Rawest Kürtler içerisinde yeni bir araştırma yapmış. Şirketin araştırma sonuçları kamuoyuna yeni yansıdığı için bilgimiz sınırlıdır, fakat bu sınırlı bilgilerle de olsa bazı şeyler söylemek mümkün ve gereklidir. Zira son yıllarda Rawest grubunun yaptığı bu yönlü çalışmalar kimi televizyon kanalları aracılığıyla “Kürt araştırmaları” olarak kamuoyuna mal edilmektedir. Gerçekten bunlara Kürt araştırması denebilir mi, denecekse veya denmeyecekse neyi ölçü almak gerekir? Herkesin malumu olduğu üzere Kürdistan’da yarım asrı bulan bir isyan vardır. Devletin en tepesindeki kişilerin yaptığı tanımlamayı hatırlatmak için böyle dedim. Yoksa gerçekte Kürdistan’da olanlara sadece isyan demek eksik kalır. Şüphesiz inkara karşı bir isyandır ama sadece isyan değil, Kürt halkının özgürlük mücadelesi vardır. Devlet de var olan statükoyu, yani Kürtleri yok sayan düzeni korumak için deyimin gerçek anlamıyla Kürt halkıyla mücadele içerisindedir. Devletin, Kürt kentlerine kayyımlar atamasıyla böyle olduğu net bir şekilde açığa çıkmıştır. Malum ya, devlet ve devletlüler bunu kabul etmiyor, PKK’yle mücadele ettiklerini iddia ediyorlardı. Ama kayyımlarla birlikte bu söylemin inandırıcılığı büsbütün kalmadı. En azından Kürt halkı bu hakikatin baştan beri böyle olduğunu gayet iyi biliyor. Kürdistan’da devlet ve Kürt halkı arasında kıran kırana bir mücadele vardır. Her şey ya devlete ya da mücadeleye dayanarak olur. Bunlardan birine dayanmadan var olmak ne anlamlı ne de mümkündür. Devletin katı inkar zihniyeti böyle olmasını zorunlu kılmıştır. Fakat şaşırtıcı olarak böyle değilmiş gibi yaklaşımlar da olmuyor değil. Bu da herhalde devletin Kürt politikasının bir sonucu olsa gerek. Malum ya, devlete göre Kürt inkar edildiğinde inkar edildiğini bilmemeli. Aslında elli yıla yaklaşan “isyan hali” bu zemini iyice daralttı. Kürt halkı bu hudutları çoktan kırıp aşmıştır. Ama orta sınıf kesimleri bu alışkanlığı sürdürüyor. Mücadele olmadan da var olunabileceğini salık ediyor. Bu devletin de işine geliyor. Daha sarih bir ifadeyle devlet bu tutumun sürmesini istiyor ve teşvik ediyor. Rawest grubu da devletin bu politikası sonucu varlık kazanan yapılardan biridir. Rawest grubunun yapıp ettiklerine bağlayarak bunu söylüyorum. Herkes ne yaptığıyla vardır ve buna göre değerlendirilir.
Rawest grubunun yaptığı çalışmalar kesinlikle Kürt halkının çıkarlarına hizmet etmiyor. Özellikle son çalışması bu gerçeği net bir şekilde ortaya koymuştur. Demokratik siyaset başta olmak üzere Kürt aydınlarından, Kürt kamuoyundan, basınından ve medyasından şimdiye kadar buna karşı ciddi bir tepkinin gelmiyor olması anlaşılır gibi değildir. Bunu demokratik yaklaşımla açıklamak mümkün değildir. Hepimiz iyi biliyoruz ki devlet Kürt halkının meşru mücadelesini bastırmak ve Kürt inkarına dayalı düzeni ebedi kılmak için canla başla mücadele ediyor. Her şeye ve herkese buna göre yaklaşıyor. Devlet, Kürt düşmanlığına dayalı siyasete hizmet edeni olumlu görüp teşvik ederken aksi olanını ise mahkûm edip üzerine gidiyor. Bunu en çok yapan iktidar ise AKP ve Tayyip Erdoğan iktidarı olmuştur. Şimdilerde ise Kürtlerin yeniden yükselen mücadelesini bastırmak, demokratik siyaseti zayıflatmak, mümkünse parçalamak, alınan belediyelere tekrar el koymak için nasıl iştahlı olduğunu hepimiz biliyoruz. Devletin Kürt politikası ve yaklaşımı böyleyken gelişmeleri buradan bakarak okumamak en hafif deyimle gaflettir. Besbelli ki böyle bir durum yaşanmaktadır. Bazıları kendilerini farklı yansıtabilir, çeşitli biçimlerle devletin ve iktidarın Kürt politikasına hizmet edebilir. Bu yeni bir durum değildir. Süleyman Soylu’nun Hizbulkontra için söyledikleri herkesin hatırındadır. Ama halkın bilinçli ve örgütlü tutumu devletin bu planlarını hep boşa çıkarmıştır. Rawest’i de bu planın bir parçası olarak görmek gerekir. Nitekim yaptığı çalışmalar açıkça AKP iktidarının politikalarına hizmet etmektedir. AKP iktidarına hizmet eden hiçbir şeyin Kürtlerin yararına görülmeyeceği çok açıktır. AKP ne yapmak istiyorsa Rawest araştırma adı altında bunu yapıyor. Bununla AKP’nin yapmak istediklerine zemin yaratmaya çalıştığı çok açıktır. Bundan öte yaptığı çalışmaların hiçbir anlamı yoktur. Anlamı olmadığı gibi karşılığı da yoktur.
