İran, Kurdistan ve Belucistan yoğunluklu başkaldırının geldiği noktayı Sinê’de doğan Gazeteci Agirî Şaho ile konuştuk
Mehmet Ali Çelebi
İran’da Şah Rıza Pehlevi hanedanına karşı TUDEH gibi, Halkın Fedailerinin bir bölümü gibi sol örgütlerin ve devrimci siyasi yapıların desteğini alan mollalar 1979’da iktidar oldu. Ayetullah Humeyni liderliğindeki rejim iktidarda güçlenince farklı düşünceleri tasfiyeye yöneldi; işkence, idam ve Kürt kentlerinde katliama başvurdu. Solcular ve Kürt dinamikler tasfiye edildi. Humeyni’den sonra dini lider olan Ali Hanaheny de bu politikayı sürdürdü, ordu tüccarlaştı ve ekonomiyi mollalar ile ordu parselleyip yağmaladı. Baskı, sansür, katliam, Evîn Cezaevi gibi yerlerde işkence, tecavüz, kadınlara ikinci sınıf muamele rejimin alamet-i farikası oldu. Periyodik olarak rejime karşı ayaklanmalar bastırıldı. Diktatörlüğe karşı dipte kaynama belirginleşirken 13 Eylül 2022’de kardeşinin yanında Tahran’da gözaltına alınan 22 yaşındaki Kürt kadını Jîna Emînî (Jîna Mahsa Amini) cenazesi 16 Eylül’de ailesine verildi. Memleketi Saqız’da 17 Eylül’de cenaze töreni sonrası protestolar başlayıp “Jin, Jiyan, Azadî” sloganı ile İran geneline yayıldı. Birçok ülke halklar farklı dillerde “Jin, Jiyan, Azadî” sloganıyla İran eyaletlerindeki direnişe destek verdi. Başkaldırı ilk haftalardaki ivmesini yitirse de Mart 2023’te de devam etti. Şubat 2023’te sokak bileşenleri İran İşçi ve Bağımsız Toplumsal Örgütler Sendikası’nı kurdu. Şubat-Mart 2023’te ise İran okullarında kız öğrencilere yönelik zehirli saldırılar arttı. İran’da ilk zehirlenmeler, 30 Kasım 2022’de dinsel sembolerden Kum kentindeki Nur Teknik Lisesi’nde görüldü, 18 öğrencide görülmüştü. Devrim Muhafızları, ordu, Besic ve mollaların herşeye nüfuz etmeye çalışırken zehirlemeler karşısında birşey yapmaması dikkat çekti. Direnişin boyutlarını Rojhilatê Kurdistan’ın Sinê-Merîwan şehrinde doğan, isyan günlüğünü izleyen Gazeteci Agirî Şaho ile gelişmelere dair sorularımızı yanıtladı.
İran’da şubat ve martta onlarca okulda bin kadar kız öğrenci zehirlendi. Neler oluyor? Kim ne amaçlıyor?
Birkaç yıl önce İran’daki kadınların yüzlerine asit döktüler. Bu yüzden kadınlar evlerinden çıkmaya korktular, başlarını açmaya korktular, eylemsiz kılındılar. İran’daki çoğu kadın asit olayından, yüzlerine atılan asitten sonra devletin bu duruma çok ses çıkarmadı. Bu toplumda bir korku yarattı. Şu anki “Jin Jiyan, Azadî” isyanında kadınlar öncü, bu nedenle birçok okulda bilinçli bir şekilde zehirleme olayı yaşanıyor. Onları tekrar korkutmak ve dışarıya çıkmalarını engellemek için radikal İslamcı grupların eliyle yapıyorlar. Allah adına yaptıklarını söyleyerek art arda açıklamalar yapıyorlar. Herkes bunların radikal İslamcılar olduğunu biliyor. Toplumu bu aktiflikten çıkarmak, kadın devrimin yarattığı prestiji kırmak için yapıyorlar.
