1960’lı yıllarda, hukuk fakültesini kazanıp İstanbul’a gidince, zengin sözlü edebiyat belleği ve duru bir Kürtçe ile mayalanan yüreği, kendine mecra arar. Edebiyat çevrelerine girer, şiirle buluşur, okur, araştırır ve ilk eserlerini vermeye başlar. Serbest vezinle yazdığı toplumcu-gerçekçi şiirlerinin arasına, sözlü edebiyatın incilerini de ustaca serpiştirir. Kürtçeyi o kadar edebi ve kadifemsi kullanır ki şiirleri kitaplaşmadan dilden dile, elden ele dolaşmaya başlar. Hele ‘Rev’ şiiri, çıkışına tanıklık edenlerin tariflediği gibi ‘dillere destandır.’ 1967 yılında DDKO’nun Silvan’da düzenlediği Doğu Mitingi’nde, Avukat Mehmet Ali Aslan Rev’i okuyor. Rev’e dair anlattığı anısında, o günün heyecanı hissediliyor: “miting meydanı çok kalabalıktı, damların üzeri doluydu, dinleyiciler arasında kadınların çokluğu dikkati çekiyordu, Rev şiirini okuyunca, miting alanı muazzam bir coşkuyla hareketlendi, heyecan doruktaydı ve çılgınca alkışlıyorlardı.’’
Edo Deran, Ahmet Arif’e ‘33 kurşun’ şiirini yazdıran acı olayın yaşandığı 1943 yılında Kars’ta doğuyor ve Ahmet Arif’in 33 kurşun şiirini yazdığı ‘22 yaşında’, o da ismi ile özdeşleşen ‘Rev’ şiirini yazıyor. Rev, o dönem de jandarmanın yaygınlaşan haksız ve hukuksuz baskısı karşısında, dağa çıkmak zorunda kalan iki kardeşin öyküsünü anlatan bir çığlıktır ve 1966 yılında Yeni Akış dergisinin Kasım (4.) sayısında yayınlanır.
Rev*
Ser me da girtin/ Berbangeke kûr,/Em du bira bûn/ Em e dest vala./Stêrk hildişiyan, /Dikê sibê hêj xewdabûn,/ Em du bira bûn,/Ketibûn pey belengazîya xwe,/Derketibûn serê çiya./Çiya ne bêbext bûn/Mîna cendirma …
Edo Dêran, Rev’de olduğu gibi diğer şiirlerinde de, toplumsal gerçekliği işleyip, acının dili olur. 1966 yılında katledilen Avukat Faik Bucak’ın anısına ağıt yakar; “Bir başka türlü olacak benim ölümüm/ Sessiz/ Sedasız/ Sitemsiz/ Birdenbire.’’ Aynı yıl Varto’da yaşanan depreminin ardından, yüreği ve kalemi, bu defa Varto’da üç bin canın yasını tutar. “Her gelen kış bize ölümü getirir/ Ve daha bahardan önce/ Gözbebeklerimizi alıp götürür” der. Zilan’daki yas, yüreğine öyle bir oturmuştur ki kalemi acıyı uzun uzun anlatmaya varamaz: “Zilan deresinde/ Çocukların alınlarına yazmışlardı/ kimliklerini !/ Mermi ve barutla” der ve bitirir. Şair Berken Bereh, ‘Edo Dêran’ın kitap çalışması için kaleme aldığı yazısında “… Edo Dêran kuzey Kurmancisi şiirinde, modern şiire kapıyı aralayan ilk kişidir…’’ değerlendirmesi yapmıştı. Acı olan Edo Dêran’ın, bu güçlü şair kimliğinin, hukukçu ve siyasetçi kimliği olan Abdurrahman Alaca kadar yeterince bilinmemesidir.
Elimizdeki otuz altı şiirinin çoğunluğu 1960’lı yıllarda yazdıklarıdır. Okulu bitirince, avukatlık mesleğini icra etmek için Kars’a geri döner. Memleketin ahvalinden olsa gerek, yaşamında avukatlık ve siyaset ön plana çıkınca, ne yazık ki şiiri kendine küstürür. Hiç şüphesiz müthiş bir hukuk formasyonu vardı. Bunun yanı sıra tarih, felsefe, tasavvuf ve sanat bilgisi de çok derindi. Kars farklı kimliklerin yaşadığı çok kültürlü bir kenttir, o bu kentin en zenginiydi. Yıllar önce görüştüğüm üniversiteden arkadaşı avukat Türkan Hanım, aradan geçen otuz altı yıldan sonra “Abdurrahman seçme laflar kullanırdı, gösterişe gelmezdi, filozof gibiydi” diye hatırlıyordu. Hep öyle kaldı. Kürtçeye nasıl hakimse, Türkçeye de bir o kadar hakimdi, İstanbul Türkçesiyle konuşurdu. Sohbetleri derin ve edebiydi. Küçük küçük anekdotlar, aforizmalar, fıkralar, şiirler dinleyicinin ruhunu okşuyordu. İyi halay çekerdi ama vals ve tango da yapardı. En çok sevdiği ve seslendirdiği müzik eseri Dengbêj Seyadê Şame’nin ‘Apo’ stranıydı. Lakin melodisini duyduğu barok dönemine ait herhangi bir klasik müzik eserinin de, hangi besteciye ait olduğunu hemen bilirdi. Üzerimde çok büyük bir emeği var. Bir İskandinav atasözü der ki; “Sevdiğiniz bir insanı kaybettiğinizde yüreğinizde kırk mum yanmaya başlar ve her gün bir mum söner, ama kırkıncı mum ömrünüzün sonuna değin hep yanar.’’ Aramızdan ayrıldığı 2003 yılından beri, o mum yüreğimde hep yanıyor. Yüreğimi yakıyor ama yolumu aydınlatıp, güç de veriyor. Şiirlerini yayınlamadan aramızdan ayrıldığından, 2006 yılında, şiirlerinin de içinde yer aldığı “Abdurrahman Alaca-Edo Dêran” biyografisini yayınlamıştım. Şimdilerde sadece şiirlerinin yer alacağı ‘Rev’ kitabı üzerinde çalışıyorum, umarım kısa zamanda okuyucuya ulaştırmayı başarırım.
Kaçış* Derin bir şafakta /Baskına uğradık /Elleri silahsız /iki kardeştik /Yıldızlar dökülüyordu /Horozlar sabah uykusundaydı…