Futbol sahalarında son zamanlarda artan militarizm, asker selamından sahaya askeri kamuflaj ile çıkmasına kadar vardı. Futbol sahalarında militarizmin yeni olmadığını söyleyen Ali Fikri Işık, 1992 tarihinde devletin Kürtleri karşı topyekün savaş kararı alması ile birlikte stadyumlarda ‘Şehitler ölmez, vatan bölünmez’ sloganlarının atıldığını hatırlattı
Toplumsal yaşamın her alanında ordu ve askerliğe dair değer, norm ve zihniyeti yüceltmek amacıyla başvurulan militarizmin kendini her fırsatta doğrudan açığa vurduğu alanlardan birisi futbol sahaları. Rojava’ya yapılan askeri müdahale sırasında Türk milli takımı oyuncularının attığı her gol sonrası asker selamı vermesi UEFA nezdinde de ciddi tartışmalara yol açmıştı. Bu selamı veren ve Avrupa kulüplerinde oynayan oyuncular kulüpleri tarafından uyarı alırken, selam vermeyen oyuncular ise kısmi linçe maruz kaldı. Türkiye sahalarında asker selamı verilmesi artık alışılmış bir durumken, farklı olarak Rizespor-Alanyaspor maçında Rizesporlu futbolcular ve teknik direktör Ünal Karaman sahaya askeri kamuflaj ile çıktı. Daha önce Eskişehirli taraftarlar Cizre’de yaşanan katliamlar için ‘Aşk bodrumda yaşanıyor güzelim’ pankartı açmıştı. Yine Amedspor ve Cizrespor maç için gittiği her ilde ırkçı pankartlar, askeri operasyon görüntüleri ve İstiklal marşları ile karşılanıyor. Deplasmana taraftar götüremeyen bu takımlar birçok ilde saldırıya maruz kaldı.
Az da olsa savaş karşıtı taraftar grupları var
Saha içinde ve dışında bu tarz militarist göndermelere sık sık rastlanırken, dünyanın birçok ülkesinde anti militarist taraftar grupları da tribünlerdeki yerini alıyor. Özellikle İskoçya’daki İrlandalı azınlığın takımı olan Celtic taraftarlarının İngiliz askerleri için açtığı “İrlanda’da, Irak’ta, Afganistan’da yaptıklarınız cehennemdeki şeytanları bile utandırır” pankartı, futbol sahalarındaki anti militarizmin unutulmaz örneklerinden. Türkiye tribünlerinde çok görünür olmasa da bunun örnekleri yok değil. Beşiktaş’ın Çarşı grubu da birçok maça “Tanka karşı taş, savaşa karşı Beşiktaş” pankartı ile çıkmıştı. Fakat her alanda olduğu gibi futbol sahalarında da savaş karşıtı bu tür çıkışlar cezalar ile karşı karşıya. Futbol sahalarındaki militarizm ve anti militarizmi spor yazarları Ali Fikri Işık ve Mithat Fabian Sözmen, Mezopotamya Ajansı’ndan Tolga Güney’e değerlendirdi.
‘Bir yanıyla futbol asla savaşa, ırkçılığa hizmet etmez’
Suriye’deki İblip hadisesinden sonra başlayan militarist takımın Rizesporlu futbolcular ile doruğa ulaştığını söyleyen Ali Fikri Işık, ancak bu durumun taraftarla bir karşılık bulmayacağını belirtti. Bu olayın bunu tasarlayanların elinde patladığını söyleyen Işık, yaşanan olayı Nazi özentilerinin, hayatta başarısı olmayan insanların her kılığa bürünmesi olarak tarif etti. Futbolun UEFA, FİFA gibi kurumlar eliyle kurumsallaşmasından hareketle Işık, “Nitekim UEFA’nın kırmızı çizgisi savaş ve ırkçılık karşıtlığıdır. Bu konuda hiç ödün vermiyorlar. İnsanoğlu o savaşçı duygularını, birini yenme hırsını, zafer kazanma dürtülerini futbolla terbiye ediyor. Bir yanıyla futbol asla savaşa, ırkçılığa hizmet etmez. Tam tersine günlük hayatımızda birlikte yaşamanın ne kadar değerli ve mümkün olduğunu anlatıyor. Tabi ki futbolu kullanmak isteyenler oluyor. Kimileri bu kadar düşkünleşiyor, bundan medet umuyor. Bütün mesele total olarak futbol izleyicisinin bu mesajlara nasıl tepki verdiğidir” diye belirtti.
