2 Mart 1994’te tutuklanan DEP milletvekillerinden Sırrı Sakık, o günleri ve bugünü değerlendirdi
Sinan Kaplan
DEP’li milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldıktan sonra Meclis’ten yaka paça gözaltına alınarak tutuklanmasının üzerinde 28 yıl geçti. ‘Parlamentoya darbe’ olarak tanımlanan o günden bugüne Türkiye siyasetinde değişen bir şey olmadı
O dönem dokunulmazlığı kaldırılarak tutuklanan Sırrı Sakık, 4 Kasım 2016, HDP’nin kapatılması davası ve Semra Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılmaya çalışılması olaylarını hatırlatarak, ‘Tarih tekerrür ediyor’ dedi
6 siyasi partinin 28 Şubat’ta ortak metne imza atmasını da değerlendiren Sakık, Kürtleri ve demokrasi güçlerini görmezden gelenlerin başarısız olacağını vurgulayarak, çözümün Dolmabahçe Mutabakatı’nda olduğunu söyledi
Demokratik siyasetin HEP ile 1990’da başlayan siyasi yolculuğu, DEP, ÖZDEP, HADEP, DEHAP, DTP, BDP ve son olarak HDP ile yoluna devam ediyor. Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorunu çözümünü temel gündemleri yapan bu partiler o günden bu yana iktidarların da hedefi haline geldi. Partileri teker teker kapatılıp, siyasetçilerin dokunulmazlıkları kaldırılıp cezaevine gönderilirken, tek bir adım dahi geri adım atmadılar. Baskıları uygulayan iktidarlar ise ülkenin kara listesindeki yerlerini aldı.
Bugün olduğu gibi Kürt siyasetini hedef alıp, tarihe “siyasi darbe” olarak geçen ilk olay, 2 Mart 1994’te DEP milletvekillerinin tutuklanması oldu. Üzerinden 28 yıl geçen bu darbe, Türkiye siyasetinde hâlâ varlığını sürdüren statükonun Kürt fobisini anlamak açısından oldukça önemli. 1987 yılında yapılan seçimlerde çok sayıda Kürt milletvekili yüzde 24 oranında oy alıp, 99 milletvekili çıkaran SHP’nin listelerinden seçilerek Meclis’e girdi. Ekim 1989’da Paris’te düzenlenen “Kürt Ulusal Kimliği ve İnsan Hakları” başlıklı konferansa katılan SHP’li 7 Kürt vekil partiden ihraç edilince 7 Haziran 1990’da Genel Başkanlığını Fehmi Işıklar’ın yaptığı HEP kuruldu ve Kürt siyasi hareketinin Meclis’teki ilk temsilcisi bu parti oldu.
Kürtçe yemin ile başladı
1991 Genel Seçimlerinde HEP’li 18 isim, kurulan ittifak ile SHP listesinden 19’uncu dönem milletvekilleri olarak Meclis’e girdi. Bu isimlerden Leyla Zana’nın Meclis’te Kürtçe yemin etmesinin yerleşik statüko içerisinde yol açtığı kriz ile Kürt vekiller hedefe konuldu. AYM’nin “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozma amacını taşımak ve bu yolda faaliyette bulunmak” iddiasıyla parti hakkında kapatılma davası açması üzerine ÖZEP ve ÖZDEP deneyimlerinin ardından 7 Mayıs 1993’te Yaşar Kaya’nın Genel Başkanı olduğu DEP kuruldu. 14 Temmuz 1993’te de AYM oybirliği ile HEP’in kapatılmasına karar verdi.
