastediyorum. Yani böylesi bir sabıkaları var ama bugün eğer bu ruhla hareket ederlerse kendileri kaybeder. Burada gerçekten bir yol alınacaksa, hepimizin ortak arzusu bu topraklarda adalet ise bunun yolu bu haksızlıklara karşı, hukuksuzluklara karşı bir duruş sergilemektir. Muhalefetin bu konuda daha duyarlı olması gerektiğini söylüyoruz.
Kürtlere karşı herkes bir
- Peki bu sessizliğin nedeni nedir?
32 yıllık aktif siyaset hayatımda şunu gördüm, sorun Kürtler olduğunda bütün partiler ruh ikizidir. Bunu sınır ötesi operasyonlarda gördük, dokunulmazlıklarda gördük, kayyumlarda da hiçbir sesleri çıkmadı. Kürtler ile ilgili politikalarında birbirlerinden farkı yok. Mesela CHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, biz de iktidar olursak diyor devletin temel bir politikası vardır, devletin güvenliği. Biz bundan ödün vermeyiz diyor. Yani bu ne demek, cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar ret ve inkâr politikası neyse, Kürtlere uygulanacak politikalar neyse yani Milli Güvenlik Kurulu dedikleri kurulun ürettiği o politikaların sürdürücüsü olacağız diyor. Şimdi böylesi bir muhalefetten ne çıkar.
Aslında bu ülkede iktidar sorunundan çok bir muhalefet sorunu var. Sürekli sokaktan korkan, korkuyu kendi kitlesine yaymakta büyük cevheri olan muhalefet bugünkü korkunun asıl mimarıdır. Bu ülkeyi iktidar iyi yönetmiyor ama yönettiği tek iyi şey muhalefet.
- Peki, her kritik süreçte Kürtleri hedef alan, aynı yöntemleri deneyen iktidarın politikaları bu kez işe yarar mı sizce?
Bunların yeni bir hikâyesi yok, yapabilecekleri hiçbir şey yok. Geçmişten bugüne kadar önemli günlerde Newrozlarda, seçimlerde bu tür operasyonları yapıyorlar çünkü bir politika üretemedikleri için bu işleri baskıyla götürmeye çalışıyorlar. Ama şunu da görmüyorlar; demokratik siyasette 10. parti kapanmak üzere, yüzde 3’lerden bugün Türkiye’nin 3. büyük partisi haline gelmişiz, yüzde 15-16’lardayız. Ama ne hikmetse bu devlet ezberini bozmuyor. Sürekli ret, sürekli inkâr, baskı, tutuklama aklınızda ne kadar olumsuz şey geliyorsa devlet bu ezberi hep tekrarlıyor. Şimdi bu devlet yeniden bu ezberini tekrarlayarak bu seçimlerde acaba ne yapabilir. Valla bunun hiçbir karşılığı yok. Bu gözaltı furyasından sonra ben sokaklardaydım, sokaklar bağırıyordu ‘ne yaparlarsa yapsınlar bu kentten 4-0 gidecekler’ diye. ‘Hiçbir baskı bizi yıldıramaz’ diye slogan atıyorlardı. Biz nerelerden geliyoruz, Kürtler diyor “De welade xwe dave/annenin evladını atıp kaçtığı” dönemler o tarihlerden geliyoruz, 90’ları yaşamışız, 2015’ten bu döneme kadar şu topraklarda ceza almayan bir HDP’li kalmadı özellikle Kürt coğrafyasında. Bunların kat be kat ağırı yaşandı ama kimse dönüp de eyvallah demedi.