Tüm seçenekler aynı anda lehine değilse, her seçeneğin aleyhine olacağını beklemek gerek. Bu durumda en iyi seçenek bile köleyi düşeceği çukura sadece en kestirme yoldan götüren olabilir. Her durum için yarım düzine seçenek sunan gıpta edilesi akıllılar vardır hemen her zaman. Öyle bir şekilde bunları öne sürerler ki, hep kendi tercihleri olan seçenek en iyi seçenek gibi görünür. Zekânın bu yırtıcı haliyle tersten boy ölçüşecek tek kuvvet, mahrumun içine kök salan hayal gücüdür. Zekâ kılı kırk yararak, hayal gücü ise sorunun üstünden atlayarak sonuca gitmek ister. Şarlatan ne istediğinizi sizden iyi bilendir. Palavranın prensi zihninin hangi teline dokunacağını, çabasız cenneti görmek isteyen de hangi tepkiyi vereceğini iyi bilir. Rüya görenin katlanabileceği en son şey, uyandıranın varlığıdır. Öte yandan yeterince istekli ve yağmaya yatkın her dokunuş tatlı bir unutuş, renkli bir kayboluş vaadi. Sonunda dolandırıldığını anlamak gibi nahoş bir tatsızlık tez elden genzi yaksa da hayal âlemine özgü zevkleri bir anlığına tutuşturan alevlerin bu vakitsiz sönüşü bile yoksun çoğunluğa acı gerçeği duymak kadar eziyet verici gelmez.
Devirlerin düş kırıklığı da kendincedir. Her çağın ağzı, gerçeği bildirdiğinde ödüllendirileceğini uman hassas şaşkınların saplı kıymıklarıyla mühürlenmiştir. Zaman katmanlarının en dibinde bilgelerin söz kalıntıları dolaşır. Sabırla ağırlaştırılmış ve yanılmazlıkla tabaklanmışlardır. İnceltilmiş bekleyişlerin sessizliğe uzatılmış yankılarıyla sonraki zamana erişme inadındadır bunlar. Bıkmadan tekrarlayıp durmuşlardır: “Umduğunuz her neyse sonuna kadar bakın. Tanrı sıklıkla insana mutluluğu bir an için gösterir, ardından onu tamamen mahveder”. Sanki herkes onun kadar sabırlı ve düşünceli, sanki herkes onun kadar kudretli ve kanaatkâr. Bilge kafa yorar, uyanık yaşar, bilinmeyen bir şey değil. Doğru, işe yarar güç ancak çok sonra artık kendisine hiçbir yararı olmadığında onundur, zamanında ise hayat gibi neşenin doğurgan kuvvetleri de sadece genel alçalışa sebep yalanı kuşanarak çıkanındır.
Buhran ve çöküş, yıkım ve düşüş, kıtlık ve kıran zamanlarında bir mucize olmasa beşer çocuğu inen felakete, bu kavuran çözülüşe kendi yanlış çabalarının, sakat işlerinin ve ahmak heveslerinin sebep olduğuna asla inanmaz. Suçlu, dışarıda dolanıp duruyordur. Şüphe götürmez kanıtlar ortada. Dünyanın seke seke döneceği tutmuştur, tanrıların kafası bozulmuştur, ufukların ardında hastalıklı bir kafa hileyle tutuşmuştur, denizler ötesinde doymak bilmez bir mide arsızca kazınmıştır, çöllerin derinliklerinden harama meyil bir el edepsizce uzanmıştır. Bahçe duvarından azgın haydutlar atlamış, surların aralık kapılarından Vandallar sızmıştır. Böyle bir anda çöküşün ardındaki gerçek nedenleri duyurmaya ve yıkımı tersine çevirecek zorlu adımları göstermeye yeltenen doğruluk budalasını kim aşağılamak, boğmak istemez! Gerçekler çirkindir, çözüm acı vericidir. Çünkü baştan başlamak, çalışmak ve yaratmak zahmetlidir. Ama böyle bir anda en günahkâr ses neşe vericidir, en imkânsız yalan gönül okşayıcıdır, en uçuk vaat en olanaklı ve tatlı gerçek, en leziz musikidir.
Yalanında ne kadar gözü kara ise dolandırıcı o kadar inandırıcı. Uyuşturan böyle gevşekliklere içtenlikle tutunmak bir gereklilik. Perdeleri ardına kadar açtıran günışığı, her şeyi bir maske ile örtemedikten sonra bu teklifsiz dalış ne işimize yarar? Olanı olduğu gibi görmeyi reddetmeseydik nasıl zevk alırdık bu hayattan? Dizginsiz palavraları bakışlarımızı uyumsuzluklarından, dikkatimizi tutarsızlıklarından uzaklaştırdığına kendimizi inandırmadan nasıl tertemiz çıkardık günahkarın yatağından? Cüretkârlığına üstün bir varlık kazandıran. pervasızlığına akıldışı meziyetler yakıştıran bizdik. Sahtekarı ne kadar iyi tanırsak o kadar bağlanırız. Çünkü her durumda kendi tercihi olan seçeneği kabul ettirene tutulmamak elimizden gelmez. Beklentilerimizden isteklerimize, düşlerimizden eğilimlerimize hırsızla düğümlüyüz birbirimize. O yüzden düzenbaz heyecanlandırır, bizi ancak kötüyle iş tutmak yatıştırır. Aksi halde gökyüzünü kirli dumanlar kaplar, aldığımız nefes bizi boğar. Hilesiz insanları ise anlayamayız. Onlar renksiz rüyalar görüyorlar, anlamsız ve tutkusuz hayatlar sürüyorlar.