Rojhilat’ta molla rejiminin tüm saldırılarına rağmen halk geri adım atmıyor; Son iki haftada 11 Bokanlı sokakta polis tarafından öldürüldü
Bokan, Rojhilat ve İran’daki birçok şehirle karşılaştırıldığında genç bir şehir olarak kabul ediliyor. Kent merkezi ve köylerle birlikte yaklaşık 350 bin civarında bir nüfusa sahip bu kent, gelişkin sanayi ve tarım nedeniyle çevre kentlerden de göç alan bir şehir. Urmiye’ye 185 kilometre, Tebriz’e 204 kilometre, Tahran’a da 649 kilometre uzaklıktaki bu şehir, İran’ın 13 kuzey ve güney eyaletini birbirine bağlayan bir kent. Sosyal, kültürel, sportif, ekonomik ve politik anlamda İran’ın en önemli ve etkili şehirlerinden biri olan Bokan’da eğitim seviyesi de yüksek. Hesen Zirek’in mezarının da bulunduğu Bokan, iki ayı geride bırakan eylemlerde de öncülük rolüne sahip. 15 Kasım’a kadar küçük çaplı eylemlerin geliştiği Bokan’a rejim güçleri büyük bir askeri güç yığdı. Bunu gören halk sokaklara döküldü ve rejim güçlerinin şiddetine tepki gösterdi.
16 Kasım-21 Kasım tarihleri arasında Mîlad Marufî, Saman Qadirbegî, Muhammed Hezenzade, Esed Rehimi, Salar Mecawer, Xefûr Mewlûdî, Hejar Mamxusrevî, Hîwa Canan, Emced Înayetî, Mustafa Şabanî ve Şehriyar Muhammedi yaşamını yitirdi. Belediye binası ve kimi devlet dairelerini taşlayan halka rejim güçleri ateşli silahlarla saldırdı. Yüzlerce kişinin gözaltına alındığı, yaralandığı ve kaçırılmaya çalışıldığı Bokan’da zaman zaman ev baskınları da yaşanıyor. Ancak halk bütün saldırılara karşı geri çekilmeyeceklerini belirtiyor. Esnaf neredeyse bir hafta boyunca dükkânlarını açmadı.
İlk slogan bir çocuktan
Bokan’da başlayan ilk eylemlerde neredeyse baygınlık geçirene kadar darp edilen ve halkın çabasıyla gözaltına alınmaktan kurtulan Zagros Bokan (Güvenlik nedeniyle ismi değiştirilmiştir), yaşadığı şiddeti hiçbir zaman unutmayacağını ve bu rejimi affetmeyeceğini belirtiyor. Jîna Emînî’nin Seqiz’de defnedilmesinden bir gün sonra Bokan’da ilk eylemin başladığını söyleyen Zagros Bokan, o anları şöyle anlatıyor: “Jîna Emînî’nin öldürülmesinden bir gün sonraydı. Bokan’da insanlar sokaklara çıkmaya başlamıştı. Bizler de gençler olarak sokağa çıktık. Tabi insanlar sadece toplanıyordu, herhangi bir slogan, yürüyüş yoktu. Hemen karşımızda polisler vardı ve bu polisler Bokan’ın polisleri değildi. Binab ve Tebriz’den takviye ekip olarak getirilmişlerdi. Yine cahş diye tabir ettiğimiz Bokanlı silahlı kişiler vardı. Kendi kız kardeşi öldürülmüş kadar öfkeli olan 15-16 yaşlarında uzun boylu bir çocuk, aramızdan sıyrıldı gitti rejim güçlerinin karşısına dikildi ve sadece o üç kelimelik ‘Jin, Jiyan Azadî’ sloganını haykırdı. Tebriz ve Binab’dan gelen polisler belki de ne dediğini tam anlamadıkları için bir şey yapmadılar. Ancak cahş dediğimiz Kürt polislerden biri çocuğun başını koltuğunun altına alıp darp etmeye başladı. Bir arkadaşımla birlikte çocuğu ellerinden kurtarmaya çalıştık. Halk da bize yardıma gelince ortalık karıştı. Tabi çocuğu ellerinden almak çok zordu bir taraftan copluyorlardı bir taraftan da onu sürükleyip gözaltı aracı olarak kullandıkları ambulansa bindirmeye çalışıyorlardı. Artık dayanamadım ve var gücümle çocuğu ellerinden çekmeye çalıştım. Çocuğu kurtarmayı başarmıştım, çocuk aralarından kaçtı ama bu kez de ben ellerine düştüm.”
