Rıza toplumu sürekleri olarak tarihsel hafızamızdan güç alarak iç ve dış iktidar odaklarına karşı, yaşatılan kültürel ve fiziki katliamlara karşı, hakikatimizle bütünleşmek için, kentlerde dergah sistemi ile Alevi inancını yeniden inşa etmek için; birey, toplum ve doğanın ikrarlı ilişkisini görünür kılmak için, rıza toplumu sürekleri ile beraber yol yürümek için, her Alevi canın ocağı ile inancı ile ikrar tazelemesi için, canların birliği için, kültürel direniş damarının devriye edilmesi için kom olmamız gerektiğine inanıyoruz. Yaşamın birçok alanında komün gücünü, potansiyelini açığa çıkarmak için rıza toplumu meclislerini kurmak bu kadim geleneği devriye etmek, birey, toplum ve doğaya karşı sorumluluktur, verilen ikrarın gereğidir. Bu bilinçle gelin canlar cem olalım, cemde keramet vardır. Günümüzün en büyük kerameti Nahak zihniyete karşı ikrarından dönmemektir, hak kelamını dile getirmektir. İkrarına bağlı kalmak politik tutum belirlemektir. İkrar birliği cem birliğidir. Asıl kemalet verilen ikrarda durmaktır. “Öl ikrar verme, öl ikrarından dönme” ahlaki ilke ikrara bağlılığı en zor şartlarda bile, işin ucunda serden geçmek de olsa ikrara bağlılığı anlatır.
Bizim amacımız hanemizde, mahallemizde, iş yerimizde, kasabamızda, eğitim alanında, ekoloji alanında, gençlik ve kadın canlarımızla, pirlerimizle kısacası yaşamın her alanında özgür birey olmak, bunun için de cem u civat kültürünü devam ettirmek; Nahak zihniyete karşı yeni bir yaşam coşkusuyla her an yaşama yeni başlayacakmış gibi bir adım atmak, “hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” düsturu ile birlenmektir. “Birlik olmadan dirlik olmaz” sözü tarihsel bir hakikati anlatır. Arsızın, hırsızın, nursuzun, pirsizin yaratacağı tahripleri engellemenin tek yolu “yolda birlik” olmaktır. Bizleri birliğe çağıran zamanın ruhu vardır.
İktidarın her söylemini Tanrı’nın buyruğu olarak kabul eden, emre itaati inancın gereği olarak gören, kendisini nesne olarak kabul eden bireylerden oluşan toplum modeli, güçlenen devlet anlayışı karşısında silikleşen, hakikatinden uzaklaşan, kadavra haline gelen, karıncalaşan kişi gerçekliğini ifade etmektedir. Bu zihin yapısıyla inşa edilmiş toplumda kişiler, kendi gerçekliğinin farkında değiller; kendi hakikatini unutmuş, kendisi olmaktan uzaklaşmış, dolayısıyla özgürlükten de uzaklaşmış manasına gelir. Özgürlük yoksa ya da hakikat ve özgürlük arayışında bulunmuyorsa, ikrarlı ve rızalı yaşamıyorsa toplumsal ahlakını da yitirmiştir. Toplumsal ahlakın yitirilmesi demek, iktidarın elinde nesneleşmek anlamına gelir. Nesneleşen toplum kendini bilmekten uzaklaşmış, kendisi için düşünemez, cansız bir nesne gibi iktidarın oyuncağı haline gelmiştir. İktidarın her türlüsü anti toplum, anti demokrasi ve anti hakikat anlamına gelir ki, bu duruma özgürlüğün, ahlakın yitimi diyebiliriz. Çünkü özgürlük ahlakın kaynağıdır. Komün yaşamı ya da komün meclisleri, itaati esas alan düşürülmüş kişilerden çok, özgür yurttaşlardan meydana gelmiş doğal toplum özelliklerini içselleştirmiş topluluğu ifade eder. “En iyi yurttaşlık doğal toplum yurttaşlığıdır” kelamı toplumsal örgütlülük içinde yaşamayı ifade eder. Rıza toplumu perspektifi ile var olan komün meclislerindeki her birey kendini toplumuyla tamamlar, evrensel oluşla var olur, birbirini bütünler, besler, var eder, iri eder, diri eder ve yaşatır. Bu meclislerdeki her can kendini bildiği kadar evreni de o kadar bilir.
