Iğdır S Tipi Cezaevi’nde uygulanan politikaları Nazi politikalarına benzeten HDP Milletvekili Habip Eksik, bu yöntemle AKP’nin toplumu sindirmeye çalıştığını belirtti
Nüfusa oranla en fazla tutuklunun bulunduğu Türkiye’de Adalet Bakanlığı verilerine göre 383 cezaevinin kapasitesinin üzerinde 27 bin 658 tutuklu bulunuyor. Bu cezaevlerine son olarak tamamıyla tecride dayanan Antalya, Bodrum, Iğdır, Manavgat ve Samsun Kavak’ta S tipi cezaevleri inşa edilmesi eklendi. Tek ve 3 kişilik koğuşlar şeklinde dizayn edilen S tipi cezaevlerinden olan Iğdır S Tipi Cezaevi hak ihlallerinin en fazla yaşandığı yerlerin başında geliyor. Bu cezaevinde tutuklular kamera sistemler ile sürekli izleniyor. Cezaevine götürülen tutukluların çıplak aramaya maruz kaldıkları, gardiyanların tutukluları sistematik bir şekilde darp ettikleri, yere yatırarak ters kelepçeledikleri insan hakları örgütlerinin raporlarına yansıdı.
‘AKP faşizm ile yönetiyor’
Iğdır S tipi Cezaevi’nde yaşanan baskı ve sindirme politikaları her geçen gün artarken, 23 aralık tarihinde sürgün edilen Hogır Batu, karşılaştığı çıplak arama dayatması ve darp edilmesine dair başlattığı açlık grevi bir aydan fazladır devam ediyor. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Iğdır Milletvekili Habip Eksik, tutukluların yaşadığı sorunlara ilişkin cezaevi yönetimi ile görüşme gerçekleştirdi.
Iğdır S tipi Cezaevi’nde 129 tekli oda olduğunu ve bu odaların bir kısmında havalandırma bulunmadığını belirten Eksik, cezaevinde yapılan uygulamaların mevcut kurallara, CPT kurallarına ve uluslararası hukuka aykırı olduğunu yönetime aktardığını söyledi. Eksik, “Iğdır S Tipi Cezaevi’nde hiçbir şekilde tutuklu ve hükümlü ayrımı yapılmadan, ağırlaştırılmış müebbet almış ya da almamış insanların tekli odaya alındığını öğrendik. Cezaevi müdürü durumun kendi inisiyatiflerinde olmadığını ve tamamen Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen bir durum olduğunu iletti” belirterek AKP’nin toplumu iliklerine kadar hissedeceği bir korku ve faşizm ile yönettiğini söyledi.
Ortaçağ zihniyetinin ürünü
Cezaevini Nazi toplama kamplarına benzeten Eksik, “Her gün cezaevlerinde Nazi kamplarında olduğu gibi ölümler çıkıyor. ATK’nin, ‘cezaevinde kalabilir’ dediği insanlar bir hafta sonra yaşamını yitiriyor. Bu kararların tıbbi olmadığını AKP-MHP tarafından gelen baskıyla verildiğini çok iyi biliyoruz” değerlendirmesinde bulunarak bu cezaevlerinin, AKP’nin Ortaçağ zihniyetinden aldığı bir tarz olduğunu söyledi. Tecrit sisteminin İmralı’da başlatıldığı ve Türkiye’nin bütününe yaydırıldığını ifade eden Eksik, “Tecride karşı bütün Türkiye’nin muhalif kesimlerinin birleşmesi ve bu sisteme ‘dur’ demesi gerekiyor” diyerek Türkiye’de adalet çığlığıyla sokakta ve nöbette olan insanların çığlıklarına sahip çıkılması gerektiğini ve S tipi cezaevlerinin kapatılması gerektiğini belirtti.
