Devlet bağlantılı çete yöneticisi Sedat Peker’in açıkladığı rüşvet çarkını şemaya döken HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş: ‘Kime çalışıyorsunuz? Suç var, fail var, yolsuzluk var, suç düzeni var ama yargı kayıp’
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündemdeki konuları değerlendirdi. Bir dönem AKP-MHP yönetimi için çalışan organize suç örgütü yöneticisi Sedat Peker’in ifşalarına değinen Beştaş, Türkiye’de hukuksuzluğun ilk sırada yer aldığını söyledi. Beştaş şunları söyledi: “Burada Sermaye Piyasası Kurulu’ya (SPK) kadar uzanan, iktidar partisi milletvekilinin içinde yer aldığı, Cumhurbaşkanı Başdanışmanının olduğu iddialarla ilgili şu ana kadar kim suskun, kim sessiz? Yargı. Yargı hakikaten nerede? Savcılar nerede? Bunu üç gündür herkes soruyor, 84 milyon soruyor fakat yargı sessizliğini korumaya devam ediyor. Savcılara çağrı yapıyorum. Neredesiniz? Fezleke hazırlamak da yarışan savcılar, neredesiniz? Eş Genel Başkanlarımızı dinlediğimiz için bizlerle ilgili fezleke hazırlayan savcılar neredesiniz? Tweet attı diye gece yarısı gözaltı karar veren savcılar neredesiniz? Kadın katillerini koruyan, mütalaa veren savcılar neredesiniz? Bu ülkenin siyasetçilerini, milletvekillerini, büyükşehir belediye başkanlarını, PM üyelerini bir anda gece yarısı operasyonlarla gözaltı ve tutuklama kararı verdiren savcılar neredesiniz? Siz kime çalışıyorsunuz? İktidar adına mı çalışıyorsunuz? O görev sadece iktidarı korumak için mi verildi size? Bu devran böyle gitmeyecek.”
‘Atadedeler suç örgütü’
Beştaş, Kobanê Davası mahkeme başkanı Bahtiyar Çolak hakkında hazırlanan “Atadedeler” iddianamesine işaret ederek, “Bahtiyar Çolak’ın Atadedeler çetesinde sanık olmasını ve işledikleri suçları çarşaf çarşaf iddianamede yer almasını mı söyleyelim. Doğrusu o kadar söz var ki söyleyecek nereden devam edeceğimi bile şaşırıyorum” diye belirtti.
Hukuk dışılığın bir diğer adının “çeteleşme” olduğunu belirten Beştaş, “Pes doğrusu. Bu kadar mı olur? Yargı içindeki mekanizma hukuk bu kadar mı çiğnenir? Neticede derin devletin ticari istihbarat ayağı olarak adlandırılan Atadedeler suç örgütüne bir operasyon yapılıyor, nitelikli dolandırıcılık, suç örgütü kurmaktan binlerce yıl istemiyle dava açılıyor ama yaptığı işlemler geçerli kabul ediliyor. Kobanê kumpas davası o işlemler üzerinden devam ettiriliyor” ifadelerini kullandı.
Rüşvet çarkının şeması!
Peker’in son açıkladığı rüşvet iddialarına dair hazırladıkları şemayı gösteren Beştaş, “Bu şemamız daha da genişleyecek tabi ki. Bu ilk elden ortaya atılan iddialarla ilgili hazırladığımız bir şema. Ne oluyor? Tam anlamıyla bir suç ortaklığı düzeniyle karşı karşıyayız. İktidar aygıtı, bloğu, artık bizim de söylememize gerek yok söyleyenler söylüyor. Buna dair bu suç örgütü, bu suç ortaklığı düzenine dair merkez üssünün saraya kadar uzandığını görüyoruz. Cumhurbaşkanı başdanışmanları bu suç örgütünün, suç ortaklığının içindeler. Dün bir haber yayınladı. İstifa ettiğine dair ama herhalde doğrulanmadı. Ayrıca bu vesileyle şunu da sormak istiyorum? Cumhurbaşkanının kaç tane danışmanı var? Kaçı başdanışman? Bu paraları halkın vergileriyle ne adına alıyorlar? Gerçekten onlara danışılıyor mu? Yoksa, bir şeylerin üstü mü örtülüyor? Bu sorunun yanıtlarını da resmi olarak istiyoruz. Bu suç ortaklığı düzenin kurumları var, yöntemleri var, uyguladıkları politikalar var ve tabi ki sonuçları var. Hepimizin bütün toplumun iliklerine kadar hissettiği sonuçları var” şeklinde konuştu.
