Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarının Kürt kimliği ve özgür yaşama saldırı olduğunu ifade eden kadınlar, saldırılara karşı ortak ve birleşik bir mücadelenin Türkiye devrimcilerinin sorumluluğu olduğunu belirtti
Dünyaya tehdit eden DAİŞ’in yenilgiye uğratıldığı yer olan Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik Türkiye saldırıları artarak sürüyor. Son 4 yılda Silahlı İnsansız Hava Araçlarıyla (SİHA) 9 kadını katletti. En son 20 Haziran’da Qamişlo’ya yönelik SİHA saldırısında, Qamişlo Kantonu Eşbaşkanı Yusra Derwêş, yardımcısı Leyman Şiwêş (Rîhan Amûdê) ve aracın şoförü Firat Tûma’nin katledildi.
Türkiye’nin saldırılarına tepki gösteren siyasi parti temsilcisi kadınlar, Kürt ve kadın düşmanlığı olarak değerlendirdikleri saldırılara karşı birleşik mücadele çağrısı yaptı.
Kendi Kürtlerini yaratmaya çalışıyorlar
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Mersin Milletvekili ve Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) Sözcüler Kurulu Üyesi Perihan Koca, Rojavalı kadınlara yönelik saldırıyı, demokrasi düşmanlığı olarak nitelendirerek, “İktidar, bir şekilde kendi Kürt’ünü, kendi kadın kimliğini, kendi insan tipolojisini yaratmaya çalışıyor. Kendi Kürt yapılanmasını Hür Dava Partisi üzerinden yapmaya çalıştıkları bir eylem planı içerisindedirler. Dolayısıyla Rojava’ya dönük saldırılarını da bütünlüklü faşizmin inşası yolundaki hamlelerden bir tanesi olarak okumak gerekiyor” dedi.
Devrimci birleşik bir mücadele önemli
Kürtlere yönelik saldırıların tesadüf olmadığını belirten Koca, “Rojava’daki demokratik yapı, faşizmin önünde bir dalga kırandır, statüko kazanması önünde bir engeldir. İktidar bu saldırıları yaratmak istediği faşizm için kendi önünde bir engel olarak görüyor. Bu saldırılara karşı devrimci birleşik mücadelenin önemi, özellikle kadınlar açısından yaşamsal bir ihtiyaç olduğu ortaya çıktı” dedi.
Özerkliği tanımayacaklarının işareti oldu
Devrimci Parti Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşçı, Türkiye’nin yıllardır süren Suriye iç savaşının bir parçası olduğuna işaret ederek, gelinen aşamada saldırının boyutunun çok kapsamlı geliştiğini ifade etti. Taşçı, “Qamişlo’da gerçekleşen saldırının Astana görüşmelerine denk gelmesiyle, görüşmelerde özellikle Rojava’ya yönelik bir mutabakat oluşturulduğunu gözlemliyoruz. Suriye’nin sınır bütünlüğü ve aynı zamanda hiçbir özerkliğin tanınmayacağına dair ibarelerin yer aldığı ortak açıklama yapıldı” diye belirtti.
Türkiye devrimcileri olarak sorumluluğumuz var
Suriye’de yaşananları egemenlerin bir paylaşım savaşı olduğunu dile getiren Taşçı, “Kürt halkının haklı mücadelesinin yanında yer alarak Türkiye’nin bu saldırılarını geriletebiliriz. Bu Türkiye devrimcileri, kadınlar ve tüm demokrasi güçleri açısından temel sorumluluğumuzdur. Çünkü Rojava halkının tekrar sömürü sınırlarına çekilmesi, yoksulluğun artması, kadınlar yönelik şiddetin daha fazla artması demektir” dedi.
Türkiye’nin saldırılarına sessiz kalıyorlar
Emekçi Hareket Partisi (EHP) Merkez Komite Üyesi Özge Akman, iktidarın yeni dönemde Rojava’ya yönelik saldırılarını arttıracağını belirterek, iktidarın saldırılarla “Sınır ötesinde hala varız” mesajı verdiğini kaydetti. Akman, “Uluslararası emperyal güçler, çoğu zaman kendi çıkarlarına uygun pozisyon alarak, Türkiye’nin saldırılarına karşı sessiz kalıyorlar. Ancak demokratik kamuoyu, elbette tepkisini ortaya koymalıdır. Savaşlar ve böylesi operasyonlar hiçbir zaman emekçi halklar lehine olmayacaktır” ifadelerinde bulundu.
Kadın düşmanı zihniyete karşı mücadele etmeliyiz
Partizan Temsilcisi Sinem Özkan ise, Federe Kurdistan Bölgesi’nin Süleymaniye kentinde Jineoloji Akademisi üyesi Nagihan Akarsel’in, Paris’te Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) Yürütme Konseyi üyesi Evin Goyi ve Qamişlo Kantonu Eşbaşkanı Yusra Derwêş’in katledilmesiyle kadın özgürlükçü demokratik yapının hedef alındığını söyledi. Özkan, “Kadın ve Kürt düşmanı egemen zihniyete karşı güçlü bir mücadele pratiği sergilemeliyiz. Ezilenlerin mücadelesini büyütmek, birlikte mücadeleden geçiyor” diye belirtti.
Haber: Esra Solin Dal / MA