Hasta tutuklular tedavi edilmiyor
Öte yandan, İHD, ÖHD ve Çukurova TUHAY-DER Mersin şubeleri, bölge cezaevlerindeki hak ihlalleri ve sorunlara ilişkin hazırladıkları raporu kamuoyuna açıkladı. Tarsus, Aksaray ve Ereğli T Tipi Kapalı Cezaevlerinde yaşanan sorunların aktarıldığı açıklamaya, HDP Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan ve STÖ temsilcileri katıldı. İHD Mersin Şubesi’nde düzenlenen basın toplantısıyla açıklanan raporu, İHD Mersin Şubesi Cezaevi Komisyonu Sözcüsü Avukat Battal Gazi İnci okudu.
‘İstersek kimse izinizi bulamaz’
İşkence ve kötü muamelenin insanlık suçu olduğu belirtilen raporda “Ereğli Kapalı Hapishanesi’nde, istihbarat görevlilerince mahpuslardan zorla bilgi alınmak istenmesi, beyanda bulunmak istemeyen mahpusların; ‘İstersek sizi buradan çıkarırız, bir daha da kimse izinizi bulamaz.’ gibi söylemlerle tehdit edilmesi ifade özgürlüğünü ve işkence yasağını ihlal ettiği gözlemlenmiştir” dendiği belirtildi.
Kelepçeli muayene dayatılıyor
Raporda yaşanan hak ihlallerinin hasta tutukluların yaşamını çekilmez duruma getirdiği, özellikle ağır kronik rahatsızlığı olan tutuklulara makul yaşam ve tedavi koşullarının sunulmadığı, revire çıkma taleplerinin de sürüncemede bırakıldığı gibi işkence politikalarının her geçen gün arttırıldığının tespit edildiği ifade edildi. Özellikle Mersin ilinde hekimlerin tutuklulara yönelik tavır ve davranışlarının, tedavi yöntemleri ya da keyfi tutumla tedaviden kaçınma eylemlerinin vahim ve endişe verici boyuta ulaştığı gözlemlenmiştir denilerek tutuklularda hiçbir tehlike intibaı bulunmamasına rağmen peşin yargıyla kelepçeli muayene dayatılmasının, insan haklarına ve meslek onuruna ağır saldırı niteliği taşıdığı tespit edilmiştir dendi.
Cezaevlerinde haberleşme ve iletişim haklarının engellendiğinin belirtildiği raporda Pandemi sürecinin tamamen fırsat olarak ele alınıp teşekküllü bir tecrit politikasına dönüştürüldüğü ortaya konarak beyanlarda ve başvurularda belirtilen insanlık onuru ile bağdaşmayan tecrit, işkence, darp ve kötü muamele beyanları karşısında Adalet Bakanlığı ve hapishane savcıları tarafından gereken hassasiyetinin gösterilmesi, iradi veya ihmali davranışlarıyla kusur veya kastları tespit edilen kamu görevlileri hakkında ivedilikle adli ve idari soruşturmaların başlatılarak sorumluların tespit edilmesi ve tatmin edici bir yargılama yapılması talep edildi.
Hasta kızı için eylemde
Hasta ve infazlarını tamamlamalarına rağmen tahliye edilmeyen tutukluların durumu gündemdeki sıcaklığını korurken ailelerin, taleplerinin karşılanması talebiyle Diyarbakır ve Van’da başlattığı Adalet Nöbeti de halen devam ediyor. 55 yaşındaki Rabia Ataş da Diyarbakır’daki nöbet eylemine katılanlardan. Ataş, 38 ağır hasta tutuklu içinde yer alan ve 5 kadın tutukludan biri olan 25 yaşındaki kızı Şivekar Ataş’ın tahliyesini istiyor. Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan Şivekar Ataş, Muş’ta 2016 yılında “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla gözaltına alındıktan sonra tutuklandı ve yargılandığı davada 15 yıl ceza verildi.
