Dr. Halis Yerlikaya-TTB Merkez Konsey Üyesi
Aralarında Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’nın (SES) da bulunduğu emek-meslek örgütleri, sağlık alanında örgütlü sendika ve dernekler 15 Mart 2020 Pazar günü Ankara Tandoğan Meydanı’nda “Büyük Beyaz Miting” düzenleme hazırlığında. Miting gerekçesi olarak 2 temel talep öne çıkmakta; 1) Sağlık alanında yaşanan Şiddet Dur(durul)ması talebi 2) Emeğimizin karşılığını aldığımız güvenceli bir çalışma ortamı, yüksek enflasyon ve pahalılığa ezdirilmeyen emekliliğe yansıyan bir ücret talebi.
Bugün mevcut iktidarın neden olduğu ekonomik, sosyal ve siyasal bir kriz ile karşı karşıyayız. Memlekette yaşamın her anında şiddeti besleyen, neredeyse kutsayan bir iklim olduğunun farkındayız. Sağlık alanının da bundan azade olmadığını biliyoruz. Bizler de bu iklimde yaşıyoruz. Sağlık alanında yaşanan sorunların toplumsal alanda yaşanan sorunlardan, toplumsal yaşam koşullarından bağımsız olmadığını biliyoruz.
Sağlıklı bir toplum için
Sağlığı da sadece hastaneye gidip muayene olmak, tetkik yaptırmak, görüntüleme işlemlerine girmek, ilaç almak ya da ameliyat olmak yani sağlık hizmetini tüketmek şeklinde tanımlamıyoruz. Sağlığı bireysel bir durum değil, toplumsal yaşantının bir sonucu olarak ele alıyoruz. Sağlığın ancak bireyin kendini gerçekleştireceği güvenli ve güvenceli bir iş, insanca yaşamını sürdürebileceği bir gelir, iyi bir eğitim, sosyal güvence, kışın soğuktan yazın sıcaktan koruyacak barınma olanağı, dengeli beslenme, iyi bir fiziksel çevre, savaşın olmadığı barışçıl bir ortam vb. sağlığın sosyal belirleyicileri olarak ifade edilen olmazsa olmaz koşullarda mümkün olduğunu biliyoruz. Sağlıklı bir toplum için saydığımız sağlığın sosyal belirleyicilerinin yeterli olmadığı, ‘Siyasal iyilik hali’nin de çok önemli olduğunun farkındayız.
Sağlığın toplumun bireylerden oluştuğu bilgisiyle toplumsal gereksinimlerini önceleyen bütünlüklü bir yaklaşımla korunup geliştirilebileceğini biliyoruz. Sağlığın korunmasına yönelik tüm çabalara rağmen, hasta olunduğunda sağlık hizmetlerinin herkese eşit, gereksinimi olanı önceleyen, coğrafyanın engel olmadığı, anadilinde anlaşılabilir ve derdini anlatabilir olduğu, herkes için her açıdan ulaşılabilir, nitelikli ve parasız olmasını savunuyoruz. Savunmakla kalmayıp, “Herkese Eşit, Parasız, Nitelikli, Ulaşılabilir ve Anadilinde” sağlık hizmetlerinin sunulması için yıllardır mücadele ediyoruz.
Tüm mücadelemize rağmen sağlık alanında yaşanan sorunlar her geçen gün katmerleşerek artıyor. Dili, kültürü, tarihsel birikimi yok sayan, fiziksel sağlığı önceleyen metalaşmış sağlık hizmetinin sunulduğu bir sistemde sağlık sorunlarının çözülemeyeceği sağlıklılıktan söz edilemeyeceğini biliyoruz. Böylesi bir sistemde ancak sağlıksızlığın boyutlarının tartışılabileceğini biliyoruz.