TÜGVA, Ensar, Beşli çete, SADAT, SPK, Borsa İstanbul, Varlık fonu, TUİK…
“Bürokrasi, yargı, mafya, çete, tetikçi bir medya var. Yandaş medya var. Suçişleri bakanlığı, nerede suç işleniyorsa oradan İçişleri Bakanlığı çıkıyor” diyen Beştaş, şunları söyledi: “Son albümü de çıktı. Sosyal medyada bu eksikti bu da çıktı diye bir haber çıktı. TÜGVA, Ensar, Beşli çete, SADAT, SPK, Borsa İstanbul, Varlık fonu, TUİK… bütün bunlar bu suç ortaklığı düzenini devam ettirmek için aygıtlar birbirleriyle iletişim halinde, istişare halinde çalışmaya devam ediyorlar. Yöntemler ne? Yöntemleri aslında hepimiz biliyoruz. Bugün rüşvet çarkı akıl almaz boyutlarda işliyor. Yolsuzluk akıl almaz boyutlarda devam ediyor. İltimas derseniz zaten herkes hayatında bir şekilde bununla kayırmacılıkla, iltimasla karşılaşıyor. Tehdit, şantaj, mala araziye çökme gibi yığınla yöntem kullanılıyor. Bu ülkenin dağı taşı neredeyse ihaleler veriliyor. Marmaris’te mahkeme kararına rağmen vatandaşların sivil toplumun alınmamasını görüyoruz. Bu yönetimleri tabi ki arttırabiliriz. Dediğim gibi bu ilk elden söylediğimiz yöntemler.
ABD ve Rusya olmak üzere kırmızı kart gösterdi
Politikaları ne? Başta tabi ki bir beka yalanı var. Bekamız diyorlar. Bu beka meselesi toptan yalan. Suriye özelinde Kuzey Doğu Suriye’ye yönelik savaş ve operasyon tehditleri var. Şu anda bu açıklamayı yaptığımız saatlerde Tel Rıfat’ın yoğun bir bombardımandan altına olduğu haberleri geçiyor. Milyon dolarlar içeride patlıyor ama bombalar Kuzey Doğu Suriye’de patlıyor. O bombalar patlıyor ki bu içerideki milyon dolarlar, rüşvet çarkı görülmesin. Bunun üstü örtülmeye çalışılıyor. Erdoğan koltuğun gittiğini biliyor. Neye sarılıyor? Yine bir gece ansızın gelebiliriz diyorlar. Onlar ansızın savaş hesapları yaparken birileri de rüşvet çarkını ansızın açıklıyor. Yolsuzluk çarkını ansızın açıklıyor. Evdeki hesap çarşıya uymuyor. Bunun karşısında susmayı artık bir alışkanlık haline getirdiler. Dünya ya da dünyadaki ülkelere başta ABD ve Rusya olmak üzere kırmızı kart gösterdi.
Erdoğan ve iktidarı bunların hesabını tabi ki verecek
Buna rağmen bir gece ansızın gelebiliriz söylemi devam ediyor. Ellerinde savaş politikası ve Kürt düşmanlığı dışında malzeme kalmış değil. Halkın milliyetçi duygularını, şovenizm ve militarizm dalgasını yükselterek algı yönetme çabasını hep birlikte izliyoruz. Çok ucuz bir propaganda yöntemi olarak bunlar devam ediyor. Kuzey ve Doğu Suriye’de işlenen insanlığa karşı işlenen suçlar BM dahil olmak üzere, Suriye İnsan Hakları Gözlemevi raporlarında da geçiyor. Onlar bu rüşvet çakralarını, bu savaş suçlarına dair çağrılarına sessiz kaldıkları müddetçe bunlar sadece birikiyor. Şunu söyleyeyim, açıkçası Erdoğan ve iktidarı bunların hesabını tabi ki verecektir. Bunu verecektir. Şimdi daha önce savaş ilan ettiği Esed’le kardeş olmaya niyetlendi. Şaşırmıyoruz, bir gün düşman bir gün kardeş çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yapıyor. Ama sınır ötesi suçlar ortaya çıkacak. Nasıl sınır içindeki suçlar tek tek ortaya dökülüyorsa, sınır ötesi suçlar ilelebet kapalı kalmayacak.