Kızının tutuklandıktan sonra birçok cezaevine sevk edildiğini anlatan anne Ataş, “Çok kez tekli hücreye ve süngerli odaya atıldı. Süngerli odadan çıktıktan sonra vücudunda morluklar ve çürükler oluşmuş. Bir gün görüşe gittiğimde gözü mosmordu, gardiyanların işkencesine uğramıştı. Şimdi de Bakırköy Cezaevi’nde ve halen baskılar sürüyor. Yeni bir kadın müdür gelmiş ve bütün eşyalarını yakıyormuş” diye kaydetti.
‘İşkence hasta etti’
Kızının cezaevine girmeden önce sağlık durumunun çok iyi olduğunu ifade eden Ataş “İşkenceler sonrası bel fıtığı olmuş ve belini düzeltemiyor. Kalbi bitmek üzere ve yaşı da küçük olduğu için ameliyat yapılmıyor. 20 günde bir iğne vurması gerekiyor. İğnelerini düzenli vurursa karantinaya alınıp sürekli tekli hücrede kalmış olacak. Onların da amacı çocuklarımızı o tekli hücrelerde öldürmek. Bu nedenle hap içiyor ve o kullandığı hap da bedeninde şişlikler oluşturuyor” dedi.
Tecrit politikası öldürüyor
Anne Ataş, yaşananlara karşı başlatılan Adalet Nöbeti eyleminin önemli olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi: “Korkuyorum. Bakın kaç kişi cezaevinde yaşamını yitirdi. Kalkıp ‘Tek hücrede ölü bulduk’ diyorlar. Onlar zaten çok hasta, bir gün ölecekler. Çocuklarımızı tekli hücre ve tecrit sistemiyle öldürüyorlar. Önderliğimiz başta olmak üzere tüm tutuklular üzerindeki tecridin son bulmasını istiyoruz. Yine Aysel Tuğluk gibi Kürt iradesini temsil eden siyasetçi bir kadını da içerde tutuyorlar. Önderliğimiz ve Tuğluk şahsında tecrit altında tutulan bütün ağır hasta tutuklular derhal serbest bırakılmalı. Asla bu zulmü kabul etmiyor ve bu zulme karşı başkaldırıyoruz” dedi.
Tutuklu yakınları: Cezaevlerinin sesi olalım
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine karşı birçok kentte “Adalet Nöbeti” başlatan aileler, eylemlerini ise sürdürüyor. Tutuklu aileleri cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri ve hasta tutukluların durumuna ilişkin konuştu.
Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan Hepatit B teşhisi konulan hasta tutsak Tenzile Acar’a boğazından kan gelme şikayeti üzerine hastaneye kaldırıldıktan sonra yapılan tetkikler sonucunda tüberküloz (verem) teşhisi konulduğunu belirten anne Rasmiye Acar, “Kızım hasta ve hastalığı gün geçtikçe ağırlaşıyor. Kızımın tedavi edilmesi gerekiyor. Bir kere hastaneye götürdüler, ama daha sonra iki aya yakın bir süre tek başına hücrede tuttular” diyen anne Acar, tutukluların koğuşlarının sürekli basıldığını ve cezaevi yönetimin tutukluları sürekli tehdit ettiğini belirterek, “Çocuklarımızı öldürüyorlar ve sonra ‘intihar etti’ diye açıklama yapıyorlar. Kızım da hasta ve ben de onun bu durumundan endişe ediyorum. Hükümet çocuklarımızı ölümle karşı karşıya bırakılmış. Sonuna kadar çocuklarımızın izinde olacağız.”