80 milyon nüfuslu ülkede 120 milyon kişinin acil servislere gittiği yanlış kurgulanmış bu sitemde kendi hastasının ve yakınlarının beklentileri karşılanmadığı anda acil servisleri savaş alanına çeviren, acil servis içerisinde cinayet işleyebilen, sağlık çalışanlarının yanı sıra sedyede yatan başka hastaların bile ölümüne yol açan bir cinnet ortamında, öldürülen, bıçaklanan, kafasında mermer kırılan, tekmelere maruz kalan, küfür ve hakaret edilen sağlık çalışanları olarak sağlık hizmeti sunmaya çalışıyoruz.
Fiziksel şiddet bilançosu
Sağlık emekçilerinin şiddete uğradığında bildirimde bulunulan Beyaz Kod verileri sağlık alanında yaşanan şiddetin boyutlarını gözler önüne seriyor. Beyaz Kod verilerine göre 2016 yılında günde 31 sağlık emekçisinin sözlü ve fiziksel şiddete uğrarken, 2018 yılında bu rakamın günde 43 sağlık emekçisine, 2019 yılında ise günde 51 sağlık emekçisine yükselmiş, bu verilere göre son 3 yılda sağlıkta şiddet yüzde 61 oranında artmış durumda.
İktidarın yanlış politikaları
Sağlıkta alanında yaşanan şiddet çok boyutlu ve çok sayıda nedeni bulunmaktadır. Ancak en sonunda söyleyeceğimizi en başta ifade edersek sağlıkta yaşanan şiddetin en temel nedeni mevcut iktidarın toplumsal sorunlarda olduğu gibi şiddeti bir yöntem olarak kullanma anlayışı ve sağlık alanında uygulanan yanlış politikalar şiddetin temel nedenleridir. Sağlıkta yaşanan şiddetin toplumsal şiddetten, yaşanan ekonomik krizden, ülkede yaygınlaşan kutuplaştırıcı-çatışmacı dilden, sağlık alanında yaşanan sorunların-aksaklıkların sorumlusu olarak sağlık çalışanlarının sorumlu tutulmasından bağımsız olmadığını biliyoruz.
Bugün için sağlık emekçileri açısından sağlıkta şiddetin durdurulması en temel ve öncelikli talep haline gelmiştir. Dünyanın hiçbir ülkesinde sağlık çalışanlarının öncelikli talebi sağlıkta şiddetin engellenmesi olmamıştır. Sağlık çalışanlarının emeği bu kadar değersizleştirilip böylesi fiili ve sözlü şiddete maruz bırakılmamıştır. Hiçbir zaman sağlıkta iş barışı bu derece bozulmadı. Gece gündüz demeden, haftanın 7, yılın 365 günü, metropollerden ücra köylere kadar her yerde ve her anda sağlık hizmeti sunmaya çabalayan sağlık çalışanlarına karşı şiddet uygulanması hiç bu kadar hoşgörüyle karşılanıp sağlık çalışanları bu kadar suçlanmadı.
Hasta ve yakınlarının taleplerinin karşılanmadığı, beklentileri dışında bir tablo ortaya çıktığı, idari ya da sisteme dair bir tıkanıklıkla karşılaştıkları ya da tıbbın gerektirdiği her şey yapıldığı halde beklenebilecek olumsuz bir tıbbi durumun ortaya çıktığı ilk anda sağlık hizmetini sunanlara karşı öldürmelere varan şiddet girişimlerine başvurması olağan bir sürecin sonucu değildir. Bu tutum, bu saldırganlık, bu vahim tablo sürdürülebilir değildir. Sağlık ortamındaki şiddet münferit olaylar, hoş görülebilir insani tepkiler olmaktan çoktan çıktı. Buradaki karanlık ve ölümcül tablo yetkililer tarafından görülmekte ama bir türlü harekete geçilmemektedir. Mevcut iktidarın yönetme biçimi ve sağlık politikaları değişmeden sağlıkta şiddetin salt güvenlikçi politikalarla, yasal düzenlemelerle çözülmeyeceğini de bilmekle birlikte TTB hazırladığı ve diğer emek-meslek örgütlerinin desteklediği TBMM’ye ve siyasi partilere iletilen “Sağlıkta Şiddeti Önleme Yasa Tasarısı” mevcut iktidar tarafından görmezden gelinmektedir.