Enflasyonunun sebebi faiz değil iktidarın kendisidir
Bir de tabii ki ekonomi meselesi var. Ekonomi konusunda ben size bir tarih söyleyeceğim. Bu tarihe göre Ağustos 2021’de dolar 8.50 enflasyon yüzde 19 iken Erdoğan şunu söylemişti. Faizi indireceğiz, enflasyonda da düşecek demişti. Bir yıl sonra bugün Ağustos ayında tablo, enflasyon yüzde 80 dolar 20’ye dayandı, 18.17. enflasyonunun sebebi faiz değil iktidarın kendisidir. Siz gitmediğiniz sürece enflasyon düşmeyecek bu suç düzeni ve hukuksuzluk düzeni bitmeyecek. İşte enflasyonun temel sebebi şu anda gösterdiğimiz suç ortaklığı düzenidir aynı zamanda. Bu da bunun sebeplerinden bir tanesidir. Her gün vatandaş söylüyor. Onlar adına söylüyoruz aslında. Tencereyi kaynatacak gaza, elektriğe, domatese, bibere muhtaç haline gelen bir toplum gerçekliği ile karşı karşıyayız.
Açıkçası maaşlar bir güne yetiyor
Hayat pahalılığını kaldıracağım sözü veriyorlar ama hayatlar tek tek kararıyor. Hayatlar ortadan kalkıyor, kaldırılıyor. Geçenlerde Erdoğan yine yeni bir şey söyledi. Dinlerken gülümsememek ve hayret etmemek mümkün değil. Şunu söyledi, Avrupa’da enflasyon yüzde 9 bizde yüzde 80, diyor ki bu kadar büyük bir fark var. Oradaki enflasyonun hissedilmesi Türkiye’deki gibi değil. Orada daha yüksek hissediliyormuş, daha çok etkiliyormuş. Bu kadar büyük yalan atılır mı? Yüzde 70 enflasyon farkı var ama diyor ki Avrupa’dakiler daha yoğun hissediyor. Böyle bir algı yönetimi. Açıkçası maaşlar bir güne yetiyor. 29 günde sefalet devam ediyor. Rota şaşmış ve iktidar sadece kendi rantını korumaya çalışıyor.
Halk algı operasyonlarına da güvenmiyor
O kadar çok yediler ki koltuklarından kalkamayacak hale geldiler. Bu bir metafor değil realite olarak önümüzde duruyor. Algı operasyonları tek kurtuluş reçeteleri olarak önlerinde duruyor. Size bir anket sonucu söyleyeceğim. Erdoğan’ın 24 Haziran’da yüzde 68 oy aldığı Nevşehir kenti dolar hesaplarında üçüncü kent. Erdoğan yüzde 76 oy aldığı kent Aksaray, dolar hesaplarında ikinci kent. Erdoğan’ın yüzde 75 oy aldığı Yozgat, dolar hesaplarında birinci kent. İşte algı operasyonlarının iflas ettiği buradan görünüyor. Oysaki Erdoğan sürekli TL’ye geçin çağrısı yapıyor. TL’ye geçin diyor ama kendisine oy verenler başta olmak üzere herkes dolara yatırım yapıyor. Artık geçti o günler. Kimse onlara itibar etmiyor. Algı operasyonlarına da güvenmiyor. Bunu da böyle bilsinler. Yapılması gereken bir araştırma komisyonun bu meseleleri araştırması ve ortaya çıkarmasıdır.