Talimat Çiller’den
HEP’i kapatmakla yetinmeyen devlet statükosunun haklarında fezlekeler hazırlanan DEP’li vekillere yöneleceğinin işaretini dönemin başbakanı Tansu Çiller, 22 Şubat 1994’te DYP grubunda yaptığı konuşma ile verdi. Çiller’in o konuşmasında sarf ettiği “Halkımız ‘Yüce Meclis’in çatısı altında PKK barınmaktadır’ diye düşünüyor. Böyle bir düşünce halk ve bizim için rahatsızlık vericidir. Biz buna müsaade edemeyiz. Gereğini yapacağız” sözlerinin ardından DEP’li siyasilere yönelik 2 Mart 1994 darbesi yaşandı. Yapılan Meclis oylamasında DEP Vekilleri Orhan Doğan, Hatip Dicle, Leyla Zana, Ahmet Türk ve Sırrı Sakık ile bağımsız Milletvekili Mahmut Alınak’ın dokunulmazlıkları, o dönem DYP, ANAP, MHP, BBP ve bazı CHP vekillerinin “evet” oyları ile kaldırıldı.
Karanlık dönemin başlangıcı
Meclis’ten çıkmama kararı alan DEP’li Vekiller Orhan Doğan ve Hatip Dicle, polisler tarafından yaka paça gözaltına alındıktan 13 gün sonra tutuklandı. DEP ise AYM tarafından 16 Haziran 1994’te kapatıldı. DEP’li vekillerin tutuklanmasını, “terörle mücadele” adı altında baskı ve şiddet politikalarının devreye konulup, şiddetli çatışmaların, sokak ortasında faili meçhul cinayetlerin ve köy yakmaların yaşandığı karanlık bir dönem izledi.
Yıllar sonra gelen itiraf
Dönemin İçişleri Bakanı olan Nahit Menteşe, Kürt siyasetçileri hedef alan 2 Mart darbesinin ülke için iyi sonuçlar doğurmadığını ve Kürt sorununun çözümüne fayda sağlamadığını yıllar sonra itiraf etti. Menteşe, Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’na bulunduğu anlatımlarında “DEP’li milletvekilleri, dokunulmazlıkları kaldırıldıktan sonra 2 Mart 1994 tarihinde polis zoruyla Meclis’ten çıkartılmıştır. Bu olay, Kürt sorununda çözüm umutlarının tükenmesine yol açmıştır” ifadelerini kullandı.
Bu arada, yargılandıkları davada haklarında 25 yıl hapis cezası verilen DEP’li vekiller, AİHM’in “adil yargılanma haklarının ihlal edildiğine” hükmedilmesinin ardından 2004 yılında tahliye edildi.
Ezberler bozulmadı
1994’ten bu yana ezberler bozulmazken, son olarak da HDP’nin kapatılması istemi ile AYM’de dava açıldı. HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu 108 kişi hakkında açılan ve kamuoyunda “Kobanê Davası” olarak bilinen dava devam ederken, HDP Milletvekili Semra Güzel’in dokunulmazlığı da önceki hafta kaldırıldı.
Tarih tekerrür ediyor
1994’te dokunulmazlığı kaldırılarak tutuklanan Kürt siyasetçi Sırrı Sakık, 28 yıl geçmesine rağmen tarihin tekerrür ettiğini ifade etti. Türkiye’de 1994’te siyaseten yaşananların aynısının bugün de yaşandığının altını çizen Sakık, bunun temel nedeninin ise çözümsüz bırakılan Kürt sorunu olduğunu vurguladı. Bu soruna çözüm bulmak için o dönem parlamentoya girdiklerini belirten Sakık, “Bugün darbeden şikâyetçi olanlar o gün parlamentoya darbe yapıp dokunulmazlıklarımızı kaldırdı” dedi.
Tarihi bir fırsattı
2 Mart 1994’te tarihi bir fırsatın kaçırıldığının altını çizen Sakık, “Dokunulmazlıkların kaldırılmasının çare olmadığını aslında onlar da artık öğrendi. Bir parti kapatılıyor, başka bir parti açılıyor. Tüm tutuklama ve baskılara rağmen taleplerimiz ilk günkü gibi dipdiri ve ayakta. Kürt halkının özgürce yaşama talebi var. 30 yıl önce de bu böyleydi, şimdi de böyle. Parti kapatmanın milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırıp tutuklamanın, kayyum atamanın bu halk için bir anlamı yok” diye ifade etti.
