Tutsak siyasetçi Sebahat Tuncel, PKK Lideri Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için başlatılan açlık grevine katıldığını duyurarak, ‘Barış için herkesin sorumluluk üstlenmesi gerekir’ dedi
İmralı Adası’nda ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması ve Kürt sorununun çözümü talebiyle cezaevlerinde başlatılan dönüşümlü açlık grevi eylemine katıldığını duyuran Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı, Sebahat Tuncel, cezaevinden kaleme aldığı açıklamada tüm halkları barış için sorumluluk üstlenmeye çağırdı.
‘Kürt siyasi tutsaklar barışın yolunu açmaya çalışıyor’
Cezaevlerinde 27 Kasım’da başlayan süresiz-dönüşümlü açlık grevleri ile Kürt siyasi tutsakların barışın yolunu açmaya, Kürt sorunun çözümüne ses vermeye çalıştığını söyleyen Tuncel, bu sese herkesin kulak vermesi, barış için sorumluluk üstlenmesi gerektiğini belirtti.
Cezaevlerindeki sese ses veren ve adalet nöbetinde olan annelerimizi de saygı ve sevgiyle selamladığını söyleyen Tuncel “Barışı, özgürlüğü, çözümü istemek yetmez bunun için bedel ödemeyi de göze almak gerekir. Kürt sorunun çözümü, Türkiye’nin demokratikleşmesi için Kürt siyasi hareketi, Kürt halkı kadınları yıllardır mücadele ediyor. Kürt halkının dili, kimliği ve kültürünü yok sayan, varlığına yönelik hem içeride hem dışarıda devletin tüm zor ve şiddet araçlarını devreye koyan iktidarın Kürt düşmanı politikası Türkiye’yi hukuk devleti olmaktan çıkarmıştır” dedi.
‘Türkiye’yi bu politikalarından vazgeçmeye çağırıyoruz’
Uyuşturucunun, mafyanın ve şiddetin kol gezdiğini ve toplumun ahlaki ve politik çöküntüye uğradığını kaydeden Tuncel, AKP-MHP faşist ittifakının kendini iktidarda tutabilmek için her türlü yöntemi denediğini belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Gençleri kendi iktidarları için kurban etmekten çekinmedikleri, gençlerin ölümünü seçim malzemesine çevirecek kadar etik ve ahlaki değerlerden, toplumsal değerlerden yoksun oldukları son süreçte yaşanan gelişmelerde bir kez daha açığa çıkmıştır. Türkiye halklarının bu gerçeği görmesi gerekiyor. Yaşanan bu çürüme, yozlaşma, ekonomik-siyasi krize dur demenin yolu Türkiye’de yaşayan Kürt halkının varlığını tanımak, Kuzey Doğu Suriye, Irak Federe Kürdistan ve İran Kürdistan’ında yaşayan Kürt halkıyla dostluk ve dayanışmayı esas almaktır. Oysa Türkiye nere Kürt kazanımı varsa oraya saldırmaktadır. Kuzey Doğu Suriye ve Federe Kürdistan bölgesini işgal etmektedir. Türkiye’nin hem Rojava’ya hem de Federe Kürdistan bölgesine yönelik saldırılarında siviller zarar görmekte, Kürdistan coğrafyasının ekolojik dengesi bozulmaktadır. Saldırıları kınıyor, Türkiye’yi bu politikalardan vazgeçmeye çağırıyoruz.
Türkiye’nin son 40 yıllık siyasetine güvenlikçi politikalarına bakınca bu politikaların sorun çözmek şöyle dursun giderek ağırlaştırdığı görülecektir. Türkiye devleti Kürtlere, Türkiye halklarına savaş, ölüm seçeneğinden başka bir şey sunmamaktadır. Oysa başka seçenek de var ve bu en iyi çözüme en kısa yoldan gidecek, yaşama ve yaşatma üzerinden, kardeşlik, dostluk, bir arada yaşamak seçeneğidir. Bunun yolu da diyalog ve müzakeredir. Bu konuda Kürt halk önderi Sayın Abdullah Öcalan çözüm için hazır olduğunu bu konuda muhatap aradığını kamuoyuna seslenme fırsatı bulduğunda söylemiştir. Çözümden kaçan Kürtler değil, Türkiye’dir. Kürtlere karşı yüzyıllardır uygulanan inkar-imha ve asimilasyon politikası AKH-MHP Ergenekon faşist ittifakı tarafından güncellenerek uygulanmaktadır.” İfadelerini kullandı.
Türkiye işçi sınıfının, emekçinin barıştan çözümden yana olan Kürt halkından gelen barış ve çözüm çağrılarına cevap vermesi iktidarı da bu konuda adım atmaya zorlayacaktır. Barış için herkesin sorumluluk üstlenmesi gerekir. Cezaevinde olan biz Kürt siyasi tutsaklar olarak bu sorumluluğu üstleniyoruz. Ancak cezaevinde yapabileceklerimiz sınırlıdır. O nedenle biz “Öcalan’a Özgürlük Kürt Sorununa Demokratik Çözüm” diyerek bedenimizi açlığa yatırıyoruz. Açlık grevleri etrafında barış ve çözüm için örgütlenmeye mücadeleye davet ediyoruz sizleri. Biz içeriden siz dışarıdan mücadeleyi yükselterek karanlığı aydınlığa çevirebilir, halkların arasına örülen bu duvarı yıkabiliriz. 28 Aralık itibariyle Sincan Kadın Cezaevinde devam eden dönüşümlü açlık grevine Mukkades Kabak, aynı koğuşta kaldığım Melek Kartal ile birlikte başlıyoruz. Bu vesile ile cezaevinde devam eden açlık grevlerini selamlıyoruz.
Başka bir seçenek mümkün, gelin hep birlikte mücadele ederek, dayanışarak bu seçeneği barışı, özgürlüğü toplumsallaştıralım. Bitirirken, yeni bir yıla giriyoruz. Geçmişin tüm yükünü, çözümsüzlükleri, katliam, ölüm siyasetini geleceğe taşımak isteyenlere karşı yaşananlarla Roboski, Maraş, faili meçhuller gerçeği ile yüzleşerek, hesaplaşarak yeni bir başlangıç için mücadele edenlerin karşılayacağı bir yıl olacak. Yerel seçimleri bu mücadelenin sonucunda belirlenecektir. Tüm halkımızın, kadınların yeni yılını kutluyorum.”
Kaynak: JİNNEWS