Yusuf Gürsucu
Yeni yıl kutlamalarıyla insanlar için bir ara nefes ve yeniden yitirmeye başladığımız ve yaşam tutkusunu yenilediğimiz, umutla beslenen yeni yıllara gireriz. Fakat bu yıla girerken, eskisinden daha iyi bir yeni yılla karşılaşma olasılığımızın neredeyse sıfır olduğunu hissettik. Yeni yıla daha girmeden 31 Aralık günü AKP iktidarı, Ocak 2022’den geçerli olmak üzere elektriğe ve doğalgaza büyük bir zam yaptıklarının müjdesini vererek, geçmiş yılları mumla arayacağımız, çok daha kötü bir yıla giriş yaptığımızı göstermekte gecikmedi.
Büyük bir yoksulluğun pençesi altında ve zor koşullarda yaşam mücadelesi veren milyonlarca emekçi için yeni yıl büyük bir şok etkisi yarattı. Öncesinde asgari ücrete ve diğer ücretlere ‘büyük’ bir zam yapacağının reklamlarını yapan iktidar, emekçiler daha yeni yıla girmeden açıkladığı zammı misliyle geri alarak koca bir yılın eskisinden çok daha zor bir yıl olacağını ortaya koydu. Yeni yılla birlikte iğneden ipliğe yapılan büyük zamlar sonucu emekçi sınıflar daha 1 ay öncesinden çok daha yoksul hale getirildi.
Geçtiğimiz günlerde adı türlü hırsızlıklarıyla hafızamıza kazınan Cem uzan, yapılan elektrik zamlarının şirketleri kurtarma operasyonu olduğunu söyledi. Çalışmayan bir saat günde 2 kez doğru zamanı göstermektedir ve Uzan’ın söylediği de böyle bir şey. Uzan, sermayesi olmayan şirketlere özelleştirme yoluyla elektrik dağıtımlarının verildiğini ve bu şirketlerin dağıtım işini alırken yüzde 100 dövizle borçlandıklarını, 20 Aralık’ta dövizde yaşanan yükselme sonrası iflas ettiklerini ve o gece kaybettiklerini yerine koymak için iktidarın bu zamları yaptığını belirtti.
Ancak bu açıklamayla olup bitenler soygunun bütününü anlamamıza yetmez. Kapitalist ekonomilerin kendi içinde birçok kuralları var. Bu kurallar, emekçi sınıfları ve doğal yaşamı sömürmek ve üzerinden birikim yaratmak üzere kurgulanmıştır. Kapitalistler bu sürecin süreklilik arz edebilmesi için belli bir disiplin içinde hareket eder. Kapitalizm ya da sermaye, birikimlerini sürdürülebilir kılmak için büyümeye devam etmek zorundadır ve asla duramazlar, yavaşlamak bile onlar için büyük bir yıkım demektir.
Türkiye’de de benzer süreçler yaşanırken, AKP hızla çok ileri düzeyde büyümeyi sağlamak için çevresindeki iç içe olduğu bir avuç sermaye yapılarıyla adeta yangından mal kaçırır gibi yağma politikalarını uygulamaya koymuştur. Büyük bir yoksulluk girdabına girmemizin başlıca nedeni budur. AKP’de artık duramaz, durduğu noktada kendi sonunu getirir ki bunu asla istemez. Çünkü onlar burjuva anlamda bile hiçbir etik değere sahip değildirler. Tam bir yağmacı anlayışla her şeyi havuduyla yutmak isterler ama nereye kadar? Bu sorunun bile yanıtını bilmezler ve bu devran hep böyle gidecekmiş gibi hareket etmektedirler.
AKP’nin emrinde çalışan kamu kuruluşu EÜAŞ kendi eliyle ürettiği ve diğer üretici şirketlerden aldığı elektriği enerjiyi dağıtım şirketlerine kilowatı 32 kuruşa satarken, diğer yandan enerji üretim şirketlerinden elektriğin kilowatını 1-1,5 liradan almaktadır. Türkiye’de 21 elektrik dağıtım bölgesinde 17 şirket ortak veya tek başına elektrik dağıtımı yani satışını yapmaktadır. Bu 17 şirket, aynı zamanda elektrik üretikleri enerji santrallerine sahiptir. EÜAŞ bu 17 şirkete 32 kuruştan elektriği satarken, aynı şirketlerden elektriği 1-1,5 lira arasında bir bedelle satın alır. Dağıtım şirketleri ise ortalama 2.40 liraya halka ve diğer tüketicilere elektriği satar.
Enerji şirketlerine bu da yetmez. Aç gözlülükleriyle hep daha fazlasını isterler. Eğer devlet aygıtıyla birlikte çalışıyorlarsa bu istekleri birer emre dönüşür ve her şeyi alırlar. Küresel ısınmayı çok güzel kullanıp, yenilenebilir safsatasıyla enerji üretimlerine yönelirlerken, yine kamusal bir soyguna imza atarlar. Yatırımlarını bedavaya getirdikleri gibi dövizle ürettikleri enerjiye alım garantisi verilirken yine elektrik kilowat saatini yüksek bedellerle EÜAŞ alır. Diğer yandan küresel ısınmanın tek müsebbibi olarak gösterilen termik santraller (kömür-doğalgaz) ve dereleri kurutan HES’lere arz fazlası nedeniyle üretmedikleri elektriğin bile bedeli ödenir.
Isparta’da yaşanan 1 haftalık elektrik kesintisinin nedeni yağmadan gayrı bir derdi olmayan şirketlerdir. Dağıtımın özelleştirilmesi sürecinde ellerini ceplerine sokmadan kamu bankalarından aldıkları uzun vadeli ve ucuz kredilerle aldıkları dağıtım ağına 50 krş yatırım yapmayan, çalışan sayısını ve ekipmanı en alt düzeyde tutarak kârını arttıran bu şirketler ile onları koruyup kollayan bu iktidar gönderilmeli ve elektriğin hem üretimi hem de satışı derhal şirketlerin elinden alınmalıdır.