‘Federasyonun ceza verme cesareti yok’
Toplumdaki mevzilenmelerin futbol sahalarına yansıması üzerinde duran Işık, şunları ifade etti: “Rizesporlu oyunculara, özellikle Afrika kökenli ve Bosnalı oyunculara askeri üniforma giydirildi. Belki de onlar anti militarist kişiliklerdir. Ama bir sözleşme ile bağlı oldukları için zorla giydirilmiştir. Zaten hiçbirinin yüzü gülmüyordu. Hiçbiri bu tiyatro oyununda gönüllü aktör değildi.” Federasyonun bu olaya yönetmelik gereği ceza vermesi gerektiğinin altını çizen Işık, ancak bu iklimde kimsenin bunu yapmaya cesareti olmayacağı düşüncesinde.
Futbol sahalarındaki militarizim yeni değil
Futbol sahalarında militarizmin yeni olmadığını vurgulayan Işık, 1992 tarihinde devletin Kürtleri karşı topyekün savaş kararı alması ile birlikte stadyumlarda ‘Şehitler ölmez, vatan bölünmez’ sloganlarının atıldığını hatırlattı. Tüm bunlara rağmen sokaklarda Türkler ile Kürtler arasında çok ciddi bir karşıtlık olmadığını söyleyen Işık, “Ancak devlet tankını, topunu kuşandığı zaman, devlet bütün kurumları ile harekete geçtiği zaman böyle sahneler görebiliyoruz. Yoksa normalde devlet kendini biraz geri çekerse gerginliğe sebep olacak hiçbir şey olmaz. Hepimiz AKP iktidarının gerilediğini biliyoruz. Toplumsal desteğini kaybettiği için böyle şeylerden medet umuyorlar. Ama sonuçlarına baktığımızda ise, hiç de bu tür şeylerin onlara hizmet etmediği, tam tersine bu toplumsal desteği azalttığını görüyoruz” ifadelerini kullandı.
Sorunların üstünü örtme çabası
Evrensel yazarı Mithat Fabian Sözmen ise, savaş atmosferinin tüm gerici propagandaların örgütlendiği bir ortam hazırladığını görüşünde. Bu tür propagandalar için futbol sahalarının bir araç olduğunu vurgulayan Sözmen, buralardan çok geniş kitlelere seslenilebildiğini belirtti. Kulüp başkanları ve onların güdümündeki taraftar gruplarının içinde bulunduğu çarpık ilişkilerden söz eden Sözmen, “Futbol kulüpleri hem bu sürecin devam etmesine katkıda bulunmak istiyor, hem de bir yönüyle iktidara ‘Ben bu gündemde gereğini yerine getirdim, futbolcuları askeri kamuflaj ile sahaya çıkarıp askere desteğimizi açıkladım’ mesajı veriyor” dedi. Sahalarda verilen bu mesajın tek başına militarizm ile kısıtlı olmadığını vurgulayan Sözmen, bunun topluma yansımalarının milliyetçilikten, muhalefetin tek tipleşmesine ve ekonomi dahil tüm sorunlarının üstünün örtülmesi anlamına geldiğinin altını çizdi.
‘Türkiye’de anti militarist taraftar grupları etkisiz kalıyor’
Sözmen, dünyadaki örneklerine karşın Türkiye’de anti militarist taraftar gruplarının etkisiz kaldığını da dile getirdi. Dünyanın diğer ülkelerinde bu durumun politik altyapısının olduğunu, Türkiye’de ise bu zemininin 70’li yıllarda oluştuğunu dile getiren Sözmen, “Gezi eylemleri dönemine baktığımızda, o damar kuvvetlendiğinde kulüplerin tribünlerinde de Gezi eylemlerini destekleyen mesajları güçlü bir şekilde görebilmiştik. Bugün metropollerde o hava yok. Bu durum tamamen toplumsal çelişkiler ile alakalı bir durum. Bizim de mücadele gücümüz o seviyelere ulaşabilirse, bizim tribünlerimizde de benzer grupların yeniden güçlendiğine tanıklık edebiliriz” dedi.
İSTANBUL