Şırnak’ın Cizre ilçesindeki 9 mahallede 1 Haziran 2016 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından ilan edilen ‘riskli alan’ kararı Anayasa Mahkemesi’ne taşındı. 483,13 hektarlık alanı kapsayan karar için TMMOB, belediye ve 14 aile, avukatları aracılığıyla kararın durdurulmasına ilişkin Danıştay 14. Dairesi’ne başvuruda bulunmuştu. Daha sonra İçişleri Bakanlığı tarafından belediyeye atanan kayyum, itirazı çekerken, 14 ailenin itirazı Danıştay 14. Dairesi tarafından reddedilmiş ve karar ‘hukuka uygun’ bulunmuştu. Danıştay, yasak sırasında evlerin 14 bin 183’ünün az hasarlı, 2 bin 564’ünün ağır hasarlı ve 145’inin tamamen yıkıldığını gerekçe göstererek bu karara vardı. Bütün ailelerin AYM’ye yaptığı bireysel başvuruda, şu ifadelere yer verildi:
Başvuru konusu alan,tarihsel tanıklığıyla, tüm insanlık ailesinin ortak mirasıdır.İdare, bu ortak mirasın korunarak gelecek kuşaklara mevcut şekliyle aktarılmasıyla yükümlüdür.
Bu halde açıktır ki söz konusu yerin riskli alan ilan edilmesi adil yargılanma hakkının yanı sıra başvurucunun kişisel güvenlik ve gelişim hakkı ile Anayasa md. 63’te düzenlenen kültür ve tabiat varlıklarının korunması yükümlülüğünün ihlali niteliğindedir.
Önemle belirtmek isteriz ki gerek Danıştay 14. Daire’nin gerek Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun kararları genel geçer ifadelerden ibaret olup gerekçesizdir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.05.2014 tarihli kararına göre “Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlenmelere dayandırıldığını ortaya koyacak, kısaca maddi olgularla hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
Kararların gerekçeli olması gerekirken gerek Danıtay 14. Dairesi’nin davanın reddi kararında gerekse Danıştay İdari Davalar Kurulu’nun temyizimizin reddine ilişkin kararında dava dilekçemizde belirttiğimiz haklı dava gerekçelerimizin hiçbiri değerlendirilmemiş adeta yok sayılarak iddialarımız değerlendirmekten kaçınılmıştır. Bunun yerine idarenin eylemlerinin yargısal denetim dışında kalması sonucunu doğuracak sözde bir gerekçe yazmıştır. Bu da en açık haliyle gerekçeli karar hakkımızın ihlalidir.
ŞIRNAK