HDP adına suç duyurusunda bulunuyorum
Diğer bir şey de bugün birçok siyasi partiler açıkladı suç duyurusunda bulunacaklar oysa ki şunu biliyoruz, hukukçular iyi bilir. Vatandaş da iyi bilsin, özellikle suç duyurusu dilekçesi vermeye gerek yok. Her haber bir şikayettir. Cumhuriyet savcılarına suça muttali oldukları andan itibaren soruşturma açabilirler. Bugüne kadar böyle bir savcı çıkmadı. HDP adına suç duyurusunda bulunuyorum. Evet sözlü olarak suç duyurusunda bulunuyorum. Peker’in, Mine Tozlu Sineren’in yaptığı açıklamalar ve kabulleri en son evde 180 milyon dolar olduğunu söylüyor. Yani bi savcı çıkıp üç polis gönderemiyor mı? O para var mı yok mu? Para suç delilidir. Bunu bile yapmıyorlarsa suçu gizliyorlar demektir. İşte suç delillerini ortaya çıkarın. Somut bilgi veriliyor. Ne olmuş? Zehra Taşkesenlioğlu’nun AKP’den istifa ettiği ve sağlık nedenlerini gerekçe gösterdiği ifade ediliyor. Doğrulandı mı bilmiyorum. Bağımsız milletvekili olarak görevine devam edecekmiş. Sağlık gerekçeleri bağımsız vekilliğe engel değil. AKP’li vekil olmaya engelmiş.
Savcı görevini yerine getirmiyor
HDP’ye saldıran HDP’ye hakaret eden herkesin bir şekilde böyle suçları ortaya çıkıyor. Bu da bunlardan bir tanesi. Ne dediyse doğru çıktı. Zehra hanımın bize genel kurulda meclis tutanaklarında var, hatiplerimize söyledikleri ortada. Neymiş? Suç gizliyormuş. Kendisini aklamaya çalışıyormuş. Geçmişte de vardı böyleleri. Hep söyledik. daha fazla yorum yapmayayım. Biri de 180 milyon dolar meselesi basit mesele değil. Evde saklandığını duyunca herkesin aklına gelebilecek mesele benim de aklıma geldi. 17-25 Aralık’taki gelenek bozulmamış. Aradan yıllar geçti ne yapsınlar? Gidip Yunanistan’dan Amerika’dan evler alıyorlar. İşte dün haberlerde çarşaf çarşaf çıktı bazı vekiller AB vatandaşı olmak için ev satın alıyor. Bazıları yatırım yapıyor. Bir kaçış planı var. Bir yandan suçlar ifşa oluyor ve bunları görüyoruz. Ve bu suç duyurusu meselesini önemsediğimiz için bir kez daha söylüyorum. CMK 160. maddeye göre Cumhuriyet Savcıları ihbar veya başka bir suretle işlendiği izlenimi veren bir durumu öğrenir öğrenmez kamu davası açmaya yer olup olmadığına karar vermek için hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Bu emredici hükümdür, başlayabilir demiyor. Bir takdir hakkı yok. Savcı öğrenir öğrenmez bunu yapmak zorunda. Görevini yerine getirmiyor.
Suç var, fail var ama yargı kayıp
Gülşenleri tutuklamakla, Demirtaş’ları AHİM kararına rağmen cezaevinde tutulan yargıyla, Kavala’yı ve daha binlerce siyasetçiyi cezaevinde tutmakla savcı olunmuyor, adil olunmuyor, adalet gelmiyor. Önemli olan kimliği ne olursa olsun suçları soruşturma, bağımsız ve tarafsız bir yargı olduğunu ortaya koymaktır. Bağımsız ve tarafsız olmadıklarını biliyoruz. Bağımlı ve taraflı olduklarını bir milyon gerekçeyle ortaya koyabiliriz. Mahkeme kararlarıyla ortaya koyabiliriz. Ama maalesef yargı yok. Suç var, fail var, para var yolsuzluk var, suç düzeni var ama yargı kayıp. Yargı aranıyor. Savcılar aranıyor bu ülkede? Evet biz de buna ilişkin suç duyurumuzun takibini yapacağımız söylemeyi borç biliyorum.
