Erdoğan ‘Türk yüzyılı’ müjdesini açıkladığı saatlerde, Kremlin’deki ahbabı Vladimir Putin de çok tehlikeli bir on yıl öngörüsünde bulunmaktaydı: “Tarihsel bir eşikteyiz. Önümüzde belki de İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan bu yana en tehlikeli, en belirsiz ve aynı zamanda en önemli on yılı duruyor.” Tahmin büyük yerden geldiğine göre Türk yüzyılının ilk on yılı pek parlak geçmeyebilir.
Putin’in kaygıları ve karamsar kehaneti, öncelikle Ukrayna’daki savaşın gidişatı üzerine ruh halini yansıtıyor olmalı. Rusya uzmanı gazeteci Hakan Aksay’ın T24’te yayınladığı ayrıntılı raporlardan anlaşılan o ki, tahttan indirilme ihtimali bile Moskova ve St. Petersburg sokaklarında ve belki Kremlin’in koridorlarında bile konuşulmaya başlamış.
İşte bu gergin atmosfer içinde nükleer silah kullanma hazırlığı iddiaları da yeniden gündeme geliyor. ABD başkanı Joe Biden’ın aktardığı istihbarata göre Rusya bir taktik nükleer bomba patlatmayı planlıyor. Putin ise böyle bir tehditte bulunmadığında ısrarcı. Aksine, Ukrayna güçlerinin bir ‘kirli bomba’ patlatarak suçu Rusya’nın üzerine atacağı iddiasında bulunuyor. Kirli bomba, atom bombasının bir boy küçüğü olarak tanımlanabilir. Putin açıklamasında ayrıntı vermese de bu konuda güçlü istihbarat aldıklarını ve NATO komutanlarını da Ukrayna’nın bu planı hakkında uyardıklarını belirtiyor.
Ukrayna tarafı ise, savaş hukukunun ihlali anlamına gelen bu iddiaları araştırmak üzere Birleşmiş Milletler denetçilerini ülkeye davet etti. Bu esnada Kürdistan coğrafyasından da yine savaş hukuku ihlali üzerine kan dondurucu iddialar geliyordu. Ama kimyasal silah kullanma iddialarının muhatabı olan Türkiye hükümeti, Birleşmiş Milletler’den araştırma heyeti çağırmak yerine, araştırma taleplerini şiddet, linç ve hapis ile baskılama yoluna gidiyor. Türk Tabipleri Birliği Başkanı Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın tutuklanması, bir grup Kürt gazetecinin gözaltına alınması ve CHP içinde bu savaş suçu iddiası üzerinden bir çatlağın oluşmaya başlaması birbirini izleyen gelişmelerdi. Erdoğan’ın müjdelediği ‘Türk Yüzyılı’, bütün tipik emareleriyle başladığını belli ediyor.
Ukrayna’nın doğu ve güney bölgelerinde geçtiğimiz aylarda artan çatışmaların, Kasım ayı içinde şiddetlenmesi bekleniyor. Ardından yağışlar başlayacak ve oluşacak çamur birikimi bir süre tank, zırhlı araç ve top bataryalarını oldukları yere kilitleyecek. Taraflar, hava koşullarını iyi bildikleri arazi üzerinde önümüzdeki günlerde hızla alan kazanmayı hedefliyorlar. Ruslar tarafından sivil nüfusu tahliye edilen Kherson bölgesi, en sert çarpışmaların sahnesi olacak.
Cephede bunlar olurken, Avrupa’da hem soğuk bir kışa hazırlık hem de savaşın Batı’ya maliyeti üzerine bir tartışma sürüyor. Ukrayna’ya büyük silah desteği ile birlikte uzmanlık, istihbarat ve tabi ki para desteği de yağıyor. ABD ve İngiltere yönetimleri, bu tedarik zincirinin en önemli halkaları. Ama şimdiden harcanan mali kaynaklar ve savaş sürdükçe daha ne kadar finansman gerekeceği üzerine de kaygıların arttığı görülüyor. Rusya tarafında da silah ve cephanenin tükenme riski emareleri gözleniyor. Tabi bir de savaş sonrası Ukrayna’nın yeniden inşasının Batı’ya olası maliyeti konusu konuşulmaya başlandı. Putin’in dünya savaşı göndermesine benzer biçimde savaş-sonrası yine ABD menşeli bir Marshall yardımı planının gerekliliği üzerinde duruluyor.
Buna rağmen, Biden’ın fazla ömrünün kalmamış olması nedeniyle giriştiği kapsamlı ülke ve dünya nizamı restorasyonu hamlesinin yarım kalma ihtimali ortaya çıkıyor. Kasım ayı içinde Kongre yenileme seçimlerini Demokratların kaybedeceği tahmin ediliyor. Ardından Donald Trump’ın “dönüşü muhteşem olabilir.” Trump dönerse Ukrayna krizindeki dengeler de değişecektir. Tabi o zamana kadar Putin kendi koltuğunu kaybetmiş olmazsa.
Bir başka seçim de bugün (Pazar) Brezilya’da gerçekleşiyor. Başkanlık seçiminin ikinci turunu sol aday Lula da Silva’nın kazanması bekleniyor ama rakibi sağcı başkan Jair Bolsonaro bir sürpriz yapabilir. Türkiye kamuoyu için Bolsonaro Lula’dan daha ilginç bir karakter çünkü Erdoğan ile belli benzerlikleri var: Popülist ve otoriter. Ayrıca seçim sonuçlarını kabul etmeyip taraftarlarını sokak savaşına çağırma ihtimali var. Böyle bir savaşı yürütecek SADAT benzeri paramiliter yapılara hükmettiği söyleniyor. Dahası, Trump’ın Kongre baskını fiyaskosundan farklı olarak Brezilya ordusunu da savaşa katma gücüne sahip olabilir.
Erdoğan’ın ‘Türk Yüzyılı’ felaketi mi yoksa Putin’in distopik ‘Rus onyılı’ mı başlamakta bilinmez ama şurası açık ki dünya oldukça heyecanlı bir Kasım ayına giriyor. Tribünde olsaydık “iyi oynayan kazansın” der geçerdik ama dünya halkları olarak maalesef hepimiz sahadayız.