Sömürünün inşasında yıllardır rüşvet ve zorbalık işi kolaylaştırmanın anahtarı olarak sürdürülüyor. Önce rüşvetle akıllar karıştırılıyor böylece. Bu aşamalarda devreye taraftarlar giriyor. Şüphesiz politik sorgulamanın eksikliği, örgütlü olmamak da eklendiğinde çaresizlik ve umutsuzluk çarkında razı olarak sömürü içinde yaşamaya giden yola kolaylıkla giriliyor. Sonucun yakıcılığında ise yapacak bir şey kalmadığında söz önleyememiş olmanın, öfkenin haykırışına dönüşüyor.
Bergama’da Misya Antik kentinde akan İlya Çayı Yortanlı Barajı ile tutuklandığında 10 binlerce yıllık uygarlık izi Allianoi’nin yaşamdan halkların belleğinden koparıldığında, Bergama altın madenine ve çevre çeperde konuşlanacak şirketlerin üretimlerine sokulduğunda sessiz çığlık suyun ticarileştirilmesine karşı duranlardan geldi sadece.
Yıllardır tüm Bergama köylülerinin, hukuk ve ekoloji mücadelesi verenlerin çabasına rağmen süren sömürüye yıllardır yöre halkının içinden destek verenler bugün bu sömürüden nemalanmayı sürdürüyor, muhtar hâlâ madende kamyonu ile taşımacılık yapıyor örneğin. Yolunuz Bergama’ya düşerse görürsünüz, yıllardır birbirine dargın yaşıyor köylüler, köyün çoğu kanserle mücadele ederken bir diğer yarısı şirketin kendilerine sundukları ile paradan yararlanmaya çabası içinde.
2008 yılında işletmeye alındığı tarihten itibaren uyarılan ve kapatın çağrıları yapılan Erzincan-İliç’te 13 Şubat’ta Anagold Madencilik ve Çalık Şirketi ortaklığında işletilen Çöpler Altın Madeni’nde siyanürlü atık çamur havuzunun yıkılması nedeniyle dokuz işçi göçük altında kaldı. Bölgeye hızla akan tonlarca atık çamuru temizleyen işçiler tıpkı Uşak Eşme’de Kütahya Dulkadir’de yaşanan maden faciasında olduğu gibi zehirlenmeye devam ediyor, 9 işçinin bedeni çamur kütlesinin altında, ağır metalli, siyanürlü kompleksler ise Fırat Nehri ne akmaya, Fırat havzası boyunca yıllarca sürecek yaşayanları ve ekosistemi zehirlemeyi sürdürüyor. İlhan Cihaner, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı olduğu dönemde Gülen Cemaati mensubu savcı Bayram Bozkurt ile Anagold şirketi arasında rüşvet alışverişi olduğunu ve bunun AKP’li eski Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in oğlunun avukatlık bürosu vasıtasıyla yapıldığını 2009’da Adalet Bakanlığı kayıtlarına geçirmişti. O dönem halka da rüşvet dağıtıldı, 2016’da “-Ekonomik Yer Değiştirme Ve Geçim Kaynakları Destek Protokolü- kapsamında, 1 Eylül 2016 tarihinden önce Erzincan ili İliç ilçesi Sabırlı köyünde ikamet edenlere 40 bin TL yakacak yardımı, 50 bin TL hayvancılık desteği ve 40 bin TL yem desteği olmak üzere toplamda 130 bin TL yardım yapıldı. Bu yardımlar, protokol hükümlerine göre destek alan köylülerin Anagold ve Alacer Gold Maden A.Ş.’ye ortak olduğu grup ve bağlı şirketlerin sürdürdüğü ve sürdüreceği madencilikle bağlantılı projeleri onaylaması şartı” ve mahkeme açmamaları koşulu ile verildi.
Hasankeyf uygarlıkların belleğinden ve halkların yaşamına verdiği en az 12.000 yıllık katkısından beraberindeki tüm tarihsel izleri dinamitlenip yok edilerek koparıldığında bölgede yürütülen rüşvet değil zorbalıktı. Dicle vadisinde, Hasankeyf’in çevresinde yaşayanlar zorla yerinden, köyünden, barkından edildi.
Bildiğiniz gibi bu sıralar seçim var. Yerel seçimle halklar birlikte yaşadığı yereli, ili ilçeyi yönetmeye hazırlanıyor. Kentlerde devasa pankartlar AKP-MHP blokunun sanki 1 Nisan’dan sonra yönetime ilk defa geleceklermişçesine adaylarının pankartları ve sayıları sayılamayan muhtar adaylarının resimleri ile doldurulmuş durumda.
Siyasi iktidar sömürüsünü 23 yıldır sürdürdüğü yöntemle mayalandırmaya, bu topraklarda yıllardır her türlü zulmü yaşattıkların halkların aklı ile oynayarak, alay ederek, hiçe sayarak siyaset yapmaya devam ediyorlar.
Türkiye halklarını yerinden edip, evine barkına el koyup yıkan, kentsel dönüşüm adı altında yağmalayan, İliç in kapasite artışını onaylayan, doğal alanları sermayeye açan, Akbelen Ormanlarını zeytinlikleri, köyleri kömür işletmesinin, termik santrallerin talanına sunan, Küçükçekmece-Durusu Havzasına yapılacak “kanal” ve yeni şehir yağmasının, 3. Havalimanı katliamının sorumlusu iktidarın adayı İstanbul BŞBB adaylığına soyunurken -Planlamamızda Kanal İstanbul yok- dedikten birkaç gün sonra 12 Mart 2024’te Arnavutköy, Dursunköy’de 3.6 milyon m2 alana el koyacak iki ihale sonuçlanıyor. Göreve geldiklerinde iş kuracak olanlara 100.000 karşılıksız kredi verileceği vaat ediliyor. Siyasi iktidar yıllardır sürdürdüğü katliamlarına yerelin iradesini de ortak edeceğinin, yeni katliamların peşinatını önden sunarak duyuruyor.
Aynı günlerde 190 parsellik arazi linyit maden sahası olarak kullanılmak üzere önce Cumhurbaşkanı kararnamesiyle kamulaştırılıyor iki gün sonra yayımlanan Cumhurbaşkanı kararıyla Akbelen’deki kamulaştırılan arazi için iptal ediliyor. İkizköy, Çamköy ve Karacahisar köyleri sınırları içerisinde yer alan tarım ve zeytinlik alanların kamulaştırılarak gasp edilmesi 20 gün süre ile ertelenmiş oluyor. Siyasi iktidarın Muğla kıyılarını sermaye birikimi için yetkilendirdiği şirket daha önce duyurduğu, MUCEV 22 Mart 2024’te Bodrum Hacıahmetlerde, 1235 m2’lik, Dalyan İztuzu’nda 46371 m2, Marmaris Kızkumu’nda 2609 m2 kıyı ihalesini, Fethiye’de İskele ihalesini iptal ediyor.
Siyasi iktidarın halkların aklı ile oynamaya çalışması boşuna, yoksulları razı etme hamleleri de. Bu topraklarda halklar zorbalığa boyun eğmedi. Rüşvetlerine de razı olmayacaktır. Yapılanları unutmuyoruz, kaybedecekler. Bizler vazgeçmiyoruz. Rüşvetleri de zorbalıkları da faydasız… Dün Newroz ateşi kardeşliği, mücadeleyi, direnişi muştuladı, kutlu olsun dostlar…