Kürt kadını Jîna Mahsa Emînî’nin Tahran’da saçları gözüktüğü için gözaltında katledilmesi sonrası Rojhilatê Kurdistan eyaletinin Saqız kentinde 17 Eylül 2022’de başlayıp Tahran ve diğer eyaletlere yayılan isyanla İran dünya gündemine oturdu. Kış şartlarında Şubat 2023’te de protestolar, grevler sürdü. “Jin, Jiyan, Azadî”, “Zan, zendegi, azadî”, “Molla rejimi defol”, “Ölüm olsun zalime, ister şah olsun ister molla”, “Devrim Muhafızı’na ölüm!”, “Müslümanların Rehberi Rusya ve Çin’in uşağı”, “Örtülü, örtüsüz, devrime doğru ileri” gibi sloganlar öne çıktı. 6 aylık direnişin karakteri nasıl özetlenebilir?
İran serhildanı İran takvimi Hicri-Şemsi’ye göre 1401 yılında oldu, Mart 2023 ile birlikte Hicri-Şemsi’ye göre 1402 yılı olacak. İran’da 1996 ve 1999 yıllarında iki büyük isyan gerçekleşti. Bu isyanlara kadınlar ve gençler öncülük etti. Aralarında öğretmenler ve diğer kesimler de vardı. İran İslam Cumhuriyeti’nde 44 yıldır kadınlar çok ezildi, baskılandı. İran’ın temel kanun ve yasalarında yerleri çok yok. Kadınlar erkek gibi görülüyor ve engellerle dolu bir yaşamları var. Kadınlar evlere hapsedildi. Yine gençler İran’da işsiz. Bu yüzden İran’da birçok kesim, ulus, farklı diller, farklı inançlar baskılanıyor. Gençlerin geleceğe dair güzel umutları var. Bu isyanlarda kadınların “Jin, Jiyan, Azadî” sloganlarının atması bilinçlidir. Yani kadının özgür olması gerekliliği, özgür bir yaşamın olması ve İran halkların eşit bir yaşama kavuşacağı anlamı çıkar. Bu nedenle Kurdistan’da başladı bu isyan. 44 yıldır Kurdistan’da pozisyon güçleri vardı, medeni kurumlar vardı, muhalif kesimler vardı. 20 yy. isyanlarında güçlü bir tecrübe var. Bu nedenle herkesin gözü burada. Çok bedel ödedi. 44 yıl önce İslam Cumhuriyeti başa geldiğinde referandum yaptılar. Kürt halkının yüzde 95’i “İslam Cumhuriyeti olmasın” diye oy verdi. Bu yüzden bu isyanlar devam ediyor. Bütün İran halkları Kürt halkından cesaret aldılar. Bu isyanda Kürt halkı için “Çav u Ronahiya me ye” (Bizim gözümüz ve ışığımızdır) dediler.
İran’da hiçbir ses yokken Sinê, Mahabad, Bokan (Bükan) öncülük ettiler ve birçok şehit verdiler. Haftalarca ambargo altında çemberde kaldılar. Buna rağmen direndiler. Gençler direndiler. Şu an durum şu: Büyük şehirlerde, metropollerde birçok semtte de yürüyüşler var. Kurdistan bölgesinde imkan bulduklarında gece gündüz demeden yürüyüşler yapıyorlar. Belucistan’da başta dinsel bir çıkış ile başladı, cuma namazı çıkışı başladı. Başlangıç karakteri olarak erkek egemenlikliydi, daha sonra kadınlar bu öncülüğü aldı. Feodalizmin etkisi çok güçlü olmasına rağmen devrimci kadınlar öne çıktı.
Şu an İran’daki durum belki önceki günler gibi değil. Birçok örgüt ve kimlik var. İdeolojik, merkezi sistem sorunlar yaşıyor. Sistemin meşruluğu kalmadı. Halk mücadelesini başka bir şekilde sürdürüyor. Sanatçılar, aydınlar, kadınlar, gençler, sinema oyuncuları her fırsatta dijital medya üzerinden İslam Cumhuriyeti’ne karşı rahatsızlıklarını dile getiriyorlar. Devrim bitmiş veya bastırılmış değil, devrimin yöntemi değişti.
Meşruluğu kalmamış
Eylül 2022’den beri 4 protestocu idam edildi. Urmiye’de 2021’de tutuklanan Kürt siyasetçi ve aktivist Serkut Ahmadi idam edildi. Jîna Emînî’yi katleden Erşad Devriyesi’nin bağlı olduğu Ahlaki Emniyet Polisi (Gaşt-e Erşad) konusunda haberler çıktı. Sokak devriyelerine çıkarmama veya lağvetme yönlü haberler… Lağvedilmesi yönetim gündeminde olan kurumlar var mı? İdamlar yine lağvetme gibi palyatif adımlar halklara geri adım attırır mı?
