KJAR aktivisti Kejal Shexmohammdi, uluslararsı komployla İmralı’ya getirilen Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit politikasının Kurdistan’ın tüm parçalarında savaş ilanı olduğunu belirterek, ‘Rojhilatlı kadınlar gücünü ve kararlılığını Önder Apo’nun felsefesinden ve düşüncesinden alıyor’ dedi
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük 9 Ekim 1998 tarihinde başlatılan ve Türkiye’ye getirilmesiyle devam eden uluslararası komplo, Kurdistan’ın dört parçasında büyük bir öfkeye neden oldu. Kürtler ve dostları, komplo sürecinde dünyanın dört bir yanında sokakları eylem alanına çevirdi. Komplo sürecinde tepkilerin yükseldiği yerlerden biri de İran ve Rojhilat (Doğu Kurdistan) kentleri oldu.
Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununu Avrupa’da demokratik bir zeminde çözüme kavuşturmaya çalıştığı günlerde (21 Kasım 1998) İran Millet Partisi Lideri ve eski İçişleri Bakanı Dariush Forouhar ile eşi Parvaneh Eskenderi, Tahran’daki evlerinde bıçaklanarak öldürüldü. Kürt dostu olan Forouhar, öldürülmeden birkaç gün önce Tahran’daki Roma Büyükelçiliği önünde “İtalya’nın Abdullah Öcalan’a sığınma hakkı vermesi” talebiyle miting düzenlemek için İçişleri Bakanlığı’na başvurmuştu. Fail ya da failler bulunmazken, yıllar sonra İran istihbaratının MİT işbirliğiyle Forouhar ve eşini öldürdüğü haberi BBC’nin Farsça servisi tarafından servis edildi.
Rojhilat’taki eylemler
Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilmesi sonrası Rojhilat halkı, başta Tahran, Selmas, Mahabad, Kirmanşan, Îlam, Urmiye, Maku, Seqiz, Merîwan, Bukan, Kamiyaran, Piranşehr, Serdeşt olmak üzere hem Kurdistan Eyaleti’nde hem de diğer bölgelerde eylemler gerçekleştirdi.
Rojhilat’ta sokağa çıkma yasağı ilan edilirken; Kirmanşan, Urmiye ve Selmas’ta 6 kişi katledildi. 18 Şubat’ta Tahran’da bulunan Türkiye Büyükelçiliği önünde bir araya gelen milyonlar Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasını istedi.
18 Şubat’ta Sanandaj’daki Kurdistan Üniversitesi’nde öğrenciler ve eğitmenler tarafından protestolar başlatıldı. Halkın desteğiyle büyüyen protestolar sırasında öğrenciler ve eğitim görevlileri darp edilerek, gözaltına alındı ve yaklaşık 900 öğrenci tutuklandı. Sine kentinde 22 Şubat’ta öğrenciler öncülüğünde yapılması planlanan yürüyüş, başlamasına saatler kala yasaklandı. Dönemin Valisi Abdullah Ramzanzadeh, yürüyüşçülere ateş açılması emrini verdi ve en az 20 eylemci katledildi, onlarca kişi yaralandı. Yaşamını yitirenler için cenaze töreninin dahi düzenlenmesine izin verilmezken, eylemler ve rejimin karşı saldırıları bir ay sürdü.
‘Jin, jiyan, azadî’ direnişi
Komplo sürecinde tepkilerin yükseldiği İran ve Rojhilat kentlerinde, 2022 yılının ortalarında ise Abdullah Öcalan’ın “kadın özgürlükçü” paradigması etrafından şekillenen “Jin, jiyan, azadî” sloganı yükseldi.
Kürt kadını Jîna Emînî, İran’ın başkenti Tahran’da 13 Eylül 2022 tarihinde İrşad devriyeleri tarafından “başörtüsünü kurallara uygun şekilde takmadığı” gerekçesiyle gözaltına alındı ve karakolda uygulanan şiddet sonucu yaşamını yitirdi. Emînî’nin katledilmesi sonrası ilk kez kadın ve erkeklerin birlikte sokağa çıkarak, kitlesel protesto eylemlerine başladı.
