Hükümet ‘normalleşme’ diyerek tedbirleri gevşetirken bilim insanlarından uyarılar geldi. Gazetemize konuşan Prof. Dr. Elif Dağlı, sağlığın ekonomiden ve AVM’lerden önemli olduğunu, tedbirleri kaldırmanın erken ve riskli olduğunu söyledi
Gülcan Dereli
Dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs (Covid-19) nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısı 252 bini aşarken, vaka sayısı ise 3 milyon 660 bini geçti. Türkiye’de de 5 Mayıs itibari ile yaşamını yitirenlerin sayısı 3 bin 461’e yükseldi. Toplam vaka sayısı ise 127 bin 659 olarak Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından açıklandı. Ancak açıklanan rakamlara dair kuşkular sürüyor. Türk Tabipler Birliği (TTB) başta olmak üzere birçok hekim, ölümlerin Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) belirlediği kodlara göre Türkiye’de raporlanmadığına yönelik eleştirilerde bulunuyor. Salgın sürecinde alınan önlemlerin gevşetilmesini ve yaşamını yitirenlerin WHO’nun belirlediği kodlara göre açıklanmamasını bir dönem Avrupa Solunum Derneği Pediatrik Asamblesi Uzun Dönem Planlama Komitesi Başkanlığı yapmış Çocuk Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Elif Dağlı ile konuştuk.
- Dünya Sağlık Örgütü’nün korona virüsünden yaşamını yitirenleri için belirlediği ve kullanılması gerektiğini belirttiği kodları Türkiye neden kullanmıyor?
Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği kodlara uyum ile ilgili sorun maalesef birçok ülkede yaşanıyor. Tıp dünyasının dört aydır bildiği ve yaşayarak öğrenmeye çalıştığı bu hastalık tanısında testlerin altın standart olmadığı anlaşıldı. Tanı kodlamaları sadece hastaların solunum sisteminden alınan örneklerde virüs proteinine ait genetik materyalin bulunmasına (PCR) dayandırılmıştı. Ancak çok geçmeden klinik belirtileri ve radyolojik görüntüleme bulguları ile konulmuş tanıları “PCR” testlerinin her zaman desteklemediği anlaşıldı. Böyle hastalara tedavi kamu kurumlarınca karşılanarak uygulanıyor fakat kayıtlara geçirilmiyordu. Türk Toraks Derneği, gözlemleri neticesinde saptadığı bu durum karşısında, kamu kurumlarına hastalık ve ölüm kodlamalarının değiştirilmesi konusunda önerilerde bulundu. Derneğin yürüttüğü başka bir çalışma, 2016-2020 yıllarında il bazında ölüm istatistiklerinin incelenmesi oldu. İstanbul ilinde 1 Mart-15 Nisan 2020 arasında önceki yıllara göre yüzde 10 artmış ölüm bulundu. Bu değer ülkenin tamamı için bildirilen Covid-19 ölümlerinden çok daha yüksek olduğu için açıklanmaya muhtaçtı. Ya Covid-19’dan daha öldürücü bir hastalık eşzamanlı salgın yapmıştı, ya da sadece PCR testi pozitif olan hastaların kayda geçirilmesi gerçek tabloyu açıklamıyordu. Türk Toraks Derneği bu konuyu basınla ve ilgili kurumlarla paylaştı.
Dünya Sağlık Örgütü de 20 Nisan 2020 tarihinden yeni bir kodlama rehberi yayınladı (1). Bu rehbere göre hem testi pozitif hem de klinik bulguları Covid-19 düşündüren hastalar Covid-19 olarak kodlanacaktı. İki durumun kodları aradaki ayrımı göstermek üzere farklıydı. Sadece Türkiye’de değil birçok ülkede yaşanmış olan kodlama sorunu bu pratik uygulama ile çözülmüş oldu. Dünya Sağlık Örgütü’nün kodlama rehberi yayınlanmasının üzerinden iki hafta geçmiş olmasına rağmen ülkemizde henüz uygulanmaya başlanmadı. Artık resmi bildirim sayılarının Dünya Sağlık Örgütü önerilerinin ancak bir kısmını karşıladığını ve bütünü temsil etmediğini söyleyebiliriz.
- Gerçekten ölümler azaldı mı? Virüs ile Türkiye nasıl mücadele ediyor?
Ölümler gerçekten azalıyor. Yeni hasta sayılarında da azalma var. Ama salgını yendiğimiz ve normale döneceğimiz anlamı taşımıyor. Çünkü hala yüksek sayıda hastamız var. Türkiye’de Covid-19 pandemisini yöneten siyasi iradedir. Bilimsel Danışma Kurulu, danışılan bir kuruldur ama yaptırımı yoktur. Ülkenin önemli meslek örgütleri ve bilimsel araştırmacıları sürece dahil edilmemiştir. Süreç açık ve şeffaf olmadığından bilim dünyası tarafından çok bilinmeyen vardır.
- Türkiye koronavirüs ile ilgili aldığı tedbirleri gevşetmek için bazı uygulamalar açıkladı. 65 yaş üstü kişilere yönelik yasağın kalkması ve AVM’lerin açılması gibi uygulamalar söz konusu. Bunun sonuçları ne olur?
Pandemiye karşı başarının bu kadar hızlı kazanılması mümkün değildir. Ekonomik kaygılarla kuralları gevşetme ihtiyacı duyulmaktadır. Ancak salgın henüz çözülmemişken bulaş artarsa ekonomik kriz aksine daha da derinleşecektir. Ekonomi ve sağlık terazi kefelerine konduğunda sağlık her zaman ağır basar. AVM’lerin ve hayati ihtiyaç dışında dükkanların açılması için acele etmemek gerekir. Yazın ortasından önce toplu alanlarda ve görüşmelerde bulunmanın doğru olmayacağı öngörülebilir.
65 yaş üzeri yasağın bilimsel mantığı sorgulanır. Bir yaş grubu evde duracak, evin diğer bireyleri dolaşımda olacaksa, 65 yaş üzerini koruyamazsınız. Ülkelerin çoğu evde kalma süresini bütün topluma ve uzun süreli yaptı. Güney Afrika ve Hindistan 21 gün, İspanya 48 gün uyguladı.
1) https://www.who.int/classifications/icd/Guidelines_Cause_of_Death_COVID-19-20200420-EN.pdf?ua=1