Sorumlusu hükümettir
Rize Cezaevi’nde olan Kadir Güngen’in eşi Fatma Güngen, “Çocukluktan bu yana var olan sara hastalığı bugün hâlâ devam ediyor. Eşim hastalığından dolayı her zaman ilaç kullanmak zorunda. Tutuklanmadan önce bu hastalığı vardı ve durumu tutuklandıktan sonra ağırlaştı. Tutuklandıktan sonrada gözleri de bozulmaya başladı” diyerek, “Cezaevinde şu ana kadar 8 cenaze çıktı. Diğer hasta tutuklulara da bir şey olacak diye korkuyoruz. Eşim geç aradığında kaygılanıyoruz. Çocuklarımıza bir şey olursa sorumlusu hükümettir. Bir an önce hasta tutukluları bırakın” çağrısında bulundu.
‘Sizleri burada öldüreceğiz’
2015’ten bu yana tutuklu bulunan ve müebbet hapis cezası alan Hasan Akman’ın annesi Feride Akman ise “Kendi topraklarımızda bizi tutuklayıp, cezaevine gönderiyorlar. Van cezaevinde cezaevi müdürü olan Zeynel ve diğer iki müdür tutuklulara saldırarak, ‘sizleri burada öldüreceğiz ve kimsenin sizden haberi olmayacak. Devletin gücünü size göstereceğiz’ diye söylemlerde bulunmuşlar” şeklinde konuştu.
Hasan Akman’ın kardeşi Cahide Akman ise kardeşinin hukuksuz bir şekilde tutuklandığını ve birçok cezaevine sürgün edildiğini aktararak, “Midyat, Gümüşhane, Patnos ve Van Cezaevlerinde kaldı daha sonra Adana Kürkçüler F Tipi Kapalı Cezaevi’nde sürgün edildi. Kardeşim ve arkadaşları tutuklandığı zaman emniyette işkenceye maruz kalmışlardı” diye belirterek “Son süreçte 8 cenaze cezaevinden çıktı. Gereken adımların bir an önce atılmasını istiyoruz. Gözümüz ve kulağımız cezaevleri olsun. Cezaevlerinin sesi olalım” değerlendirmesinde bulundu.
İşkence için soru önergesi
Aynı zamanda Halkların Demokratik Partisi (HDP) Şırnak Milletvekili Nuran İmir Kayseri Bünyan 1 Nolu T Tipi Cezaevi’nde yaşanan hak ihlallerini Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e sordu. Cezaevi’nde sabah akşam ayakta sayım uygulamalarıyla tutuklulara işkence edildiği belirtilen soru önergesinde, tutukluların aileleri ile yaptıkları haftalık telefon görüşmelerinde yaşamlarından endişe duyduklarını aktardıkları kaydedildi. Önergede, “Yaklaşık bir aydır uygulanan ayakta sayım ve ardından yerde sürüklenmeler ve baş aşağı asarak işkence uygulamalarının kurumun müdürü Ali Ç.’nin talimatları ile yapıldığı mahpusların ailelere aktardığı bilgiler arasındadır. Aileleri cezaevini aradıklarında karşılarında bir muhatap olmadığı, mahpuslar hakkında bilgi verilmediği belirtilmektedir. Yaklaşık bir haftadır bizlere ulaşan 4-5 aile aynı sorunu dile getirmişlerdir. Cezaevi yönetimleri artık kendi keyfi uygulamalarını sınırsız bir şekilde kullanıyorlar, cezaevlerinde bu tarz keyfi uygulamaları uygulayanlar hakkında derhal gerekli girişimler bakanlığınız tarafından yapılmalıdır” denildi.
Adalet Bakanı’nın cevaplaması istemiyle şu sorular yöneltildi:
“*Kayseri Bünyan 1 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevinde Yaklaşık bir aydır uygulanan sistematik işkence ve kötü muameleden haberdar mısınız?
*Kayseri Bünyan 1 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi müdürü Ali Ç. hakkında idari veya hukuki bir inceleme başlatacak mısınız?
*Bakanlığınızın mahpusların yaşam haklarını ihlal eden bu tür uygulamalardan haberdar mı? Yaşanacak can kayıplarından Bakanlığınız sorumlu değil midir?
Kaynak: JINNEWS/MA