Her ne kadar İran İslam Cumhuriyeti zindanlarda büyük bir işkence, baskı uygulasa da idamlar olsa da kimse pişman olmuş, geri adım atmış değil. Bu 6 aydır İran’daki halk ve Rojhilatê Kurdistan’daki halklar tarafından İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı güçlü bir basınç var. Birçok kişi ses çıkardı.
İran uluslararası kuruluşlardan gelen tepkileri ve demokratik sesleri kısmak için göstermelik de olsa kadın ‘Ahlak Polisleri’ni -ki bunlar toplum içinde ahlaksızlığı geliştiriyorlar- geri çektiğini kaydetti. Pişmanlık belirtisi gösterseler de asıl onlara geri adım attıran basınç oldu. Bu bir aldatma, kandırma ve popülist siyasettir. Birçok devlet idaresinde talimat verilmiş, hicabı (başını örtme) tam olmayan kadınları işten atıyorlar. Ama halk sahip çıkacak, kurumlar bu kişilere sahip çıkacak.
Şehirlerde dairelere, üniversitelere kameralar yerleştirilmiş. Yani zemin buldukları yerde hakimiyet kurmak için. Tüm kurumlarda polisin olmadığı yerde halkın üzerinde baskı oluşturmak istiyor. Ancak kadınlar İran’da birçok yerde eskisi gibi hicab (başörtüsü) takmayarak sisteme karşı duruş ve rahatsızlıklarını gösteriyorlar. Dijital medya üzerinde buna karşı çıkıyorlar. Şunu belirtmek istiyorum: Sistem bu isyanın etkisi azaltmak, bu isyanın çok renkliliğini ortadan kaldırmak ve soğutmak istedi. İran’da 18, 19, 20 ve 21 yaş aralığında çok genç nüfus var. Bunlar çok bilinçli ve umutsuz gençler. Çoğu işsiz. Bir gelecekleri yok. Ve bu özgürlükleri önünde büyük bir risk. İran reformlar yaparak tepkilerini dindirmek istiyor. İki, üç ay önce polisleri geri çektiğini söylese de şu an hakim oldukları yerlerde kadınlara karşı daha kötü uygulamalar var.
İran hükümeti, kamuoyunu ve halkı değişiklikler yaptığına inandırmak istedi, ama birinci günde herkes biliyordu ki bu bir aldatmacadır. İdam kararlarıyla siyasi tutsakları teslim altına almak ve onlar üzerinden bütünüyle halka gözdağı vermek istedi. Buna karşı halkın ortak sloganı “Birimiz gitse binler onun yerini alacak” oldu. Başta birkaç idamla halkı korkutmak, sindirmek istedi. Fakat halk daha çok sahiplendi.
Azeri ve Kürtler birbirilerine yakınlaştı
İsyan Farslar, Azeriler, Kürtler, Araplar, Beluçlar arasında çelişkileri ne ölçüde azalttı? Mayıs 1946’da Mahabad Cumhuriyeti ile Azerbaycan Milli Hükümeti arasındaki anlaşmanın tazelenmesi korkusu rejimde var mı?