Örneğin Rawest’in son araştırmasının başlığı “Kürt meselesi ve Selahattin Demirtaş”tır. Sanki Kürtlerin Selahattin Demirtaş gibi bir sorunu varmış gibi yansıtılmış. Bu büyük bir yalan ve çarpıtmadır. Şüphesiz Selahattin Demirtaş’ın ya da başkalarının sorunları olabilir, mücadele pratiklerinin doğruluğu ya da yanlışlığı ele alınıp tartışılabilir. Ama Kürt halkının böyle bir sorunu yoktur. Böyle bir gündemi de yoktur. “DEM Parti ile Selahattin Demirtaş ayrışırsa kimin yanında yer alırsınız?” şeklinde bir soru da sorulmuş. Daha nasıl sorular sorulmuş, bilemiyorum. Ama bu soru ve sözüm ona araştırmanın başlığı birçok şeyi ortaya koymaktadır. Son derece kışkırtıcı, provokatif bir soru. Rawest grubuna şunu sormak gerekir: Kürtlere böyle bir soru sormanın anlamı nedir? Rawest adına çalışma yapanlar en az bizler kadar olup bitenleri kavrama yeteneğine sahip olsa gerek. Dolayısıyla kendileri de çok iyi biliyorlar ki, devlet demokratik siyaseti parçalamak için büyük gayretler sarf ediyor. Bunun olması için özel savaş merkezinin ve medyasının yapmadığı şey kalmamıştır. AKP iktidarı bununla demokratik siyaset ile Kürt hareketini, Kürt halkıyla mücadeleyi karşı karşıya getirmeyi ve bununla da Kürtleri zayıflatmayı amaçlıyor. İşte Rawest de yaptığı çalışmalarla başka bir açıdan buna hizmet ediyor. Kürt halkının gerçek gündemini değil, devletin yaratmak istediği gündemleri Kürtlerin gündemiymiş gibi yansıtıyor. İşin vahim tarafı ise kimse buna pek eğilmiyor, doğru gündemlermiş gibi ele alınıp üzerinde tartışmalar yapılıyor. Belki biraz kabaca olacak ama sanki Kürtler içerisinde liderlik sorunu varmış gibi saf saf tartışmalar yapılıyor. Eğer saf saf değilse o zaman buna kötü kötü dememiz gerecek. Halbuki demokratik siyasetin, demokratik kamuoyunun, Kürt aydınlarının buna itibar etmemesi, bu işin dayandığı temelleri ortaya koyması gerekirdi. Şimdiye kadar yapılmaması önemli bir yetersizliktir. Kürt halkı demokratik yönetim paradigmasıyla, eşit temsiliyet ve eşbaşkanlık sistemiyle liderlik vb. sorunları aşmıştır. Kürt halkı bunların ötesinde kendini örgütlemekte ve özgürleştirmektedir. Kürtlere liderlik gibi geriye düşüren şeyler dayatmak asla iyi niyet yaklaşımı olamaz. Herkes yapmak istediğini yapar ve bunu arzulayanların yanında durur. Herkesi buna göre ele almak yanlış da değildir, haksız da değildir. Tam tersine yapılması gereken budur.