İÇERİDEN/Hüseyin Aykol
Daha önce burada da değinmiştik ama yeniden değinmekte yarar var. Halen Düzce T Tipi Cezaevi’nde bulunan Resul Baltacı, 30 yıldır cezaevinde. Hatta bu süreyi iki ay geçmiş bulunuyor. Resul Baltacı’nın içinde bulunmadığı kimi eylemler nedeniyle hakkında verilen hücre cezalarına binaen Düzce 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından infazı yakılmıştı. Yani kendisine verilen yeni müddetnameye göre, 30 yıl değil 36 yıl yatacağı belirtildi. Ancak Resul Baltacı, haklı olarak bu infaz yakma kararına itiraz etti. Kendisine hücre cezası verilen olaylarda yer almadığını ispat etti.
Bunun üzerine Düzce 3. Ağır Ceza Mahkemesi, Resul Baltacı’ya verilen hücre cezalarının tümünü iptal etti. Resul Baltacı, bu karar üzerine kendisine düzeltilmiş müddetnamenin verilmesini istiyor ama yeni-düzeltilmiş müddetname kendisine verilmediği gibi, 30 yılı geçtiği halde iki aydır tahliye edilmiyor. Bir cezaevi idaresi, nasıl ben ağır ceza mahkemesinin kararını tanımıyorum, diyebilir? Resul Baltacı, durumunun düzeltilmesi ve bir an önce tahliye edilmesi için Yargıtay’a da başvurmuş ama henüz kendisine geri dönüşte bulunulmamış. Gerçekten anlamak mümkün değil!
* * *
Diyarbakır 2 nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde bulunan gazeteci arkadaşlarımızdan Serdar Altan, 14 Kasım 2022 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Gazeteci arkadaşlarımızın Ankara’da tutuklanması kötü oldu. Biz de kendi durumumuzu bıraktık; onların derdine düştük. Hepsi de yetenekli, değerli gazeteci arkadaşlardır. Onların gazeteciliğine Dicle Fırat Gazeteciler Derneği eş başkanı olarak birebir tanık ve kefilim. Zaten onların da gazeteci olarak son derece dirayetli davrandıklarını görmek bizi mutlu etti. Umarım tutukluluk halleri çok uzamaz. Bu arada, bizim iddianamemiz henüz çıkmadı ama yazımına başlandığını umuyoruz. Nitekim Anayasa Mahkemesi de bu yüzden olmalı ki, savcılıktan ilgili evrakları istemiş. AYM de gündemine almışsa, iddianamemizi de bir an önce yazmaları gerekiyor.”
* * *
Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde bulunan Yusuf Kenan Dinçer, 5 Kasım 2022 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Talat Şanlı, Taner Korkmaz, Mecit Şahinkaya, Akil Nergüz, Murat Kaymaz, Yusuf Kenan Dinçer ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlüsü olmadıkları halde buraya getirildikleri günden bu yana -71 aydır- tek kişilik hücrelerde tutularak cezalandırılıyor. Mevcut yasalarda bulunan kitap-yayın hakkımız gasp ediliyor. Haftada 10 saat olan sohbet hakkı, burada 3 saat olarak uygulanmıştı. Pandemide durdurulan bu hak, burada halen uygulanmıyor. İzlemek istediğimiz Tele 1 ve Halk TV, ‘bakanlığın yazılı ve sözlü talimatı var’, denilerek yayına verilmiyor. Revire diş hekimi nihayet gelmeye başladı; bu yüzden diş hastanesine artık sevk yapılmıyor ama bu kez de revirde malzeme yok, diye diş dolgusu yapılmıyor.