Yapısal şiddet sorunu
Sağlıkta şiddetin yapısal olduğunu biliyoruz. Sağlık hizmetlerindeki aksamalar sağlık çalışanlarının üstüne yıkılamaz. Sağlıkta şiddet daha önce de ifade ettiğimiz gibi ülkedeki genel politik ve toplumsal atmosferden, yoksulluk, işsizlik gibi ekonomik olgulardan bağımsız değildir. Ekonomik, politik ve toplumsal alanda sorunlar derinleştikçe, sağlık alanında da sorunların çığ gibi büyüyeceğini ve sağlıkta şiddetin artacağını herkesin görmesi gerekir. Bu sorunların sağlık çalışanları olarak üzerimize bir yandan hak kaybı ve yoksullaşma, diğer yandan da maruz kalınan şiddette artış olarak dönmesini kabullenmiyoruz.
Siyasal iktidarın sağlık alanındaki politikalarının sonucu olarak; sağlık alanında giderek artan şiddet, hastane patronlarının ciro baskısı, performansa dayalı ücretlendirme, acil servislerin yoğunluğu, mezuniyet öncesi ve sonrası tıp eğitiminin niteliğinin düşürülmesi, KHK’ler, güvenlik soruşturmaları, güvencesiz ve güvenliksiz çalışma, sürekli tıp eğitiminin ortadan kaldırılması, antidemokratik uygulamalar, liyakâtın yerini siyasi kayırmanın alması, emeğimizin ucuzlatılması ve iş kazaları mesleğimizi artık neredeyse yapılamaz hale getirmiştir.
Emeğimizi değersizleştiren, ücretlerimizi ezdiren, çalışma koşullarımızı her geçen gün zorlaştıran yönetim anlayışı değişinceye; sağlıktaki bu ölümcül şiddeti tam olarak ortadan kaldıracak yasal düzenlemeler yapılıncaya; önerdiğimiz tedbirler alınıncaya; hasta- sağlık çalışanı ilişkisini insani boyuta taşıyacak toplumsal – kültürel iklim oluşuncaya ve buna uygun sağlık politikaları tesis edilinceye kadar bu konuda tüm sağlık çalışanları olarak mücadeleyi hep birlikte yükseltmekte kararlıyız.
Mitingimize çağırıyoruz
Binlerce yıldır bu topraklarda şifa dağıtmış sağlık çalışanları olarak, sağlık hizmetini layıkıyla yerine getirebileceğimiz bir ortamın ve koşulların sağlanması sağlık hizmetinin kışkırtılmış talebe göre değil de bilim ve gereksinimler doğrultusunda koruyucu sağlık hizmetleri önceleyecek şekilde yeniden düzenlenmesini talep ediyoruz.
Gelinen noktada ve sağlıkta şiddetin artan boyutu nedeniyle artık sağlık çalışanlarının tahammülü kalmamıştır. “Ya sağlıkta şiddet duracak ya da biz sağlık sistemini durduracağız” talebiyle Büyük Beyaz Miting gerçekleştireceğiz. Yapmış olduğumuz çağrılarımızda ifade ettiğimiz gibi savaşa, ırkçılığa ve toplumsal alanda yaşadığımız sıkıntılara karşı itirazımız gücünü olağan sorunlara karşı mücadelemizden almaktayız. Haksızlığa karşı adalet, pahalılığa karşı ücret talebimizi her alandan yükseltmeliyiz. Şiddetsiz bir sağlık ortamı için 15 MART’TA ANKARA’DA buluşuyoruz. Sağlık emekçilerinin bu haklı haykırışına destek olmak isteyen herkesi 15 Mart’ta Tandoğan Meydanı’nda gerçekleştirilecek Büyük Beyaz Miting’e bekliyoruz.