Erdoğan rejiminin seçimi şu ya da bu yolla “kazanmasının” ardından yaşanan şokun etkileri daha uzun süre devam edecek gibi görünüyor. Rejimin niteliği ve ekonomi politikaları tartışması bir kanaldan yürütülüyor. Faşizmin kurumsallaşması hangi seviyeye gelecek göreceğiz. Özellikle uygulanan ekonomi politikaları sonucu geniş emekçi kesimlerin hayat pahalılığı ve reel ücret kaybı nedeniyle göstereceği direnç ve demokrasi güçlerinin bir arada ve etkili durabilme kapasitesi süreci belirleyecektir.
Sermayeye aktarılan payın emekçiler aleyhine artırıldığı ekonomi politikaları “önlenemez” bir şekilde reel ücretleri düşürüyor ve hayat pahalılığını artırıyor. Emekçiler pek çok noktada ücretlerin asgari ücrette eşitlenmesi politikasına karşı ses çıkarıyor, direniyor. Emekçilerin çoğunluğunun sağ hegemonya altında olduğu düşünüldüğünde bu tepkiler sosyalist güçlere bu hegemonyanın kırılması için ciddi olanaklar sunuyor. Büyük oranda ekonomik taleplerle harekete geçen emekçiler içinde etkili bir enternasyonalist sol düşüncenin örgütlenmesi faşizme karşı mücadelede yol almamızı sağlayacaktır. Sınıfın hareketlenmesini birkaç açıdan dikkatle takip etmeli ve mutlaka bu hareketlerle doğrudan ve etkili bir ilişki kurmalıyız. Özellikle TİS odaklı sendikacılık anlayışının geldiği nokta bu eylemlerde kendini açık bir şekilde göstermektedir. Direnişe geçen bazı yerlerde emekçiler sendikalı dahi değildir, sorun yaşadıklarında sendikalarla ilişkiye geçmektedir. Şireci işçilerinin direnişinde de sendika “yetkili” değildir ama işçilerin kararlı duruşu ve mücadeleci sendikaları sayesinde direniş kazanımla sonuçlanmıştır. İBB Ağaç A.Ş. işçileri sendikaları BTO-Sen’in bin bir oyun çevrilerek yetki almaması “sağlanmasına” rağmen direniyor. İnşaat sektöründe Dev Yapı İş ve İnşaat İş “yetkili” olmasalar da yıllardır kazanımla sonuçlanan direnişler örgütlemektedir. Koç Üniversitesi Hastanesi’nde işçiler sendikalı olmalarına rağmen içlerindeki devrimci işçilerin etkisi ile direndiler, kazandılar ve mücadeleleri devam ediyor. Özel sektör öğretmenleri yıllardır kamu sendikalarının ilgisizliği sonucu örgütsüz kaldıktan sonra sendikalaştılar ve etkili bir mücadele veriyorlar. Örnekler artırılabilir. Tüm bu örnekler emekçilerin mücadelesinin bildik ve klasik yollardan akmayacağını gösteriyor.
Bir taraftan da demokrasi güçlerinin durumunu dikkatle ele almalıyız. Emek Özgürlük İttifakı’nın akıbetini netleştirmeye ihtiyacımız var. Mücadele ittifakı mı seçim ittifakı mı tartışması gereksiz bir hal almıştır. Günümüz koşullarında yoluna devam edecek midir? Demokrasi güçlerinin faşizme karşı ittifak arayışı devam edecektir, bunun adı, yapısı ve bileşenleri değişebilir. Önemli olan faşizmin saldırıları karşısında bir arada durma iradesidir.