Muhalefet aynı noktada
1994’te yaşananların aynısının 4 Kasım 2016’da da yaşandığını sözlerine ekleyen Sakık, şunları söyledi: “94 sürecinde ve 2016 sürecindeki dokunulmazlıkların kaldırılmasında da iktidar ve muhalefeti aynı oy kullandılar. Yani bunların dünyasında bir değişim, bir dönüşüm yoktur. Onun için bizim kendi alanımızda daha el ele tutuşarak büyük bir birliği oluşturalım. Onların ezberlerini bozacak biziz. Yoksa bunlar ezberlerini bozmak istemiyorlar. Çünkü böyle bir dertleri yoktur. Bakın kaç gündür savaşa karşı nasıl buralarda gözyaşı akıtılıyor. Nasıl bir çifte standart var. Peki, yanı başımızdaki topraklarda, Suriye’de bizim ne işimiz var? Orada yaşanan acılar bizim acılarımız değil mi? Bu topraklarda Kürtler yüz yıldır demokrasi kavgası veriyorlar ve yüz yıldır acı dolu yıllar yaşıyor. Bir gün bunlar için bir şey söylendi mi? Ama hayır. Bir çifte standart uygulanıyor. Ama ben bu çifte standartları halkların büyük bir örgütlü yapısının aşacağına inanıyorum.”
Nasıl bir parlamento?
6 siyasi partinin 28 Şubat’ta imzaladığı ortak metne değinen Sakık, “6 siyasi parti oturup yeniden güçlendirilmiş parlamenter demokrasi için imza attı. Şimdi güçlendirilmiş parlamenter demokrasi oluşturacaklarını ifade ediyorlar. Kürtlerin sorunlarını çözecek bir parlamenter demokrasi mi yoksa yüz yılı heba eden bir parlamenter demokrasi mi kuracaklar?” diye sordu. Yüz yıl boyunca parlamenter demokraside büyük haksızlıklar yapıldığını hatırlatan Sakık, “Biz önümüzdeki döneme böylesi ret ve inkâr politikalarıyla girmek istemiyoruz. Yeniden adım atılacaksa yeni yüzyılın cumhuriyeti inşa edilecekse bunlardan ders çıkarılmalıdır. Bu savaşın kazananları ülkeyi sömürüp talan edenlerdir. Onlar iktidarlarını sürdürmek adına halkları yok sayıyorlar. Düşman yaratarak siyaseti dizayn etmeye çalışıyorlar. Ama artık geldiğimiz noktada bunun bir karşılığı yok. Bir araya gelen bu partiler de bu tabloyu görüp demokrasiyi, hukuku, inkâr edilen hakları hayata geçirerek topluma sunmaları gerek. Bizim de taleplerimiz zaten budur” diye belirtti.
Kürt’süz başaramazlar
Muhalefete seslenerek, “Biz çok meraklı değiliz sizinle gelip aynı karede bulunmaya” diyen Sakık, “Ama önümüzdeki yüz yıllık sürecin ilk taşlarını bugün atacaksak, döşeyeceksek doğru düzgün bir şekilde döşemeliyiz. Parlamenter demokrasi dediğiniz başta da belirttiğim gibi eğer 95 yıllık parlamenter demokrasiden bahsediyorsanız geçmişiniz ile yüzleşmelisiniz. Yeni bir sistem uygulanacaksa Anayasa’da hepimizin yani bütün Kürtlerin, ötekilerin hayat bulacağı bir süreç başlatılacak ise bizim de orada olmamız lazım. Asıl derdimiz bu. Kürtler olmadan, Türkiye demokrasi güçleri olmadan önümüzdeki yüz yılı yani önümüzdeki yüz yılın taşlarını döşeme şansınız yok” şeklinde konuştu.