Cezaevine mektup yazıyoruz fezleke geliyor
Bu suç ortaklığı düzeninde uygulanan politikalara bir göz atalım. Neymiş? Savaş dedik. Neymiş Yunanistan ile gerginlik arada bir ısıtılıyor. Güvenlikçi siyaset, hak, özgürlük, adalet kavramı kalmadı. Kumpas davaları, kapatma davaları şu anda bir kumpas davası devam ediyor. Vekilliği düşürme, bu ülkede kendisini koruduğu için Salihe Aydeniz’in milletvekilinin dokunulmazlığı kaldırılacak. Komisyondan geçti. Yani ne demek bu. İnsan suçlar arasında, iddialar arasında bir kıyas yapsa adalet duygusu yerle bir olur. Savcılar arasında fezleke yarışı var. Rekor fezleke sayısının olduğu dönem. 27. dönem. Çünkü öksürüyoruz fezleke geliyor, yürüyoruz fezleke geliyor. Oturuyoruz fezleke geliyor. Basın açıklaması yapıyoruz fezleke geliyor, tweet atıyoruz, fezleke geliyor. Cezaevine mektup yazıyoruz fezleke geliyor. Bütün fezlekeleri incelediğim için biliyorum. Bu bir politika. Savcılara talimat verilmiş.
Cezaevlerinde işkence almış başını gidiyor
Yasaklar. Yığınla konser yasağı var. Kürtlere ilişkin kültürlerine dillerine yaptıkları etkinliklere ilişkin ezelden devam eden bir yasaklama var. Bir halkın dili hala kilitlenmiş istiyor. Kilit altında tutulmak isteniyor. İlkin hukuksuzluklar ve yolsuzluklar Kürtlere karşı önceye devreye sokuyor sonra diğer kesimlere. Şimdi de konserler festivaller gençlerin öğrencilerin onlarca yıllardır devam eden şenlikleri iptal ediliyor. Yargı sopası kullanılıyor. Valilikler karar alıyor. Yasaklar da bu suç düzenin bir parçasıdır. Yüzbinlerce insan bir araya gelmesin, özgürlük şarkılar söylemesin eğlenmesin, yaşam tarzına uygun bir şey yapmasınlar. Bu yaşam tarzına politik bir saldırıdır. Öylesine bir saldırı değildir. Toplum arasında ayrımcılık uygulamaktır. Hedef göstermelerle insanların katledildiğini, biliyoruz. Cezaevlerinde işkence almış başını gidiyor. Yaşam tarzına müdahale nefret dili bütün bunları yaşadığımız iklimde iliklerimize kadar hissediyoruz. Sonuçlarını yine herkes gibi bizler de yaşıyoruz. Kadın cinayetleri, iş cinayetleri cezasızlık politikası, patlayan enflasyon. Irkçılık, göç, şiddet iklimi ve daha devam ediyor. Çok önemli bir şey daha var, Türkiye’de insanlar mutsuz. Mutsuz. Yüzler gülmüyor. Sokağa çıkın, Ankara’nın Kızılay’ına, Tunalı’ya Ulus’a herhangi bir yere gidin, yüzlerde bir mutsuzluk, umutsuzluk hali kronikleşmiş bir hal oluşmuş durumda. Antidepresan kullanım oranları Türkiye’de rekor kırıyor. Birçok araştırma yapılıyor. Bu da güvensizlik sonucu, kendisini güvende hissetmiyor. Ne sosyal ne toplumsal ne de ekonomik olarak özgürlük olarak. Her an tutuklanabilirim diyor, her an bir iftiraya maruz kalabilirim her an yakalanabilirim diyor. Bu da işin başka bir yönü.
EYT kanun teklifimizi Meclis’e sunuyoruz
EYT kanun teklifimizi bugün itibariyle Meclis’e sunuyoruz. Emeklilikte Yaşa Takılanların yaşadıkları artık herkesin bildiği bir mesele. Bugüne kadar bu düzenleme yapılmadı. Yani yaş sınırı sebebiyle hak kaybına uğrayan ve yaş saınıtı doluncaya kadar gelirden yoksu olan yurttaşların mağduriyetleri acil gündemlerden bir tanesidir. Biz baştan beri HDP olarak emeklilikte yaşa takılanların taleplerinin karşılanması için hem onlarla birlikte sahada olduk hem de onlarla birlikte mücadele ediyoruz. Onlar adına Meclis’e de hem önergeler verdik kanun tekliflerimiz de geçmiş yasama dönemlerinde var. Bu yılda bunu yeniliyoruz. Bunun gereğinin yerine getirilmesi için takipçisi olacağımızı belirtiyorum.”
ANKARA