14 Mayıs seçimlerine az bir zaman kaldı. Çok sayıda siyasi parti seçime girecek. Oy pusulasının boyu bir metre, seçime katılacak siyasi partilerin sayısı 24 olarak açıklandı. Sağcı, solcu, liberal, ırkçı, tarikatçı, sosyalist, komünist partiler ve 151 bağımsız aday seçime katılacak. Bu kadar renkli ve çeşitli siyasi yelpazenin oy pusulasına yansıması Türkiye’de demokrasinin kanıtı olmasa gerek!
Siyasi partiler yasası, ihale yasası ve seçim sistemi sürekli değişen bir ülkede yaşıyoruz. Gerekçesi belli değişimler çürümüş sistemin belgesidir. “İstikrarı” sağlama adına yıllardır uygulanan yüzde 10 barajı ile seçmeni dışlamanın dışında Kürt halkının iradesini gasp uygulaması olduğunu bilmeyen yoktur.
Bu seçimlerde ilk defa uygulanacak yüzde 7 barajı ise devlet partisi olma yolunda epey bir yol alan AKP’nin ittifakını koruma hesaplarının sonucudur.
Seçim barajının düşürülmesinin nedeninin barajı yıkan bir halk iradesinin kendini defalarca kanıtladığını sanırım anlatmaya gerek yok. Barajı anlamsız hale getiren halkın önüne bu defa başka engeller koymayı ihmal etmeyeceklerini biliyoruz. Toplu tutuklamalarla parti kapatma davaları ile defalarca tecrübe etmiş deneyimli bir siyasi halk hareketi kendini kanıtlamıştır. Haklı ve meşru olan bu hareket ağır bedeleler ödeyerek Türkiye siyasetine tutunmayı başarmıştır. Böylelikle baskı, zulüm, tutuklama ve yıldırma politikaları ile sonuç alamayan devlet politikaları çökmüştür.
Dünyanın hiçbir ülkesinde Türkiye’de olduğu gibi göstermelik demokrasiyi dahi yok sayan bir seçim sistemi olduğunu zannetmiyorum. İttifak sistemi, partilerin seçime girme hakkının sınırlanması ve hazine yardımında ayrımcılık ilk aklımıza gelenler.
Eklektik seçim sistemi rejimin bekasına göre tasarlanmıştır
Önceki seçimlerde partilerin ittifak yapma ve vekil çıkarma hesapları başka iken, şimdi başka bir sistem uygulanacak. İttifak sistemi siyasi partilerin amblemleriyle seçime girmesine olanak verirken ittifakı da güçlendiriyordu. Şimdi ise kendi logosu ile seçime giren ittifak partileri bu avantajını kaybediyor. Bu konu defalarca tartışıldı, kamuoyu büyük oranda bu konu hakkında bir kanaate sahip.
Sol ve sosyalist partilerin büyük bir çoğunluğu önceki seçim sistemini dikkate alan bir yerden seçime girme hakkını elde etmek için çaba sarf ettiler, fakat yeni seçim sistemi onların bu çabasını anlamsız hale getirdi. Özet olarak söylersek yeni seçim sistemi Cumhur İttifakı’nın lehine düzenlenmiş bir tuzaklar sistemidir. Bütün sosyalist ve demokratlara söyleyecek sözümüz bu tuzağa takılmadan stratejik oy kullanmalarıdır.
Mevcut tek adam siyasetinin inşa edilme süreci dahil bugüne kadar yapılan bütün seçimlerde sistem kendi kontrolünde sistemin devamını sağlayacak sonuçlar alma üzerine kurulmuştur.
2023 14 Mayıs seçimleri ile sistem içi gerilimin dorukta olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Bu seçimler diktatörlüğe dayalı bir devlet sistemine özlem duyanların Cumhur ittifakı ve parlamenter sisteme dönme programını savunan Millet İttifakı arasındaki çekişmeye sahne olacak. Bu çekişmede belirleyici gücün Emek ve Özgürlük İttifakı’nın seçim siyaseti olduğu net bir durumdur. Tek adam rejimine son vermek Emek ve Özgürlük İttifakı’nın önemli hedefidir. Bu hedefe ulaşmak için ortaya koyduğumuz 3. Yol siyasetine uygun bir seçim siyasetini yürütüyoruz. Bu siyasetin bir boyutu parlamentoda Yeşil Sol Parti’nin etkili bir sayı ile var olmasını sağlamak, diğer boyutu Türkiye’nin demokratikleşmesi için ortaya koyduğu mücadele programını örgütlemek.
Oy pusulasında amblemi olan siyasi partilerin büyük bir bölümü kendine değil başka siyasi güçlere dolaylı katkı sağlayacak
HDP’nin kapatılma girişimi nedeni ile siyaset sahnesinde etkili bir şekilde sorumluluk üslenen Yeşil Sol Parti’nin kısa süre içerisinde Türkiye’nin 3. büyük partisi olma iddiasına sahip olması bir rastlantı değildir. Yeşil Sol Parti halk hareketine dönüşmüş bir siyasetin sorumluluğunu taşımaktadır.
Bu sorumluluk barış siyasetine tekabül eder.
Bu sorumluluk Demokratik Cumhuriyet’in inşasına tekabül eder.
Bu sorumluluk ekokırıma karşı mücadeleye tekabül eder.
Bu sorumluluk ayrımcılığa, dışlanmışlığa itiraz anlamına gelir.
Bir metre uzunluğundaki oy pusulasında amblemi olan siyasi partilerin büyük bir kısmının parlamentoya girmesinin mümkün olmayacağını ifade etmek sanırım yanlış olmayacaktır.
Yüzde 7’lik barajı aşmaları mümkün olmayan çok sayıda parti var. İttifak sistemi ile baraj sorununu aşan partilerin de kendi amblemleri ile seçime girmeleri onların vekil çıkaracağı anlamına gelmiyor.
Millet, Cumhur ve Emek Özgürlük İttifakı dışında kalan siyasi partilerin vekil çıkarmaları sürpriz olur. Rejim tartışması nedeni ile referanduma dönüşmüş bu seçimlerde rejimin kaybetmesini isteyen siyasi partilerin ona uygun davranmaları bir zorunluluktur.
‘Siyasetçi’ diye tanımlanmış bir meslek yoktur
Unutmayalım ki Yeşil Sol Parti listelerinden parlamentoya girecek sosyalist partilerin temsilcileri, farklı inanç grupları ve kadınların, oy pusulasında görünenlerin ötesinde toplumsal bir karşılığı vardır.
Unutmayalım ki siyaseti “mesleği siyasetçi” olanlara bırakmayız. Bizim için siyaset yapmak bir mesleğin icrasını yapmak değildir.
Yeşil Sol Parti siyaseti toplumsal değişimin özneleri ile birlikte kolektif aklın tecellisini ifade eder. Gücünü siyasetçiden değil halkların haklı mücadele iradesinden alır.
İyi bayramlar.