Bayılana kadar dövdüler
Her tarafına isabet eden cop, tekme ve silah dipçiklerine karşı koymaya çalıştığını ancak en son elektrikli copla artık hareket edemez hale geldiğini söyleyen Zagros Bokan, arkadaşlarının yardımıyla ambulansa bindirilmekten son anda kurtulduğunu ve hemen olay yerinden uzaklaştırılarak bir eve götürüldüğünü kaydetti. Her tarafı yara bere içinde olmasına rağmen gözaltına alınmamak için hastane yerine evde tedavi edildiğini belirten Zagros Bokan, “Ben bir çocuğun ellerine geçmesini engellemiştim, başkaları da benim polisin eline geçmemi engellemişti. O anlarda birbirlerini tanımasalar da herkes birbirine sahip çıkıyordu. Kusmuştum ve kendime geldiğimde yaklaşık iki saat boyunca yaşadığıma inanamıyordum. Hala kendime gelmiş değilim” diyor.
Hala o günün izlerini vücudunda taşıyan Zagros Bokan, hem olay sonrası fotoğraflarını gösteriyor hem de elbiselerini sıyırarak maruz kaldığı şiddetin izlerini gösteriyor. Morarmış tırnakları da dökülmek üzere.
‘O çocuk hepimizden cesurdu’
Başına gelebilecekleri bildiği halde kendisini o çocuğu polisin ellerinden kurtarmaya yönelten şeyin ne olduğunu sorduğum Zagros Bokan, şöyle diyor: “O çocuğu dövmeye başladıklarında, sanki benim çocuğumu dövüyorlarmış gibi hissettim. Yine o çocuk, o sokağa Kürt olduğu için ve özgürlüğü talep ettiği için çıkmıştı. Ben de aynı duygularla çıkmıştım. Bırakın tanımadığınız biri, husumetli olduğunuz biri bile olsa o anda her şeyi bir kenara bırakıyorsunuz. Kendimi kontrol edemezdim. Bakın şehit düşen bütün arkadaşlarımız, kendinden önce şehit düşenleri sahiplenme adına sokağa çıktıkları için öldürülüyorlar ve hiç kimse geri adım atmıyor. Evet 15-16 yaşındaki bir çocuk sıcak kanlı ve heyecanlı oluyor. Ancak bunu da unutmamak gerekiyor ki o çocuğun cesareti benim cesaretimi kat kat aşıyor. Hiçbirimiz cesaret edemedik slogan atmaya ama ilk ‘Jin Jiyan Azadî’ sloganını o çocuk haykırdı. Onun için onu korumam ve o polisin ellerinden almam gerekiyordu. O esnada öldürülmüş olsaydım bile bu benim için büyük bir onur olurdu. Çünkü o çocuğun, o zalimlerin eline geçmesine mani oldum. Böylece benden çok daha özgür olan bir fikre sahip bir geleceği kurtardığımı düşünüyorum. Ve sonra arkadaşlarımla konuşurken herkes aynı şeyi söylüyor. Bizim kuşağımız da şimdiki kuşak gibi cesur olmuş olsaydı, bugün her şey bambaşka olurdu.”
Devlet gözaltıları inkar ediyor
“O çocuk o anda gözaltına alınmış olsaydı neler olurdu” diye sorduğumda da Zagros Bokan, şu yanıtı veriyor: “Bakın burada eylemlerde ve eylem sonralarında yapılan ev baskınlarında yüzlerce kişi gözaltına alınıyor. Burada gözaltı süreleri bazen iki ayı aşabiliyor. Ve devlet gözaltına aldıklarını dahi inkar ediyor. Yine aileler, tehdit edildikleri için gözaltına alınan çocuklarının isimlerini dahi açıklayamıyor. ‘Açıklamazsak daha erken bırakılabilirler’ düşüncesiyle devletin bu baskılarına boyun eğebilen aileler de var. Ama durum böyle değil. Rejim güçleri çok gaddar. Cezaevinden çıkmış birçok kişi tanıyorum. Yaşadıklarını anlatınca insanın kanı donuyor. Bunları hatırlayınca o çocuğun gözaltında neler yaşayabileceğini az çok tahmin edebiliyorum. Eğer o sırada o çocuk o ambulansa (polis ambulansları gözaltı aracı olarak kullanıyor) bindirilmiş olsaydı, başına neler gelebileceğini tahmin bile edemezdik. Jîna da öyle öldürülmedi mi ki?”