İnfazı yakılıp, verilmiş olan 11 yıl 9 ay 20 günlük hapis cezasının tamamını yatan Mecit Şahinkaya, ‘kurumumuza geldiği günden bugüne kadar örgütten ayrıldığına dair herhangi bir talebinin bulunmadığı anlaşılmıştır’ denilerek cezaevinde tutulmaya devam ediliyor. Kalan 1 yıl 4 ay 20 günlük onaylı hapis cezası denetimli serbestlik kapsamında olan adli bir ceza olmasına rağmen tahliye edilmiyor. 1.5 saat olan görüşlerimiz 1 saat olarak yaptırılıyor. Tutsaklar hastane ve mahkeme sevklerine saatsiz ve kemersiz gitmeye zorlanıyor. Mektuplarımız haftada bir dağıtılıp, haftada bir postaya veriliyor.”
* * *
İzmir-Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan Güven Usta, 7 Kasım 2022 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Hücrede kişi başı 15 kitap bulundurabiliyoruz. Postayla gelen ya da adımıza yatırılan kitaplar, bize verilmeden önce aylarca bekletiliyor. Çoğu zaman da el koyma kararı alınıp, bize verilmiyor. Sohbet hakkımız tam olarak uygulanmıyor; haftada sadece 3 saat olarak uygulanıyor. Bize fotokopi olarak gelen her türlü yazılı materyal verilmiyor. Yapılan hak gasplarına karşı slogan atıyor, kapı dövüyoruz. Buna karşılık hakkımızda açılan soruşturmalar sonucunda her birimize 90 ayı aşan ziyaret cezası verilmiş durumda. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış olanların günde 3 saat olan havalandırma süresi 2 saate indirildi. Görüş süremiz 1.5 saat olmasına rağmen, 1 saat olarak uygulanıyor. Hapishane için ücretsiz olan iç haberleşme hakkımız uygulanmadığı için yirmi lira verip, mektup yazmak zorunda kalıyoruz.”
* * *
İzmir-Kırıklar 2 nolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan Latif Mollaahmetoğlu ise 7 Kasım 2022 tarihli mektubuna şöyle diyor: “Sibel Balaç, Gökhan Yıldırım ile İleri Kızıltan’ın ölüm orucu direnişi döneminde yüzlerce aydına, sanatçıya, siyasetçiye, demokratik kurumlara on binlerce mektup yazıldı, yüzbinlerce mail atıldı. Adalet için hayatlarını ortaya koyan arkadaşlarımız için bir ses çıkarılması istendi. Ancak üzülerek gördük ki, deyim yerindeyse bu çırpınışımız istisnai hak savunucuları hariç karşılıksız kaldı. Size yazmamızın sebebi ise Sayın Hüseyin Aykol, o istisnai insanlardan, aydınlardan biri olmanız. İçtenlikle teşekkür ediyor, ellerinizi sıkıyoruz. İktidarın baskı ve saldırılarının karşısında, direnenlerin sesini dışarıya taşımak için emek verdiniz. Onların genç bedenlerindeki korkunç ağrıları, ailelerinin ve arkadaşlarının acılarını hissettiniz!”
* * *
Köşemizde karikatürlerini yayınladığımız Barış İnan, 31 Ekim 2022 günü bulunduğu Kandıra 2 nolu F Tipi Cezaevi’nden gönderdiği mektupta şöyle diyor: “Gazeteci arkadaşlarınızdan dokuzu daha tutuklandı. Ben size üç karikatürümü daha gönderiyorum. Bu yüzden beni de tutuklarlar mı acaba:) Şaka bir yana gazeteci arkadaşlarımızın tutuklanmasını basın özgürlüğüne vurulan bir darbe olarak eleştiriyorum. Bu arada, benim dosya da bozulduktan sonra yeniden yargılanıyorum. Umudum yok ama yine de bakalım ne olacak? Sonucu hep birlikte göreceğiz.”
MEKTUBU GELENLER:
——————————–
Serdar Altan – Diyarbakır 2 nolu Yüksek Güvenlikli CİK
Resul Baltacı – Düzce T Tipi Kapalı Cezaevi
Barış İnan – Kandıra 2 nolu F Tipi Cezaevi
Güven Usta – Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi
Latif Mollaahmetoğlu – Kırıklar 2 nolu F Tipi Cezaevi
- Kenan Dinçer – Van Yüksek Güvenlikli CİK