44 yıldır İran’da yaşanan isyanlara halkın geneli katılsa da bu son isyanda çok rahatlıkla söylenebilir ki ilk defa bu kadar güçlü bir halk birlikteliği var. Bu isyanın temel özelliği ortak istekler ve hedefler önde. Çelişkiler çok az. Azeri ve Farslar Kurdistan’a ve Belucistan’a sahip çıktılar. Bu yaklaşım gelişerek büyüyor. İslam Cumhuriyeti ve daha öncesinde Pehlevi’nin halkın içerisinde inşa ettiği çelişkilerin etkisi azalıyor. Var olan çelişkiler daha çok dış muhalefet içinde olan çelişkilerdir. Muhalifler içinde saltanatçılara, ‘şah’ın oğluna maalesef bazı Kürt güçleri ve bazı Farslar, Amerika ve İngilizler destek veriyor. Bu çelişkiler daha çok dışarıdaki halk içinde yaşanıyor. İçeride ise Azerbaycan’da Azeri ve Kürtler birbirlerine yakınlaştı. Bazı kesimler devlet içinde hem Kürt hem de Azeriler arasında çelişkiler çıkarmak istiyor. AKP-MHP tarafından örgütlendirilmiş Bazı Azeriler özellikle dijital medya üzerinden çelişkiler çıkarmak istiyor. Çok rahatlıkla söyleyebiliriz ki, bu devrim İran halklarını birbirine yakınlaştırdı. Tümden çelişkilerin kalktığını, hiç kalmadığını söylemek doğru olmaz. Yalnız iyi bir zemin yarattı. Halklar ve siyasi güçler bu durum üzerinden iyi bir sonuç çıkarırlarsa demokratik ulus projesi yaşamsallaştırılabilir.
İran’da hiçbir ulus tek başına başarı sağlayamaz. Kürt halkı her ne kadar buna öncülük ettiyse de halklar bundan moral almış olsalar da ancak birlikte ve yardımlaşarak devrimi başarıya ulaştırabilirler. Sistemin meşruluğu kalmadı. Sistem büyük bir darbe aldı. Çok güçlü pozitif bir zemin yaratıldı. Bu 44 yılda halklar hiç bu kadar yakınlaşmamıştı, sloganlar hiç bu kadar ortaklaşmamıştı, istekler ve sahiplenme bu kadar ortaklaşmamıştı. Bu yüzden iyi bir zemin yakalandı. Bazı siyasi kesimlerin politize olduğunu söyledim, ama pragmatist bir politizelik değil. Dışarıda bazı muhalif güçlerin yaratmak istediğinin halkta karşılığı yok. Batılı ülkeler şu an onları destekliyor ve çelişkiler yaratmak istiyorlar. 44 yıldır iyi bir örnek var. ‘Arap Baharı’yla birçok ülkede değişimler oldu. Ortadoğu’da ve diğer birçok yerde sistemler değişti. Fakat İran hem tarihi hem de coğrafi olarak inançlar ve halklar olarak farklı bir yerde. Örneğin Türkler İran’ı işgal ettiklerinde Selçuklu sisteminde kral ve paşalar Türk’tü, fakat vezir ve sarayı yönetenler İranlılardı. Abbasiler İran’ı işgal ettiğinde İran’ı yönetenler İranlılardı. İslam sistem olarak, düşünce olarak yeniydi, yine de yönetmede İran’ın taklidiydi. İran’dan söz ettiğimde bütün bir İran halkını, Kürt, Beluci, Azeri, Türkmen, Arap sadece tek bir milletten bahsetmiyorum. İran’ın diğer bir özelliği sürekli dışa karşı bir savunma içinde olması. İran Ortadoğu’nun Fransa’sı olarak adlandırılır. Sürekli içteki başkaldırılarla yenilmiş, dıştan değil. Bu yüzden karakter olarak İran farklıdır.
Merkezi sistem, federalizm, konfederalizm, Rojava modeli tartışması
Molla rejimi kurucusu Ayetullah Humeyni döneminde Ekim 1981-Ağustos 1989 arasında 8 yıl başbakanlık yapan, muhalefete geçince Şubat 2011’den beri ev hapsinde olan Mir Hüseyin Musevi de halk oyuyla yeni rejimin kurulması gerektiğini söyledi. Rojava modeli de tartışılıyor. İran’daki Farslar, Azeriler, Beluçlar, Kürtlerin gelecek vizyonunda neler var?
Şunu söyleyebiliriz: ‘Şah’ın iktidarıyla çelişkiler ve kirlilikler çoğalmıştı, şimdi bu çatlak daha da derinleşti. Bu yüzden tam olarak sistemin yüzde 100 tarifi güçtür. İran halkı özgürlükçü bir halktır. Ortadoğu’da ve Kürt halkı içinde değişimler oldu. Rojhilatê Kurdistan’da okuyan kesimde rahatsızlıklar çok. Erkeklere oranla kadınlar daha fazla okuyor. İran’da bilinç üst düzeyde. Bu yüzden İran’daki sistem Suriye ve Irak ya da Afganistan’la karşılaştırılamaz. Benzerlikler olsa da çok eski bir sistemdir, çok eski ve uzmanlaşmış bir iktidarlaşma var. Fakat meşruluğu kalmamış. Ama gidişe dair kesin bir tarih kestirmek güç. Dış müdahaleler sayesinde bu sistem kendini koruyor. İçeriden çok daha rahat bir şekilde halkların dayanışması devrimi başarıya götürebilir.