Emînî’nin 17 Eylül’de memleketi Seqiz kentindeki cenaze töreni sonrası başlayan eylemler, bir anda ülke geneline yayıldı ve rejim karşıtı direnişe dönüştü. 8 ay süren ve 100’den fazla kentte yayılan eylemler sırasında en az 551 kişi rejimin asker ve polisleri tarafından katledildi.
Protestoların temel şiarı ise, “Jin, jiyan, azadî” oldu. Bu slogan, İran ve Rojhilat’tan tüm dünyaya yayıldı.
Uluslararası komplonun yıldönümü dolayısıyla Doğu Kurdistan Özgür Kadınlar Topluluğu (KJAR) aktivisti Kejal Shexmohammdi değerlendirmelerde bulundu.
‘Pek çok kadın komploya karşı protestolara öncülük etti’
Komplonun Abdullah Öcalan şahsında tüm Kürtlere dönük yürütüldüğünü belirten Shexmohammdi, “Her ne kadar iktidarlar Kürt halkının taleplerini bastırmaya çalışsa da protestolarla karşı karşıya kaldılar. Pek çok kadın protestolara öncülük ederek, komploya karşı fedai eylemler gerçekleştirdi. Kurdistan ve Ortadoğu’da ulus-devletlerin uzlaşarak hedef aldıkları Kürtler mücadelelerine devam etti. Özellikle Rojava’daki devrim ve Kuzey Kurdistan’daki özyönetimler Kürt halkını dünya için model haline getirdiğini söyleyebiliriz. Ulus devletlerin saldırıları karşısında Kürt halkı kimliğini her zaman ve her yerde savunacağını göstermiş ve mücadelesi her geçen gün artmıştır” dedi.
‘Öncülük eden kadınlar güçlenerek geri dönüyor’
İran’da son 100 yüzyılda birçok isyanın yaşandığını hatırlatan Shexmohammdi, “On binlerce insan özgür bir yaşam için canlarını feda etti ancak amaçlarına ulaşamadılar. Çünkü isyanlar otoriter ve ataerkil bir anlayışla yürütülüyordu. Bu zihniyetin ise özgürlük, hürriyet ve eşitliği getirmeyeceği açığa çıktı. Bu zihniyet aşılmadan ne kadınların ne de toplumun özgür olamayacağı kanaatine varıldı” ifadelerini kullandı.
Kadınların bu zihniyete karşı mücadele verdiğini söyleyen Shexmohammdi, kurallara uygun örtünmediği gerekçesiyle katledilen Jîna Emînî’nin hesabını sormak için alanlara çıkıldığını belirterek, “İsyan Emînî’nin katledildiğinin ikinci günü kadınlar öncülüğünde Doğu Kurdistan’a ve İran’a yayıldı. Bakur, Başur, Rojava ve Avrupa’daki kadınlar ayaklanmaya destek verdi. Kadınlar, bu duruşlarıyla sağ ve soldaki klasik örgütlenmelerin ötesine geçtiler. Bu nedenle yıllardır öncülük eden kadınlar her seferinde daha da güçlenerek geri dönüyorlar” ifadelerini kullandı.
‘Gücünü Önder Apo’nun felsefesinden alıyor’
Rojhilat ve İran halkının silahlı kadın güçlerinden etkilendiğini belirten Shexmohammdi, “Rojhilatlı kadınlar gücünü ve kararlılığını Önder Apo’nun felsefesinden ve düşüncesinden aldığı gibi, dünyanın diğer milletlerinden kadınlar da bu felsefeden etkilenmiş, eğitimler almıştır. Neredeyse tüm kadınların ana sloganı ‘jin, jiyan, azadî oldu” diye belirtti.
