İşte hiç kimse “savaş”tan ve “darbe”den yakasını düşünülen böyle bir afla kurtaramaz. Çünkü bu “savaş” ve “darbenin” içinde öyle suçlar vardır ki, bunları hiçbir “af” temizleyemez.
Veysi Sarısözen
Sedat Peker’in anlattıkları çuvala sığmaz. Zaten delindi. Çuvalı “cart” diye delen iki Saray danışmanı aynı anda “hastalandı” ve istifayı basıp sıvıştı.
Çuval delindiğine göre, şimdi savcının birisinin başlattığı Peker’in iddialarıyla ilgili soruşturmada çuvaldan fırlayan fırlayana olacak.
Tam bu “fırlamaları” düşünürken AKP kulislerinde bir “af” söylentisi ortalığa yayıldı. İşte bu, çuvaldan fırlayan en büyük, en sunturlu, en katmerli “fırlama.” Belli ki, çuvalın içindekiler Peker’in silkelemesiyle bir an evvel fırlayabilmek için kıpraştıkça, Saray “en iyisi bunları ben çuvaldan çıkarayım, kendim de çuvalda kalmayayım” diyerek bir “açılıma” karar verdi.
Bu karar, eğer alındıysa ne anlama geliyor?
Birincisi seçimden “kaçmanın”, bir devlete, mesela Suriye ya da Yunanistan’a karşı “savaş ilan” etmenin ve buna dayanarak seçimleri çıkmaz ayın son çarşambasına ertelemenin mümkün olmadığı demek ki anlaşıldı. Yani seçim muhtemelen yapılacak.
İkincisi, bir başka şey de anlaşıldı. AKP seçimleri kaybedecek. Erdoğan bir seçim anketlerine, bir kendi teşkilatının “metal yorgunluğuna” ve bir de Peker’in twitlerine bakıp hem seçimden kaçamayacağını hem de kaybedeceğini anladı.
Siz olsanız ne yaparsınız?
Kendiniz için af çıkarırsınız. Demek ki bu da sizin gibi yapacak. Af çıkaracak.
Hangi konularda?
Peker’in ve Altılı Masa’nın ifşa etti konularda. Yani yolsuzluk, hırsızlık, mala çökme, eroin kaçakçılığı, altın madeninden rant kazanmak için Hablemitoğlu gibilerini kerempeteye getirmek, ormanları yağmalamak, konserleri yasaklamak, Kavala’yı rehin almak ve benzerleri.
Bu suçlarla ilgili af çıktığı zaman Peker’in de, Cevheri Güven’in de, benzerlerinin de, Altılı Masa’nın da “emekleri” ertesi gün çöpe gidecek. Sen o günden sonra istediğin kadar çöplüğü eşele. Çıkardığın her kerih çürümüş “suç” artık hukukun değil de, “tarih çöpçülerinin” konusu olacak. “Erdoğan vaktiyle şöyleden böyle yapmıştı” diyeceksin, o sana, diyelim ki “ana muhalefet partisi başkanı” olarak “boş versene, atı alan Üsküdar’ı geçti” diyecek.
Ve belki de Üsküdar’ı geçen Erdoğan, Altılı Masa’nın gecekondu misali koalisyonunu, bir yıla varmadan, darmadağın edecek.
Durum vahim ama ümitsiz değil.
Çuvalın yüzde doksan sekizi kuliste konuşulan afla kesinlikle boşalır. Bütün hırsızlar, yolsuzlar, mala çökücüler, çökmek için insan öldürenler, eroin baronları, kara para aklayıcılar, tüm mafya babaları “aklanır.” AKP beraat etmiş olur.
Ama çuvalda turpun iki tane büyüğü var.
Bunlardan birisi “çözüm sürecinin tekmelenmesi ve savaşın başlaması”, diğeri 15 Temmuz “çakma darbe” komplosu. Özetle “savaş” ve “darbe”.
İşte hiç kimse “savaş”tan ve “darbe”den yakasını düşünülen böyle bir afla kurtaramaz. Çünkü bu “savaş” ve “darbenin” içinde öyle suçlar vardır ki, bunları hiçbir “af” temizleyemez.
Savaşın ve darbenin sonucunda Türkiye yıkımın eşiğine geldi. Ekonomisi enkaz. Türkiye Cumhuriyeti Putin ve Biden’ın masa tenisi maçında patlak pingpong topuna döndü. Devlet mi mafya mı belli olmaz oldu. Mapusaneler tıklım tıklım. Onbin HDP’li. Generallerin yarısı. Albayların yüzde doksanı. Doktorlar Avrupa’ya iltica ederken, Türkler ve Kürtler muhacir olurken, Türkiye’ye içi DAİŞ kaynayan beş milyon Suriyeli doldu.
(Parantez: Sen Suriye’de iç savaşa benzin dökersen, Esad devrilecek diye Sünni Arapları ÖSO möso diye “eğitip donatırsan”, lakin Esad ayakta kalırsa, gariibim Suriyeli sünni Arap ne yapsın, soluğu Türkiye’de alır haliyle. Zor gönderirsin. Hiç kimse canını pazarda bulmamıştır.)
Her neyse.
Demek ki turpun bir büyüğü “savaş”, diğer büyüğü “darbe”.
Şimdi Saray’ın yapıp ettiklerini orta yere sermek için varını yoğunu ortaya koyan “ifşacılar” faka basmak üzere. TBMM’den çıkarılacak tek maddelik bir af yasası onların tüm emeklerini havaya uçuracak. Af sarayı temize çıkaracak.
O halde?
O halde “ileri”. Bir adım daha ileri. “Savaş” ve “darbe” dosyalarını açın. Ortak dosyanın başına da “savaş sebep, darbe sonuç” diye yazın. Bu öyle bir “sebep ve sonuçtur” ki, gerçekleri ortaya koyduğunuz anda, “savaşı” açanlar, “darbeyi” yapanlar yakalarını ne bu dünyada, ne de öteki dünyada kurtaramazlar.
Savaş ve darbe suçunun affı olmaz çünkü.
Şimdi yapılacak iş devletin gizli arşivinde yer alan “savaşla” ve “darbeyle” ilgili bilinen her şeyin ifşa edilmesidir. Saray’ın af manevrası ancak bu yolla boşa çıkarılır.
Aksi durumda TBMM’den çıkarılacak bir af yasasıyla açılacak olan “beyaz defterin” ilk sayfasında onbinlerce insanın kanıyla, mahvıyla, bebeklerin hıçkırıklarıyla ve annelerin ağıtlarıyla yazılmış iki suç başlığı olduğu gibi kalacaktır:
Savaş ve darbe…