Mir Hüseyin Musevi 15 yıla yakındır evinde tutukluydu. 2009’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde Hüseyin Musevi kazandı, fakat Mahmud Ahmedinejad’ı iktidara getirdiler. Halk karşı tepki gösterdi. Mir Hüseyin Musevi, yeni bir kanun çıkararak İran’ı bu krizden çıkarmak istiyor. Hüseyin Musevi’nin bu çabası kesinlikle özgürlük için ve halklar için değil, sistem içinde kadrolaşmayı ve sistemin bozulmasının önüne geçmektir. Devleti restore etmek, başka bir formülle iktidar olmak istiyorlar. Musevi’nin yaptığı tamamıyla iktidar savaşıdır. Özgürlük için devrim yapmak ya da halk için bir şey düşünmüyor. Musevi sistemin yıkılmasını istemiyor, yönetimin değişmesini istiyor. İran rejimi bu dönemde daha çok reformistleri, sporcuları öne çıkarmaya çalışıyor. Şimdi o sözde muhalif olarak gösterilenler, Musevi kesinlikle muhalif değil. Musevi, “İslam Cumhuriyeti gitsin, yeni bir sistem gelsin” demiyor. Bunlar iktidar savaşı içindeler, tekrardan iktidar olmak istiyorlar. Ne içeride ne de dışarıda fazla destekçisi var. Halk ne reformistleri ne de muhafazakarları istediğini söylüyor. Her ikisi de bitmiş, sistem çökmüş. Halk bunların farkında.
İran halkının çoğunluğu hem içeride hem de dışarıda olanlar merkezi bir sistem istemiyor. ‘La-Merkezi Sistem’ istiyorlar. Herkes bölgesinde kendi kendini yönetmek istiyor. Birçok insan Arapların deyimiyle ‘La-Merkezi Sistem’, Farsi deyimle ‘Xeyre Mutrmerkiz’ kelimesini kullanıyor, yani Federalizm, Konfederalizm sistemi… Yani herkesin eşit olduğu bir sistem, kadınların özgür olduğu ve yönetimde yer aldığı, gençlerin yönetimde yer aldığı, ulusların özgür olduğu ve her bölgede kendi dilleriyle eğitim aldığı bir sistem. Yani bunlar ortak taleplerdir. Rojava modeli başarılı bir modeldir. Demokratik ulus, halkların birlikte yaşamı tartışılıyor. Sosyalist, demokrat kesimler için başarılı bir örnektir. Yaklaşık 12 yıl oldu, Türkiye DAİŞ çeteleri ile bu kazanımlara saldırdı. Rojava sistemi demokratik bir sistem olarak buna karşı ayakta durmayı başardı. Bu sistem merkezi olmayıp halkların özgürlüğünü esas aldığı için İran’da da tartışılıyor.
Agirî Şaho kimdir?
Gazetecilik yapan Agirî Şaho Eylül 1977’de Sinê’ye (Senendec) bağlı Merîwan şehrinde doğdu. 1978’de zirveye ulaşan protesto ve kaos ortamında doğduğunu kaydeden Agirî Şaho yaşam yolunu şöyle özetliyor: “Çocukluğumda Rojhilatê Kurdistan’da Kürt güçleri İran rejimine karşı savaşıyordu. Çocukluğumuzda uzun yıllar İran’da, Rojhilatê Kurdistan’da Kürtçe okumak-yazmak yasaktı. Fakat biz evimizde yakın eş dost ve akrabalarımızla bunu geliştirdik. Daha sonra Merîwan’da edebi bir derneğin üyesi olarak yıllarca çalıştım. Yaklaşık 10 yıldır Avrupa’dayım. 15 yıldır basında çalışıyorum.”
* Çeviri için Mahsum Sağlam’a teşekkürler.