Sonunda becerdiler işte; operasyon tamamlandı!
Bir ‘rakip firma’ çalışanı olarak söylüyorum, bugünkü bataklık ortamında habercilik yapmaya çalışan en iyi gazetelerden biriydi Cumhuriyet ve sonunda bir grup gazeteci tarafından değil, bizzat iktidar tarafından ele geçirildi! ‘Hayırlı olsun’ diyecek bir nezakete sahip değilim doğrusu. İsteyen sosyal medyada istediği kadar cıvıldasın; bu, yıllardır planlanan ve cezaevlerinden mahkemelere, hatta Beştepe’ye kadar herkesin katkılarıyla yaratılan, basın tarihinin kirli bir sayfasıdır. Tarihe de öyle geçecek.
Can Dündar ve ekibini beğenirsiniz beğenmezsiniz ama şu gerçek hiç unutulmayacak. Bu ülkede, gazeteciler haberlerinden ötürü binlerce kez yargılandı, yargılanıyor tamam, ama tarihte ilk kez, mahkemelerde bir gazetenin “yayın çizgisini değiştirmesi” suç olarak kodlandı. Bütün diğer suçlamalar teferruattı o mahkemede. Asıl sorun, geleneksel anlayışından koparak, değişik muhalif kesimleri de kapsamaya çalışan yeni bir habercilik anlayışıydı. Daha da açık söyleyelim; asıl sorun, bal gibi de herkes biliyor ki, bütün medyadan tecrit edilen HDP ve diğer demokrasi güçleriyle ilgili haberlerin Cumhuriyet’te ‘lüzumundan’ (AKP’nin istediğinden) fazla yer bulmasıydı.
Şimdi, bu kirli işe ortak olanlar, tutsak gazetecilerin duruşmalarındaki muhbirler, zaferi kutluyorlar; gazetecileri işten atarak!
Sonuçları hep birlikte göreceğiz. Ama benim asıl derdim, yeni yönetimin yayınladığı ilk ‘sıkıyönetim bildirisi’yle, daha doğrusu oradaki bir kavramla ilgili. Aynen şöyle deniliyor: “Gazetenin sadık okuyucusunun arzuladığı temel yayın çizgisine bugünden itibaren dönülmüştür.”
Sadık okuyucu… Nedir bu? Kimdir bu okuyucu? Bir gazete, ‘sadakat’ kavramıyla çalışabilir mi? Yani siz, sabahtan akşama kadar haber yaparsınız ve ertesi gün gazetenizin mümkün olduğunca çok insana ulaşmasını istersiniz. Budur. Yoksa Menderes’in “odun koysam seçtiririm” anlayışının basın versiyonunu uygulayarak, ne yazsam okuturum diyebilir misiniz?
Öyleyse kimi kastediyor yeni yönetim? “Ben gazetemde öyle Kürt Mürt haberi istemem, Kargadan başka kuş, İzmir Marşı’ndan başka marş tanımam” diyen kaskatı bir kesimi mi?
Sanıldığından daha önemli bir siyasal kavramla karşı karşıyayız aslında; farkında mıyız? Bir düşünün bakalım; havuz basını ve iktidar neden CHP’yi her gün “aslından kopmakla”, “Atatürk’ün çizgisinden ayrılmakla” suçluyor? Atatürk’ü çok sevdikleri için mi? Hayır. Çok basit bir nedeni var bunun. ‘Allah’ın bir lütfu’ olarak gördükleri Kılıçdaroğlu ekibinin, CHP’yi 50 yıllık o daracık ‘sadık seçmen’ alanında tutmasından çok memnunlar ve bunun bozulmasını istemiyorlar. Bu yüzdendir ki, 17 yıldır her seçimde tek kale maç yapmalarını sağlayan bu garabet CHP yönetiminin, yüzde bilmem kaçla sınırlı o ‘sadık seçmen’in dışına çıkarak, daha sola, emekçilere, demokratik güçlere ve Kürtlere doğru açılmasını önlemek için sürekli olarak korku tünelleri ya da ‘milli meseleler’ icat edip ‘Yenikapı’ davetiyesi yaratıyorlar, sonuç da alıyorlar! Bu kadar basit! Daralabildiğin kadar daral! Varoşlar ve yoksullar bana kalsın!
Bu, siyasi bir kavram ve sadece CHP ile ilgili değil; HDP de ‘sadık seçmen’ kavramıyla yürüyebilir mi mesela? Siyaset daralma değil genişleme sanatıdır. Siyasetin bağlılıkları vardır, emektarları vardır ama kör bir sadakati olmaz; varsa da o, ancak daha genişlemenin zemini olarak anlamlıdır.
Yeni Yaşam’da da öyle… Nas’olsa belli bir okurumuz var deyip bütün toplumsal kesimlere ulaşma iddiamızdan vazgeçebilir miyiz?
Yani şimdi, “AKP Cumhuriyet’i ele geçirdi” lafı ağır gibi geliyor biliyorum ama bu zaten basit bir ‘ele geçirme’ değil; elbette gazeteyi İbrahim Kalın filan yönetmiyor! Bu, esasen siyasette bir yere denk düşüyor. O yeri de çok açık söyleyelim: Bir dikta rejimi inşa edilirken, bütün demokratik güçlerin bir araya gelmesi gereken bir süreçte, tam da sandık başlarında ve sokakta bu eğilim az çok belirmişken, Cumhuriyet’i, o eski kör noktasına, ‘sadık’ okuruna doğru sürüklemek, AKP’ye hizmettir. Geçen Cumhuriyet kadrosunun iyiliği kötülüğü, devletçi saplantıları filan bir yana şimdi, bugün olan şey bu kadar basit ve açık. Ve evet, bu anlamda, Cumhuriyet’i AKP ele geçirmiştir!
***
Bitirirken Yeni Yaşam okurlarına küçük bir not: Sakın ama sakın, bizim ‘sadık okurumuz’ filan olmayın! Kurban olurum sizin aklınıza fikrinize, asıl sadık ve layık olması gereken biziz. Yaptığımız işi beğenirseniz alın okuyun, beğenmezseniz gelin kafamıza vurun. Gık çıkarırsak namerdiz!