Tek tip iktidar alanına odaklı ittihatçı zihniyetle karakterize edilen tahakküm biçimi nice kıyım ve travmalar yaratmakla kalmamış, bunlara neredeyse her an yenilerini eklemektedir. Bu zihniyet ve tahakküm biçimiyle sadece dün katledilmemiş, bugün gasp edilmiş, yarınlar ise ipotek altına alınmıştır.
Rızasız yol-her türlü tahakküm biçimi sadece sorun ve zulüm üretir. Halklarımıza, emekçiler ve kadınlara ödetilen bedeller ağır, ekosistemde yaratılan tahribat derindir. İnkâr ve asimilasyon kıskacına alınan Alevi halkların toplumsal hakikatine yönelik saldırılar da aralıksız şekilde devam etmektedir.
Esasen, Kürt barışı sürecinin rafa kaldırılmasıyla beraber, tek tipçi rejim hak mücadelelerini bertaraf edebilmek, öngördüğü tahakküm alanını yaratabilmek için yaşamın her alanını kapsayan topyekün ve kararlı bir saldırı konsepti başlatmış, kesintisiz biçimde sürdürmektedir. Demokratikleşmeyle çözümlenebilecek pek çok mesele tek tipçi politikalarda ısrar nedeniyle içinden çıkılamaz sorunlara dönüştürülmekte, hak talep ve mücadeleleri ise kriminalize edilmektedir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde kurulan Alevi diyaneti üzerinden Alevi Yolu ve toplumsallığını hakikatinden koparmayı, tahakküm altına alarak eritmeyi amaçlayan yeni hamleler geliştirilmekte olup bunlardan biri de cemevlerine maaşlı “Dede” atama girişimidir. Dernek, federasyon, konfederasyon vb. biçimdeki Alevi örgütlülükleri bu politika ve girişimleri ağırlıklı olarak red etmekle beraber, Alevi diyanetince esas olarak bağımsız cemevlerinin bu girişime ortak edilmeye çalışıldığı görülmektedir. Bu yaklaşım surda bir gedik açma girişimi olup, belli bir başarı düzeyi yakalanması durumunda süreç içerisinde bu politikayı red eden kurumlarımızın kriminalize edileceğini, dahası devlet gücü ve olanaklarıyla, çıkarılacak yasalarla cemevlerimize el konulacağını göreceğiz. Sonucun esas belirleyeni ise Alevilerin duruşu ve direnç düzeyi olacaktır.
Yüzyıllardır saldırı altında olan Alevi Yolu ve toplumsallığı özerk, özgün yapısını koruyup sürdürebilmişken müdahaleye açık duruma nasıl düştüğümüzü düşünmek zorundayız. Aslında cevap nettir; bu durum tarihsel-toplumsal gerçekliğimizin sistematik biçimde darbelenmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Hakikatinden kopan/koparılan her halk esasen düşkünleşir, öğütülmeye açık duruma gelir. Toplumsal zihniyetten kopuş, -ki bu bizde öğretimizdir- toplumsal aklın yitirilişi ve çözülüş sürecine girme anlamına gelmektedir. Ardından anlam dünyasının yitimi ve toplumsal kurumların çözülüşü gelir ki bu da söz konusu halkın toplumsal gerçeğini, direncini yitirmesi, gittikçe tarihin karanlık sayfalarına gömülmesi anlamına gelmektedir.
Raa/Reya Heq-Alevilik Rıza Yolu’dur, rızasız lokmaya tamah edilemez. Alevi Yolu’nda maaşlı dede olamaz, her Alevinin ceddinin ikrar verdiği “Ocak” vardır, bu bağ bakidir. Camide, kilisede, havrada vb. inanç mekânlarında o inancın herhangi bir görevlisi olabilir, söz konusu inancın mensubu, o inancın herhangi bir mekânında ibadetini gerçekleştirebilir. Alevi Yolu’nda böyle değildir, her talip esasen kendi Ocağı/Piri ile dar didar olmak zorundadır. Her Alevi Sırat-ı Mizan’dan geçebilmek, yani vicdan terazisinde aklanabilmek zorundadır. Bunun için kendisi, hanesi, toplumu, cümle insanlık, kurt-kuş ve kâinatla rızalık ilişkisi içinde olmak zorundadır.
Rızasız lokmaya el uzatılamaz! Ocaklar kemalet odaklarıdır, Yol ile bağlıdır, misyonları topluma ışık taşımak, Yol’un kemaleti ile buluşturmaktır. Yol talip Yolu’dur, Yolun sahibi Ana’dır ve bu Yol’da tahakküm ilişkilerine yer yoktur. Talibi rehbersiz bırakmak, bir tahakküm odağının maaşlı memuru olmak olsa olsa düşkünlük anlamına gelir. Ve düşkünden ne Pir ne Ana ne de Talip olamaz.
Yol, Rıza Yolu’dur, devletli uygarlık çizgisi, onun tahakkümcü zihniyet ve edimleri karşısında mazlumların binlerce yıllık eşitlikçi, özgürlükçü, barışçı çizgisidir. Hakikat bilgisiyle (Öğretimiz), anlam dünyasıyla, toplumsallaşma biçimi ve kurumlaşmalarıyla A’dan Z’ye toplumcu bir yaşam biçimidir. Ocaklar sistemi; tahakkümcü ilişkilenme biçimlerine yer vermeyen, sınıflı, cinsiyetçi, tahakkümcü, gaspçı, sürüleştiren zihniyet ve antitoplumcu sistemler karşısında “alternatif bir toplumsal sistem” olarak inşa edilmiş ve bu hakikatini koruduğu sürece zapt edilemez bir sistemdir, birebir örgütlülük modelidir.
Hakikat bilgimizle-öğretimizle ve Ocaklarımızla, Dergâh sisteminin talipleri için ise Dergâhla, Yol’un hakikati üzerinden buluşmamız, tarihsel-toplumsal hakikatimizle, Yol’un evrensel önermeleriyle buluşmamız, rızasız yolun tüm saldırılarını boşa çıkarmamız anlamına gelecektir.
Aşk ile