ayşe düzkan
türkiye’de milliyetçilik ve ırkçılık genellikle birbirinin yerine, bazen bir arada kullanılıyor. oysa ikisi de insanlığa zararlı olmakla birlikte farklı kavramlar. türkiye cumhuriyeti’nin temelinde, farklı halk ve kimliklerin varlığını inkâr eden milliyetçi politikalar var. bu, farklı kimlikleri kendi kimliğinden aşağı gören, onlarla eşit olmadığı, onların kendisiyle aynı haklara sahip olmaması gerektiği fikri üzerine kurulu olan ırkçılıkla aynı şey değil. birinde inkâr, diğerinde ayrımcılık var.
imha, tehcir, katliam dünyanın farklı yerlerinde hem milliyetçi hem de ırkçı politikaların benimsediği araçlar oldu. ama bu, ikisinin tıpatıp aynı şey, ya da ırkçılığın milliyetçiliğin abartılmış hali, ya da kendisini sosyal demokrat olarak tanımlayan kimilerinin iddia ettiği gibi, milliyetçiliğin ırkçlıktan farklı olarak hayırlı bir şey olduğu anlamına gelmiyor.
amerikan sosyolojisinin türkiye akademisi ve düşüncesi üzerindeki etkisi, kürtlere yönelik politikalarla abd’deki siyahlara yönelik politikalarla parallellikler oluşturma ve kürtlerin durumunu bu şekilde açıklama adetine sebep oldu. oysa bu da gerçekçi ve doğru değil.
ancak yukarıda aktarmaya çalıştığım, cumhuriyetin temelleriyle ilgili bir tespit; kürtlerin, varlıkları inkâr edilemeyecek şekilde, bir hareket olarak örgütlenmelerine karşı bir tür ırkçılık da serpilmeye başladı bu topraklarda. türkiye siyasetinde, kürtlerle birlikte yaşamayı kabul etmeme fikri, kürtlerin politik varlığı ve politik önderliğine yönelik itiraz ve kriminalizasyondan biraz daha farklı. kürtlerin bu topraklarda ancak köle ve esir olarak yaşayabileceği iddiası mhp’nin hem kadrolarında hem tabanında hem de seçmenleri arasında açıkça ifade edilebiliyor. iktidarın büyük ortağı, açıkça görünür olan/olmayan diğer ortakları, bunu bir araç olarak kullanıyor.
örneğin, iklim krizinin sebep olduğu, ormanlara yönelik (orman köylülerinin sayısının ve ücretinin azaltılması gibi) politikalar, kamu fonlarının yağmalanması ve yolsuzluklar sebebiyle söndürülemediği belli olan ve büyük bir felakete yol açan yangınlar konusunda, gözleri gerçek sorumlulardan başka bir yere çevirmenin en kolay yolu kürtlerin adını anmak!
iktidar bloğunun içinde bulunduğu sıkışıklık içinde, mhp’nin çözüm önerisi, insanlık suçlarıyla örülü tarihsel mirasında yatıyor.
dertlerine buldukları çare, bu toplumun şakağına ilk kez dayanmıyor! bugüne kadar binlerce cana malolan o çareyi bir kere daha fırlatıp atmak için hepimize iş düşüyor.
konya’da, bir kürt aileden yedi kişinin katledilmesi, deniz poyraz cinayetiyle (ki orada da daha geniş çaplı bir katliamın hedeflendiğini biliyoruz) başlayan, afyon’la devam eden bir planın devamı. evet, plan! bazı planlar yalan haber yayarak, birilerine yol vererek, önleri açılarak yapılır. deniz poyraz’ı katleden saldırgana, polisin “abicim” diye hitap etmesiyle, dedeoğulları ailesine daha önce saldırıda bulunan on kişinin koruma altına alınmış olması aynı politikanın parçası, hrant dink cinayetiyle ilgili yargılanmış olan, suruç ve ankara katliamlarında istihbarat dairesi başkanı olan engin dinç’in kısa bir süre önce konya emniyet müdürlüğü’ne atanması da rastlantı değil. türkiye’de komplo arayan bu açık işaretleri takip edebilir, kaba saba bir elin, kalın çizgilerle çizdiği büyük resme bakabilir!
hedefte sadece kürtler değil, onlarla yan yana durmaktan vazgeçmeyen herkes var. yurtdışındaki gazetecilere yönelik tehditleri, saldırıları hatırlayalım. o gazetecilerin hepsi kürt değil. kılıçdaroğlu da bu konu üzerine düşünürken kendisine yumruk atan, devlet bahçeli’nin sahip çıktığı osman sarıgün’ü hatırlasın; denetimli serbestlikle salınan sarıgün, bu yaptığının yanına kalacağına o kadar inanmıştı ki haftada bir imza atmak için jandarmaya gitmekten bile şikayetçiydi.
kürt halkına aklımızı, fikrimizi siper etmenin yetmediği bir noktadayız. harekete geçmemiz gerek; basın açıklamalarını, kınamaları, analizleri aşacak bir biçimde harekete geçmemiz gerek.
kürdistan olarak tanımlanan toprak parçasının statüsünün ne olması gerektiği, ne olabileceği konusundan bağımsız olarak, her ilinde, ilçesinde milyonlarca kürdün yaşadığı türkiye, ortak vatanımız, bu ülkenin kaderini de ortak şekillendirmekten başka çaremiz yok. her birimizin bunun bilinciyle düşünüp hareket edeceğine inanıyorum.
tek bir kişiyi bile faşizme kurban etmeye niyetimiz yok, birbirimizin elini bırakmayalım çünkü birbirimizden başka güvencemiz, güvenliğimiz yok!