İnsanlığa ait tüm komünal değerlerin yok edilmeye çalışıldığı bu dem-i devranda Hak meclisinde ikrarlaşmak Nuh’un gemisine binmekle eşdeğerdir. İnancımızın kemaleti, kültürel direniş hattı ve Xızır aklı azımsanmayacak kudrettedir. Bu bilgelik ve yaratılan değerler, ödenen bedeller, katliamlar canların rıza toplumu meclisinde bir araya gelmesi için fazlasıyla imkan sunmaktadır. Beraber yol yürüdüğümüz tüm canlarla gerek kararların oluşturulmasında gerekse bunların uygulanmasına katılarak belirleyici oldukları toplumsal bir modeldir meclis. Komün gücü mecliste yaşam alanı bulur. Günümüz gerçekliğine baktığımızda, canların farklılıkları temelinde, özgür iradeleriyle ikrar ve rızalık esası üzerine katıldıkları, ortak bir zihniyetle donandıkları, zamanla ruhsal ve zihinsel birlik oluşturdukları bir rıza toplumu yaşam formudur. Bu forma ulaşmak komün üyelerinin ihtiyaç duydukları toplumsal yaşamın her alanında Alevi fikriyatı ile birlik sağlanabilir. Kendi fikriyatımızla, rıza toplumu perspektifi ile, cem u civat erkanı ile doğrudan demokrasi kültürünün en üst düzeyde inşası anlamına gelir. Bu yönüyle meclislerimiz aynı zamanda ahlaki politik alanlardır. Yaşamı ilgilendiren hemen her konuda canların doğrudan katılımı ile kararların rızalıkla alındığı, oluşturulan kararların uygulanmasının planlandığı ve pratikleştirildiği, Hak aşkı Xızır gayretinin esas alındığı bir toplumsal yaşam alanında bahsediyoruz. Tıpkı gerçek cem erkanı gibi. Xızır aklı ile gayret etmek, çalışmalara zorunlu katılmaktan çok özgürlük haline gelmesidir.
Farklılıkların birlik içinde ikrar ve rızalığı esas alan yaşamın yeniden örgütlenmesi, inşa edilmesi demek, yeni bir toplum icat etmek değildir. Toplumun geriletilen, yabancılaşmaya uğratılan, baskılanan demokratik özünü açığa çıkarmadır. Bunun için rıza toplumuna ait bütün süreklerin yaşamın geneli ile ilgili kom meclisleri oluşturmaları demokratik siyasetin özünü oluşturur. Nahak zihniyetin bize reva gördüğü yaşam insani hiçbir değerle bağdaştırılamayacak muhtevadadır. İnsanın zihninin işgal edildiği, sömürgeleştirildiği bir yaşam. Böyle bir toplumda toplumsal politika gelişir mi? Toplumsal politika gelişmezse özgürlük olur mu? Politikanın gelişmediği, özgürlüğün olmadığı bir yaşamda ahlak ve vicdan ne kadar belirleyici olur?
Alevi inancında yürütülen her cem erkanı, görülen her Dar-Didar, her direniş, verilen ikrar, paylaşılan her lokma komünal bir sistem kurmanın mücadelesidir. Rıza şehri meclisini, kırklar meclisini bu kapsamda değerlendirmek gerekiyor. Kırklar meclisindeki her can diğerinin varlığı sayesinde anlam kazanır, var olur. Bu mecliste farklılıkların ikrarlı birliği esas alındığı için eşitlik anlam kazanır.
Birlik meydanına ikrar veren canlara aşk olsun.