Az bir sayı değil yaklaşık 5 milyon insan, 1 Ocak 2020 itibarıyla en temel insan hakkı olan sağlık hizmetinden yararlanamıyor. Genel Sağlık Sigortası’nda deniz bitti. Prim borçlusu milyonlarca insan iktidar tarafından seçim odaklı ertelemeler, prim borcu affı gibi düzenlemelerle 2019 yılı sonuna kadar ödeme yapamadıkları halde sağlık hizmetlerinden yararlanabildi. Ama ufukta bir seçim olmayınca iktidar tarafından borçlulara hastane kapılarını kapama zamanı geldi.
Genel Sağlık Sigortası (GSS) AKP’nin ilk iktidar dönemindeki en büyük icraatlarından birisiydi. Uzun bir yasama sürecinin ardından 2008 yılında yürürlüğe giren 2012’de uygulanmaya başlayan bu sistem sağlık hizmetinin ticarileştirilmesini hedefliyordu. Etrafımızı saran özel hastaneler, her muayenede ödenen katılım payı, bitmeyen ilaç ödeme kısıtlamaları ile sağlık alanında maksadın hâsıl olduğu söylenebilir. Son olarak Sağlık Bakanlığı’na bir özel hastaneler zinciri sahibinin atanması sağlıkta ticarileşmenin hükümet düzeyinde nişanesi oldu.
GSS sisteminin özelliği tüm yurttaşları prim borçlusu olarak tanımlaması. Sosyal güvencesi olan -Türkçesi- sigortalı çalışan yurttaşların ve ailelerinin primleri ücretten kesilen pay ve işveren payıyla ödeniyor. Herhangi bir sosyal güvencesi olmayan ve toplam hane geliri asgari ücretin 3’te 1’inden fazla olan yurttaşlar ise ancak primlerini ödeyerek sağlık hizmetinden yararlanabiliyor. GSS primi o yılki asgari ücretin %3’ü tutarında oluyor. 2020 için aylık prim 88 TL, yıllık prim ise 1059 TL olarak hesaplanmış. Anlayacağınız sigortası olmayan işsiz herhangi bir yurttaş potansiyel bir sağlık hizmeti alıcısı olarak devlete yılda 1059 TL borçlu. Bu borcu ödemediği koşulda yaşadığı bir hastalık durumunda hastane kapısından geri çevrilecek.
İstanbul Tabip Odası’nın (İTO) borç ertelemesi sona ermeden hemen önce 27 Aralık 2019 günü yaptığı basın toplantısıyla yoksulluk ve işsizlik nedeniyle prim borçlusu olan milyonlarca yurttaşın durumuna dikkat çekti. İTO açıklamasından öğrendik ki prim borçlarının yeniden yapılandırılmasına, faizlerinin silinmesine, taksitlendirilme yapılmasına ve 2 yıl içinde 3 kez ertelenmesine rağmen halen yaklaşık 5 milyon kişi GSS primi borçlusu. Tüm bu af uygulaması ile ancak 1,2 milyon kişi prim borcunu ödeyebilmiş. İTO yönetimi bu konuya dair yaptığı açıklamada herhangi bir kapsamda sosyal güvencesi olmayan, çalışmayan ve GSS prim borcunu ödeyemediği için sağlık hizmeti alamayan tüm yurttaşlara geçici ertelemeler değil, kalıcı çözüm üretmek gerektiğini söylerken prim esasına dayalı sağlık sistemi anlayışından vazgeçilmesi çağrısı da yaptı.
Affa ve yapılandırmaya rağmen borcunu ödeyemeyen 5 milyon kişi yani ülke nüfusunun %6’sı! Muhtemel ki kayıt dışı çalışıyorlar, işsiz ve yoksullar, yeni bir af ya da öteleme olmazsa sağlık hizmetinden yararlanamayacaklar.
GSS gündeme geldiği ilk günden itibaren muhalefetin itiraz ettiği bir düzenlemeydi. O dönem sağlık meslek örgütlerinin çekirdeğini oluşturduğu, meslek odalarından sendikalara, kitle örgütlerinden siyasi partilere tüm muhalefetin içinde yer aldığı Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu tam da bu nedenle GSS’nin yasalaşmasına karşı kitlesel ve yaygın bir mücadele yürüttü. Hafızası kuvvetli olanlar yasanın mecliste görüşüldüğü gün Ankara’da düzenlenen büyük meclis yürüyüşünde polis saldırısının bazı katılımcılara ateş açacak kadar kuvvetli olduğunu anımsayacaktır.
Bir zamanlar on binlerin mücadelesini verdiği GSS’ye karşı sağlık hakkı savunusu şimdi ülkenin bu yoğun ‘siyasal’ gündeminde kendine fazla yer bulamıyor. Oysa milyonlarca işsiz, sigortasız ve yoksul insanın sağlık hakkının gasp edilecek olması yalnızca bu ülkenin hekimlerinin sorunu olmasa gerek. Sağlıkta dönüşümle kurulan sosyal güvenlik sistemi tam da tahmin ettiğimiz gibi biz emekçilerin ve yoksulların başına yıkılırken emeğin sesini yükseltecek bir mücadeleyi nasıl öreceğimizi bir kez daha düşünmeliyiz.