Covid-19’un ikinci dalgası etkisini göstermeye başladı. Tek adamlı yönetimlerde bu etki daha belirgin… Bunun birinci dalgadan daha yıkıcı olup olmayacağını süreç gösterecek. Ancak durum hiç de iç açıcı gözükmüyor. Kapitalist modernite, kendisini bunaltan Covid-19’u gerekçe yaparak, önündeki engelleri ortadan kaldırmak ve krizin faturasını emekçiler, dar gelirliler, yoksullar ve emekliler ödettirmek ve emekçilerin bedel ödeyerek elde ettikleri kazanımları yok etmek. Buna dair her itirazın ise anında baskıyla karşılık bulduğu bir süreç içindeyiz. Güncel örneğini kıdem tazminatında yaşıyoruz. Kıdem tazminatını kaldırma uğraşısının son adımı olan “Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi”ne Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ve bağlı sendikaların önceki gün Meclis önünde yapacağı basın açıklamasına polis müdahale etti. Müdahale sırasında, Birleşik Metal iş Örgütlenme Daire başkanı Hami Bektaş ters kelepçelenerek gözaltına alındı. Türk-İş, DİSK’in kıdem tazminatı hakkını savunan eylemini bir kilometre öteden kendi binasından seyrederken, Hak-İş sessizliğini korudu. Benzer bir olay aynı günlerde Manisa-Ankara güzergahında yaşandı.Yıllardır tazminat hakları için direnen ve eylemler düzenleyen Somalı madencilerin haklarını almak için başlattığı Ankara yürüyüşünün önü jandarma ve polis tarafından kesildi. Manisa Kırkağaç’ta yürüyüşte direnen Soma Uyar Maden İşçileri, kolluk güçlerinin saldırısına uğradı. bir madenci de yaralandı.
Oysa bu madencilere tazminatlarının verilmesi için, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Özlem Zengin de söz vermişti. Bir diğer örnek HDP’li Mahmut Toğrul tarafından bir önerge ile dile getirilen mesele… Antep Üniversitesi’nin işçi kadrolarında istihdam edilen personel kıdem tazminatı karşılığının ayrılmaması…
Örgütsüz, denetimsiz ve güvencesiz sistem…
AKP yönetiminde adım adım yeni bir çalışma sistemine geçiliyor. Bu örgütsüz, denetimsiz ve güvencesiz düzeni önceliyor. Kıdem tazminatının kaldırılmak istenmesi, son olarak torba yasa içinde Meclis’e sunulan 25 yaşına kadar esnek çalışmayı içeren yeni düzenleme… Bir anlamda sigorta yaşı fiili olarak 25’e çıkarılmış, emeklilik yaşı da bununla paralel olarak 80 yaşına uzatılmış olacak. Bir diğer tabirle “Mezarda emeklilik” hedefleniyor.
Bu sadece yasal düzenleme ile değil, pratikte de bunun adımları tek tek atılıyor. Son örneği geçtiğimiz günlerde HDP’li Milletvekili Ali Kenanoğlu tarafından Meclis gündemine getirilen İş Müfettişlerinin durumu oldu. Verilen önergeye göre, Çalışma Bakanlığı, Merkez binadaki iş müfettişlerinden odalarını boşaltmalarını istiyor. Ne için? Basın ve Halklar İlişkiler Müşavirliği ile Merkez Saymanlık kadrosu için. Pandemi de gerekçe gösterilerek evlerinde çalışmaları talimatı verilmiş. Çalışma hayatının kesintisiz sürdüğü, üstelik pandemi nedeniyle sık sık yeni tedbirlerin alındığı dolayısıyla emekçilerin çalıştığı koşulların denetlemesinin hayati önem taşıdığı bir süreçte iş müfettişlerinin eve kapatılması zaten çok az olan denetimlerin ortadan kaldırılması anlamına geliyor. En iyimser rakamla sendikalı işçi oranın yüzde 13 olduğu Türkiye’de iş müfettişlerinin ne anlama geldiği ortada. Anlaşılan iktidar sermaye için dikensiz gül bahçesi yaratma yani ucuz işgücü ve aşırı sömürü için oldukça istekli. Buna bir de torba yasa içinde enerji ve maden şirketlerine getirilen imtiyazı ekleyelim. Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile enerji ve maden şirketlerine daha fazla destek, daha fazla kıyak, kamu denetiminin ortadan kaldırılması, 12 ay ruhsatsız çalışması, işletme izin alanı dışına cezasız bir şekilde taşması, devlete olan borçlarına göz yumulacak. Teklif yasalaşırsa, enerji yatırımları için gereken taşınmazlar kamu yararı aranmaksızın istimlak edilebilir ve köylünün toprakları peşkeş çekilebilir. İkinci HES tahribatı kapıda…
Ekonomi ABD seçimlerine bakıyor…
Dünya ekonomisi ABD seçimlerine bakıyor. En çok da Türkiye… Doların ABD seçimlerindeki belirsizliğe rağmen TL karşısındaki yükselişini sürdürüyor. Sadece Türkiye’de değil, Dolar ve altının tüm dünyada artışı söz konusu olabilir. Bu durumda özellikle gelişmekte olan ülkelerin piyasalarında dolara karşı bir değer kaybı anlamına gelecektir. Benzer bir durum altın için de geçerli. Dolardan Altına doğru bir hücum da gelişebilir. Ancak daha da önemlisi kapitalist sistem içinde ABD’nin ve doların belirleyiciliğinin önemi kadar, kriz yaratıcı özelliği olmasıdır. Bu durum, ABD dolarına karşı bir zaman ortaya atılan ulusal parayı kullanma girişiminin nasıl havada kaldığını da gösteriyor. Uluslarar arası sermaye açısından Trump ya da Biden arasındaki fark, tercihlerinin ekonomide yaratacağı etkiden kaynaklıdır. Hızlı iklim değişimi, nükleer çatışma riski, ticaret savaşları, Çin ve Rusya ile artan gerilim ve Ortadoğu ilk akla gelenler.