Bir arada durma iradesi göstermesi gereken bir diğer zemin de HDP’dir (Yeşil Sol). Seçimin ardından kongre sürecine giren parti halk toplantıları, atölyeler ve çalıştaylarla yolunu bulmaya, yeniden tariflemeye çalışıyor. Seçimin hemen ardından yaşanan moralsiz ortama göre daha sahici tartışmalar yapabildiğimiz bir dönemdeyiz. HDK/P projesinde partinin öne geçmesiyle ve yaşanan süreçlerin sonucunda açığa çıkan örgütlenme sorunu önemli başlıklardan biri. Örgütlenme sorununu Kürt hareketi ve sosyalist hareket farklı boyutlarda ve gerçeklikle yaşasa da genel olarak yaşanan sorun ciddi bir mesele olarak karşımızda duruyor. Partide kendi ifadesini bulan Kürt özgürlük mücadelesi ile Türkiyeli emekçilerin mücadelesinin ittifak zemininin önümüzdeki dönem hangi noktalardan hareket edeceğini ciddiyetle ele almaya ihtiyacımız var. Bileşenler arası güç eşitsizliğinin partinin taktik, söylem ve yaklaşımlarının belirlenmesinde açığa çıkardığı durum önemli bir konudur. İttifak partisinin herhangi bir bileşenin partisi gibi politika belirlemesi kuruluş felsefesine aykırıdır ve darlaşmaya neden olan yaklaşımlardandır. Herkes kendi örgütü üzerinden kendi politikalarını belirliyor olmalıdır. Ancak Kürt hareketinin demokratik siyaset alanında büyük oranda HDP üzerinden var olması hem Kürt hareketi hem de HDP üzerinde ciddi bir basınç oluşturmaktadır. Enternasyonalist duruş, ezilen ulus örgütlenmesinin daha güçlü olduğu durumlarda ezbere örgütlenemiyor. Dayanışmaya ihtiyacı olanın ezen ulus devrimcilerinin olması çok ezber dışı bir durum açığa çıkarıyor. Parti içinde sosyalist bileşenlerin daha görünür olmaması sadece daha az örgütlü olmaları ile açıklanamaz. Parti ittifak partisi ise her bileşen gücü oranında da olsa görünür olabilmeli, bu önemsenmeli hatta bu bir ilke olmalı, aynılaşmış görüntüsü kimseye fayda sağlamıyor. Derdimiz içermek değil birlikte yürümekse bu üzerine titrenmesi gereken bir yaklaşım olmalıdır.
Diğer taraftan Kürt hareketinin dayandığı sınıfsal yapı tartışılıyor, kuruluş zamanlarında emekçi, yoksul Kürtlere dayandığı şimdi bunun değiştiği söyleniyor. Bunun kendiliğinden olmadığını görmek gerekiyor. Özellikle 1999 sonrası yaşanan stratejik dönüş ve o günden bugüne açığa çıkan paradigma değişikliği ele alınmadan meseleyi anlamak güç olacaktır. Kürt hareketi yüzünü yoksullara, emekçilere dönsün demekle mesele çözülemez. Paradigmanın gereği yapılıyor ve bunu açığa çıkardığı sonuçlarla karşı karşıyayız. Ancak paradigmanın fikri sahibi olan Öcalan uzun zamandır tecrit altında olduğu için teori ile pratik arasında açığa çıkan çelişki, ilişki ve sonuçların değerlendirilmesi ve ileriye dönük sonuçlar çıkarılması ciddi anlamda zorlaşıyor. HDK’nin neden başarısız olduğu tartışmalarında da benzer bir durum yaşanmaktadır. Teori doğruydu, uygulayıcılar yanlıştı yaklaşımı, reel sosyalizm uygulamasına dönük oluşturulan yaygın yaklaşıma benziyor. Oysa reel sosyalizmin en önemli sorunu 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrası teori ile pratik arasındaki bağın kopmasındandı. Pratikte açığa çıkan sorunların, çelişkilerin bastırılması, düşüncede katılaşma ve bilinen son. Oysa pek çok dogmatik Marksist, sorunu uygulayıcıların hatası olarak tarifledi.
Tartışmaların sahici olması mücadeleyi ileriye taşımamız için son derece önemlidir. Önümüzdeki dönemde faşizme karşı halk direnişini örgütlemek için bir arada mücadeleyi yükseltirken bir taraftan da bu tartışmaları yürütmemiz elzemdir.