Susma Platformu Proje Koordinatörü Ayşen Güven, dizilere uygulanan sansüre dikkat çekti, Güven, ‘RTÜK, ifade alanını daraltan yayıncılığın başında bir sopa gibi dönen kuruma dönüştü’ dedi
Yadigar Aygün/ İstanbul
AKP, gerek yazılı gerek görsel gerekse sosyal medyada sansürü gün geçtikçe artırıyor. Bir çok yasa değişikliği yaparak yaşamın her alanının sansürle daraltıldığı bir süreç ile karşı karşıyız. Sansürün görünür örneklerinden bir tanesi de diziler. RTÜK, son dönemde dizilere yüksek cezalar vererek sansür mekanizmalarını artırdı. Konuya ilişkin gazetemize konuşan Susma Platformu Proje Koordinatörü Ayşen Güven, dizilerde uygulanan sansüre dikkat çekti.
RTÜK ilkelerden uzaklaştı
Güven, RTÜK’ün kuruluş ilke ve amaçlarından uzaklaştığına dikkat çekti. RTÜK’ün yayıncılığın karşısında bir tehdit aracına dönüştüğünü söyleyen Güven, “RTÜK, hem yönetme biçimi hem kuruluş ilkelerinden uzaklaştı. Yasal olarak yetkililerinin değişmesi ile birlikte sansür de arttı. Sansürün artmasındaki en önemli neden ise siyasal iktidarın tavrının değişmesi ve memlekette ki her şeyin tekleşmesidir. Bu tekelleşmeyi yayıncılık alanında da görüyoruz. Bugün bunu denetleyecek olan RTÜK’e bu misyon yüklenmiş durumda. Normalde basın yayın organlarının haklarını, telif haklarını, meslek etiğini savunması gerekiyor. RTÜK yayın ilkelerinden kopmuş ve uzaklaşmış durumda asıl sorun bu. Şimdi dönüp bakıyorsunuz RTÜK, mecrada televizyonda, internette yayıncılığın önünü tıkayan, ifade alanını daraltan başında bir sopa gibi dönen kuruma dönüşmüş. Bir tehdit olarak yayıncılığın karşısında duruyor” dedi.
Otosansür içselleştirildi
RTÜK’ün cezalarına dikkat çeken Güven, son yıllarda sansürle birlikte otosansürün içselleştirildiğinin altını çizdi. Güven, “Sansüre ve otasansüre her türlü ve her şekilde karşıyız. Politik, sanatsal, teknik olarak diziler, yayınlar eşleştirilsin fakat üretilen sanatsal bir ürünün sansürlenmemesi gerekiyor. Son dönemde iyice ayyuka çıktı. Ulusal televizyonlarda ki sansürü aslında çok bilmiyoruz çünkü sansürü kaydedebilir durumda değiliz. Otosansür o kadar oturmuş ki o dizilerin hangi evrede sansüre ve otosansüre uğradığını bile bilmiyoruz. Otasansür, işin hayal aşamasında , fikir kısmında, yaratım aşamasında daha ilk fikir sürecine inmiş durumda. Otosansür bu bakımdan çok daha tehlikeli. Dijital platformlar biraz daha yeni olduğu için şuan bu alanlarda daha yeni sansür örnekleri yeni görünüyor” diye belirtti.
Anlatacak bir şey bırakmadılar
Dizilerdeki sansürün giderek arttığını belirten Güven, senaristlerin zorlandığını ve yapay fantastik ürünlerin oluşturulduğunu vurguladı. Güven, “Cinsellik ve cinsel kimlikler üzerinden dizilere sansür uygulanıyor. Eşcinsel bireyler, kadın cinselliği gibi hayatın parçası olan şeyler kaba ahlak diline dayanarak sansüre maruz kalıyor. Hayatımızın parçası olan şeyleri dizilerde göremiyoruz. Senaristlerden ve bu sansür sürecini izlerken yaptığımız haberlerden öğrendiğimiz şu ki senaryolara konu olacak malzemeleri sansürle ellerinden ala ala senaristlere anlatacak bir şey bırakmamış durumdalar. Senaristlerin ellerinde uzun uzun bakışmalı, yapay aşk hikayeleriyle geriye köpürtülen şiddet kalıyor. Artık dizilerde ne siyasi meselelere giriliyor ne de cinselliğe girilebiliyor. Plastik bir dünya yaratılıyor. Bütün dizilerimiz gerçek hayatta olmayan artık fantastik şeylerden oluşuyor. Dizide sevgililer aynı evde yaşıyorlar ama biz onların yatak odalarını hiç görmüyoruz. Onlarca bölüm sadece el ele tutuştuklarını görüyoruz. Bu gerçek değil hayatın olağanlığına aykırı bir durum” diye konuştu.
Sansürün sonu yok
Sansürün hiçbir alanda kabul edilmemesi gerektiğinin altını çizen Güven, sansüre ve otasansüre karşı ortak mücadele yürütülmesi gerektiğini belirtti. Sansürün sonunun olmadığını söyleyen Güven, “Bazen birlikte bir şey yapmak lazım. Bir yerde ifade alanınızı kaybedip diğer bir mecranın özgür olması bizleri iyi bir yere götürmüyor. Son sosyal medya sansürünü meşrulaştıran ve genişleten düzenlemenin meclisten geçtiğini düşünürsek yarın ne ile karşılaşacağımızı bilmiyoruz. Dijital platformlarda çok uzun süre özgür kalamayabilir. Eskiden ATV sansürü konuşuyorduk şimdi Netfilix’e uygulanan sansürü konuşuyoruz. Yarın Youtube konuşuyor olacağız. Sansürün sonu yok. Dijital mecralar çok önemli Netfilix’e bu tip müdahaleler oldu. Minnoşlar dizisi Türkçe kataloğundan çıkarıldı. Dijital platformların ticari kaygılarından hangi tavizleri vereceklerini unutmamak lazım. Şimdi buralar özgürlük alanları gibi geliyor ama sonuçta biz ifade etme alanını ulusal televizyonlarda kaybedip , gazetelerde kaybedip sosyal medyada kaybedip dijital platformlarda var edemeyiz. Bir yerde kaybediyorsak aslında her yerde kaybediyoruz. TV’lerdeki sansüre itiraz edip orada bir özgürleşme alanı yeniden açmanın mücadelesini vermemiz gerekiyor. Burada STK’lara, yönetmenlere, sanatçılara, siyasetçilere, akademiye bu sahada yazan çizen herkesin sansüre karşı tavır ve tutum alması lazım. Herkesin eleştiri yapma hakkını kullanması lazım” dedi.