İdlib’te Moskova mutabakatı ile varılan ateşkese rağmen yeniden hareketlenen sahadaki son gelişmeleri gazeteci Hamide Yiğit değerlendirdi. Yiğit’e göre, Şam ve İran ‘öfkeli’, AKP’nin tek strateji ise ‘sürekli savaş’
Onuncu yılına giren Suriye iç savaşının en önemli merkezlerinden biri de İdlib. Kenti kontrolünde bulunduran Heyet Tehrir El Şam’a (HTŞ/El Nusra) destek veren Türkiye’nin Rusya ile imzalanan Soçi Mutabakatı’ndaki sorumluluklarını yerine getirmemesi üzerine Şubat ayında haftalarca devam eden çatışmalarda çok sayıda TSK mensubu Rusya ve Esad rejiminin hedefi oldu.
Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında 5 Mart’ta Moskova’da varılan mutabakattan çıkan “ateşkes” kararıyla tansiyonun düştüğü kent, son günlerde yeniden hareketli.
Ortadoğu’yu yakından takip eden isimlerden gazeteci Hamide Yiğit, Suriye’deki mevcut ve olası gelişmeleri Mezopotamya Ajansı’ndan İdris Sayılgan’a değerlendirdi.
Son dönemlerde gündeme gelen ‘Rus lider Putin Esad’ı gözden çıkardı’ yönündeki tezlerin 2015 yılından bu yana ÖSO’ya yakın ihvancı çizgideki sitelerde sürekli işlendiğini söyleyen Yiğit, ancak Suriye basınına bakıldığında bu yönlü tezlerin karşılığının olmadığını söyledi.
‘Putin İdlib krizini sadece öteler’
Yiğit’e göre yine de Rusya, İdlib’de Türkiye’ye verdiği tavizler nedeniyle Şam yönetimi ile kimi çelişkiler yaşıyor: “Bu tavizler konusunda bir çatışma olduğunu gözlemliyoruz. Örneğin; Şam Hükümeti İdlib’in şu anki statüsünün korunmasına asla onay vermiyor. Ama Rusya’nın Türkiye’yi yanında tutabilmek için, biraz daha alanını daraltmak üzere İdlib’in statüsünü koruması üzerinden Şam’ı ikna etmeye çalıştığı izlenimlerimiz var. Yani İdlib krizini Rusya ne kadar dayatırsa dayatsın sadece bir süre ötelemiş olur.”
İran’ın iki temel hedefi var
Bölgede etkin olan bir diğer güç olarak İran’ın ise, temel hedefinin iki esas üzerine kurulduğunu vurgulayan Yiğit, bu esaslardan ilkinin ‘Türkiye’nin çekilmesi’, ikincisinin ise ‘ABD ve müttefiklerinin Suriye topraklarından çekilmesi’ olduğunu söylüyor.
Rusya’nın Türkiye’ye belli süreler tanıyarak operasyon izni vermesinden ve 27 Şubat’ta İdlib’de 36 Türk askerinin hayatını kaybetmesinden sonra Şam ve İran mevsizlerini Rusya izinli bombalamasından Şam ve İran’ın rahatsız olduğunu belirten gazeteci Yiğit, “Rusya’nın Türkiye’ye verdiği bu taviz karşısında hem Şam hem de İran yönetimi öfkeli. Bundan dolayı bu iki taraf İdlib meselesini kökten çözmek istiyor” diyor.
‘Türkiye İdlib’i bir emirlik olarak korumak istiyor’
Bölgeden Suriye ordusunun İdlib’in bazı bölgelerinde selefi gruplara yönelik operasyonlar başlattığı ve çatışmaların yaşandığı yönünde kimi haberler de yansıyor. Bu çatışmaların Cebel Zaviye ve Gap Ovası gibi Moskova mutabakatında belirlenen alanların dışında gerçekleştiğini ifade eden Yiğit, Türkiye’nin İdlib’de gerilimi azaltma adı altında pozisyon aldığını ve kentin bir emirlik olarak pozisyonunu korumak istediği yorumunu yapıyor.
Yiğit bunun nedenini ise şöyle açıklıyor: “Bütün cihatçıların bu bölgeye kaydırılmak istenmesinin altında bu yatıyor. Türkiye, bütün Ortadoğu’da hayal ettiği fetihçilik emellerinin bir parçası olarak kalsın istiyor. Ve orada cihatçılar pozisyon tuttuğu sürece Türkiye de o bölgede mevcudiyetini sürdüreceğini düşünüyor.”
‘İdlib’i kaybederse sırada Fırat’ın doğusu var’
İdlib’in Kuzey Suriye hattı boyunca Akdeniz’e açılan kapı olması nedeniyle büyük öneme sahip olduğunun altını çizen Yiğit, Türkiye’nin İdlib’i tutması halinde Kuzey Suriye’yi de tutabileceğini düşündüğünü söylüyor: “Ama eğer İdlib giderse sırada Zeytin Dalı Harekat bölgesi, sonra Fırat Kalkanı harekat bölgesi var. En sonunda da Fırat’ın doğusu var. Dolayısıyla İdlib’de kaybederse, Suriye’deki varlığı ve sürece müdahale etme kabiliyeti de ortadan kalkmış olacak.”
‘Namlunun ucu Türkiye’ye döner’
İdlib’deki farklı selefi gruplara da dikkat çeken Yiğit, Türkiye’nin bu örgütlerin tamamını kontrol etme kabiliyetinin olmadığına ve kentteki selefi gruplara emirlik statülerinin korunması taahhüdünün verildiğini vurguluyor: Yiğit’e göre Türkiye bu taahhütlerini yerine getirmediği takdirde hedef olabilir: “Türkiye eğer bu taahhütlerini yerine getirmezse bu cihatçıların hedefi olabilir. Bu taahhütler Türkiye’nin de talep ettiği şeydir. Eğer Türkiye bu anlaşmalara uymazsa namlunun ucu Türkiye’ye döner.”
Türkiye’nin stratejisi ‘sürekli savaş’
Moskova mutabakatına da değinen Yiğit, ek protokolde M-4 yolunun açılmasının kararlaştırıldığını ancak yolun güneyinde mutabakata dahil olmayan gruplar olduğunu vurguluyor. Yiğit’e göre Türkiye’nin bu gruplara iliişkin üstlendiği sorumluluğu yerine getirmesi mümkün değil. Yiğit, mutabakata dahil olmayan bölgelerdeki grupların M-4’ün kuzeyine sürülmesinin selefilerin alanını daraltacağı, bu durumun selefi grupları ya birbirlerine karşı ya da birleşerek Türkiye’ye karşı savaşmaya zorlayacağını söylüyor.
Yiğit, Türkiye’nin temel stratejisinin “sürekli savaş” üzerine kurgulandığını da dikkat çekiyor: “O sürekli savaş AKP’nin varlığını sürdürmesinin can simididir. Eğer İdlib’de iş biterse Libya’yı ısındırır. Libya’da iş biterse Fırat’ın doğusunu ısındırır. Bu sürekli savaş stratejisi öyle çok derin stratejik hamleler tasarlanarak yürütülmüyor. Duruma göre ve anlıktır. O yüzden ileriyi tahmin edemiyoruz.”
HABER MERKEZİ