‘Türkiye rejimi, uluslararası hukuk kurallarını hiçe sayıyor’
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük tecridi “ahlak ve hukuk dışı” olarak nitelendiren Shexmohammdi, “Türkiye rejimi, tüm uluslararası hukuk kurallarını hiçe sayarak yıllardır Önder Apo ile hiçbir görüşmeye izin vermiyor. Elbette Türk rejiminin bu eylemi tüm Kürt halkına düşmandır. Önder Apo’nun Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yollarla çözümü için yoğun çaba gösterdiği bir dönemde Türk rejimi böylesine vahşi bir eyleme (tecride) girişti” dedi.
‘Kurdistan’ın tüm parçalarında savaş ilanıdır’
İmralı tecridi ile çözümsüzlükte ısrar edildiğinin altını çizen Shexmohammdi, “Önder Apo’ya yönelik zulüm politikası, Kurdistan’ın tüm parçasında kapsamlı savaş ilan etmek demektir. Kuzey Kurdistan’da askeri operasyonlar genişletildi. Binlerce siyasi ve aktivisti tutuklayarak Kürt halkının iradesi engellenmek istendi. Batı Kurdistan’daki Kürt partileri arasında kaos yaratılmaya çalışıldı. Bu rejimin Kurdistan’ın her yerinde tüm Kürt halkına yönelik eylemleri var. Ortadoğu’da tarihi bir dönem yaşanıyor. Bölge yeniden dizayn edilmeye çalışılıyor. Kürt halkı bu hassas tarihi aşamada saldırılarla karşı karşıya kalmıştır. Kürt halkının ise hiçbir düşmanca girişimi kabul etmeyeceği, özgürlüğünü ve meşru haklarını elde etmek için sonuna kadar ısrar edeceği çok açıktır. Başta Türk rejimi olmak üzere tüm işgalciler şunu anlamalıdır ki Kürt halkı yıllardır düşmanlarının işgali ve tasfiyesine karşı mücadele vermekte ve dayatılan kaderi asla kabul etmemektedir. Türk rejiminin çeşitli şekillerdeki girişimlerine karşı ortak ve kapsamlı mücadele, tüm Kürt partilerinin temel görevi olup, Kürt halkının kaderi açısından stratejik öneme sahiptir. Önder Apo’ya ve ideolojik anlayışına bağlılığımızı bir kez daha yineliyoruz. Türk rejimini de düşmanca eylemlerine son vermesi konusunda uyarıyoruz” ifadelerini kulandı.
‘İran’daki üçüncü kod; Kürt halkını yok etmek’
İran’ın 4 temel kod üzerinden varlığını devam ettirdiğine dikkati çeken Shexmohammdi, şöyle devam etti:
“İran dünyanın en eski ulus devletlerinden ve imparatorluklarından biridir. Dolayısıyla her şeyden önce devleti ve devletin temel ilkelerini korur. Yani devletin kuruluş temelleri en acımasız şekilde savunuluyor. Bu temelleri ise 4 kod üzerinden açıklayabiliriz. Birinci kod; kadınların köleliği, iradelerinin yok sayılması. İkinci kod; özgürlükçü inançları ve kültürleri öldürmek. Üçüncü kod; Kürt halkını yok etmek. Dördüncü kod da; itaatkar aç bir toplum yaratmaktır. İslam rejimin ilk fetvası kadınların örtünmesini zorunlu kılmaya yönelikti. Ardından kadın haklarını tek tek kısıtladılar. Daha sonra özgürlük isteyen inançlara ve kimliklere yönelik katliamlar, cinayetler ve infazlar başladı. Üçüncü fetva tüm özgürlük savaşçılarının öldürülmesi yönündeydi. Bunların ardından Humeyni, hapishanelerdeki tüm politikacıların ve devrimcilerin öldürülmesi emrini verdi ve diğerlerini tutuklayıp öldürdü. Bundan en çok etkilenen ise Kürt halkı oldu. Ekonomik olarak ise halk aç bırakıldı ve itaat etmeye zorlandı.”
Haber: Berivan Kutlu\MA