‘Onyıllardır kanımız dökülüyor’
36 yaşında olduğunu ve bu yaşına kadar Jîna’nın başına gelenlerden çok daha beter olayların dahi yaşandığını savunan Zagros Bokan, “On yıllardır bu coğrafyada kanımız dökülüyor. Zulüm ve baskı altındayız. Çocuklarımıza Kürtçe isimler koyamıyoruz, okullarda anadillerinde eğitimi aldıramıyoruz. Hak talebinde bulunan kardeşlerimiz idam ediliyor. Ancak Jîna bir sembole dönüştü. Bütün amacımız 20 yaş altı gençlerimizin bizim gördüğümüz zulmü görmemeleri ve bu uğurda son iki ayda yüzlerce insan yaşamını yitirdi” dedi.
‘İranlıyız demeye utanır olduk’
2009 ve 2019’da İran’da meydana gelen eylemleri de hatırladığını ifade eden Zagros Bokan, konuşmasını şöyle sürdürüyor: “O zaman insanlar iş, aş istiyordu, hayat pahalılığına artan enflasyon altında ezilmeye itiraz ediyordu. Ancak bu eylemler ‘onursuzlaştırmaya’ karşı gelişen eylemler. Çünkü bir insanın onurunu ayaklar altına aldığınızda o insandan geriye bir şey bırakmamış olursunuz. Bu sefer umudum var; çünkü İran halklarının tamamı ayaklar altına alınanın kişilikleri olduğunun farkında artık. Burada itiraz sadece zorunlu örtünmeye karşı değil, hayatımızın dizayn edilmesine, bir kalıba sokulmasına karşıdır da. Düşünün o kadar köklü bir kültüre ve geleneğe sahip halklar, İranlı olduğunu söylemeye dahi utanır hale gelmiş. Bu nedenle İran halkları yeniden İran’ı ele geçireceklerinin umudunu taşıyor. Bizler de bu başkaldırıyla yeni neslin nefes alabileceğine inanıyoruz. Hiç olmazsa onlar daha özgür, daha gelişmiş daha ileri bir İran’da yaşayabilsinler.”
‘Onursuzluğu kabul etmem’
Bütün bu yaşadıklarına ve birçok kişinin doğrudan açılan ateş sonucu yaşamını yitirmesine rağmen, kendisini bu eylemlere katılmaya sevk eden şeyin ne olduğunu merak ettiğim Zagros Bokan, şöyle diyor: “İnsan için en önemli şey şereftir. Ben insanlar sokaklarda öldürülürken evimde oturacak kadar bir onursuzluğu kabul edemem. Başıma gelenlerden daha ağırını, yüz defa daha yaşasam yine de sokağa çıkıp onuruma sahip çıkacağım. Çocuklarımı istediğim şekilde okutamayacaksam, her an vurulabilirler korkusuyla dışarı çıkaramayacaksam, bu uğurda ölüm daha kıymetli olur.”
Rojhilat ve Rojava buluşması
“Jin Jiyan Azadî” sloganının bu kadar yaygınlaşmasının nedenini sorduğum Zagros Bokan, son olarak şunları söylüyor: “Aslında bu slogan Rojhilat’ta zaten uzun yıllardır var olan bir anlayışı karşılayan bir slogandı. Rojhilat’ta kadının öncü gücü çok eskiye dayanır. Yakın tarihe bile bakarsak, Mahabad’da ilan edilen Kürdistan Cumhuriyeti’nde kadının öncü rolünü görebiliriz. Bakur’da ve Rojava’da kadının öncülüğünde gelişen devrimleri her zaman için gıptayla takip ettik. Çoğu zaman onları izlerken heyecandan tüylerim diken diken olurdu. Umut ediyoruz ve inanıyoruz ki bu öncülük Rojhilat’ta da tarihiyle buluşacaktır. Bokan’da halk, kadın ve yaşamla özgürlüğüne ulaşabileceğinin inancını taşıyor artık.”
Kaynak: Abdurrahman Gök/MA
Yarın: Jîna Emînî’nin memleketi Seqiz’de durum nedir?