Birilerinin cumhurbaşkanı, başbakanlık ve bakanlık hesabı yaptığını vurgulayan Sakık, “Peki, bunları kimin sayesinde yapacaksın? Kürtlerin! O zaman Kürtler olacak burada? Bazı gruplar olmayacağız diyor ama evet biz bu kalede olacağız, oturacağız ve sorunlarımızı çözeceğiz. Elimizin tersi ile itmeyeceğiz çünkü bizim sorunlarımız var ve biz sorunlarımızı çözmek istiyoruz. Yani biz hiç kimseye düşman değiliz. Evet, biz siyaseten çok farklı kulvarlardayız ama bizim sorunlarımız. Bugün eğer bu noktada toplantılar yapılıyorsa bizim bu konuda söyleyecek sözlerimizin açıkça söylenmesi gerektiğine inanıyorum” dedi.
Yaşar Kemal: Türkiye lanetlenecek
7 yıl önce yaşamını yitiren Yaşar Kemal, o dönem yakından takip ettiği DEP davasına dair “Milletvekilleri mahkûm olursa Türkiye 21’inci yüzyıla lanetlenmiş olarak girecektir” sözlerini sarf etmişti. Nitekim 2 Mart darbesini, 4 Kasım 2016 ve 4 Haziran 2020 siyasi darbeleri takip etti.
Umut Dolmabahçe Mutabakatı’nda
28 Şubat’la hesaplaşmayı gündeme getirenlerin aynı şeyi yaptıklarını sözlerine ekleyen Sakık, şunları söyledi: “Semra Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılması için İYİ Parti’den CHP’ye kadar herkes gitti iktidar gibi düşündü. Yani sorun Kürtler ve diğer ötekileştirilenler olunca birbirlerinden farkları yok. Barış dediğimiz şey sadece Ukrayna için değil, nerede bir zulüm varsa orada barış isteriz biz. Hayata hep böyle baktık. Bütün saflarımız mağdurların safları oldu, nerede kim acı çekiyorsa, biz o acıyı çektik. Ama burada Kürtlerin yaşadığı acılar, onlar için bir acı oluşturmuyor. Parlamentoda da öyle, yerelde de öyle. Şimdi bakın, devasa halk iradesine kayyumlar atandı çıkıp tek bir laf eden yok. Bu yol ve yöntemin çözüm olmadığını gördük. 1994 öncesi HEP ve DEP var, bugün gelinen noktaya kadar birçok parti kapatıldı, bugün HDP’nin kapatılması gündemde, bunun çözüm olmadığını yönetenler görmelidir.
Çıkmaz politikalar
“Kayyumların çözüm olmadığını yönetenler görmelidir. Bu politikalar çıkmaz politikalardır. Erteleme ve ötelemedir. Kürtler erteleme ve ötelemeden yoruldular ama asla taleplerinden geri adım atmadılar. Yani bizim bu noktada daha büyük bir birlik oluşturmamız gerekiyor. Bugün HDP gerçekten Türkiye’deki siyasete yön verebilecek noktadadır. Kürtler ve Türkler arasındaki birliği de çok önemsiyorum ve Türkiye demokrasi güçleriyle buluşmayı da çok çok önemsiyorum, biz yeneceğiz. Biz güçlenirsek emin olun bu politikaların kısa bir süre sonra bir anlamı olmayacağını görüyorum ve umutluyum. Haklıyız, kazanacağız. 28 Şubat Dolmabahçe Mutabakatı’nın çok önemli olduğunu bilmek gerekiyor. Geçmişte yaşanılanlar ve yaşatılanlar tekrardan o mutabakat sürecine dönüşün ne kadar önemli ve elzem olduğunu gösteriyor. Umudun ve çözümün tekrar yeşerebilmesi adına Dolmabahçe ruhunun kesinlikle yakalanması gerekiyor.”