Psikolog Sevgi Türkmen, son dönemdeki artan intiharlarda seçilen mekanların kamuya açık yerler olduğuna dikkati çekerek, Tüm intiharların nedenini, bizzat intihar edenin ifade ettiği gibi, ekonomik koşullarda aramak gerekmektedir” dedi
Siyasal ve sosyal baskıların yanı sıra ekonomideki kötü gidişat ve işsizlik toplumsal sorunları arttırıyor. Son zamanlarda geçim sıkıntısı nedeniyle üst üste intihar vakaları yaşanmakta. Valilik, kaymakamlık, belediye veya iş yerleri gibi kamusal alanlarda baş gösteren olaylara her gün bir yenisi ekleniyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2018 yılında 3 bin 161 kişi intihar etti. Resmi veriler her gün ortalama 9 kişinin hayatına son verdiği anlamına geliyor. Biyolojik, psikolojik ve toplumsal etkenlerin bileşkesinde yer alan intihar eylemlerine tek bir açıklama getirmek neredeyse imkansız. Psikolog Sevgi Türkmen, içinde bulunduğumuz süreçte intihara sürüklenme sebeplerini ve intihar şekillerinin şiddetlenmesini Mezopotamya Ajansı’ndan Emrullah Acar’a değerlendirdi.
‘Ekonomik koşullarda aramak gerekmekte’
Türkmen, son dönemki intiharların gözle görülür düzeyde artmasını, “Tüm intiharların nedenini, bizzat intihar edenin ifade ettiği gibi, ekonomik koşullarda aramak gerekmektedir” dedi. Türkmen, “Zaten son dönemde neredeyse intihar edenlerin tümü ölümü sevme nedenini ardında bırakarak yaşamına son verdi. Maalesef ancak ölümüyle kendini dinletebileceğini, kendinin görünebileceğini, hissetmektedir” diye konuştu.
‘Yaşananlar trajik bir olay’
Uzun süredir işsiz olduğu için Hatay Valiliği’nin önünde “Çocuklarım aç” diyerek kendini yakarak yaşamına son veren Adem Yarıcı’yı hatırlatan Türkmen, “İnsanlar maddi açıdan o kadar sınırda yaşamaktadır ki çocuklarım aç diyerek bir baba kendini yakabiliyor. Bu oldukça trajik bir olay ama olay yaşandıktan iki gün sonra hafızalardan neredeyse siliniyor. Yani son dönem intiharlarının birincil sebebi ekonomik nedenlerdir ama sadece bu değil bunun yanında toplumsal ve siyasi kutuplaşmalar ile insanların çoğunun kaynaklara ulaşımı sınırlı ve bundan kaynaklı derin bir çaresizlik ve yalnızlık hissi de yaşamın anlamını darmadağın ediyor” ifadelerini kullandı. Son dönemde yaşanan intihar olaylarına kamuya açık mekanlar yapıldığına dikkati çeken Türkmen, çünkü hissedilen öfke ve çaresizlik o kadar yoğun ki kişiye, kuruma bir tür öfke boşalımı diye de düşünebiliriz. Kurumlar, makamlar, makamdakilere karşı kendilerini güçsüz gördükleri için, bu sadece hisseden ile ilgili değil tabii öyle hissettirildiği için böyle ancak ölümleriyle fark edilme ve görülebilme inancı oluşmaya başlıyor. Yine burada da ekonomik koşullardan bahsedebiliriz. Çünkü ya intihar için seçilen mekanlar işyerleri, belediyeler, kaymakamlık gibi kaynaklara ulaşım mekanları ya da açık alanlarda yine mali durumun çığlık olduğu, etrafa duyurulmaya çalışıldığı intiharlar yaşanıyor” diye belirtti.
‘Sorumluluk almama çabası’
İntiharlara ilişkin haberlerin başka intiharlara yol açmasını önleyici basın yaklaşımlarına değinen Türkmen, “İntihar artışını intihar haberlerinin yayımlanmasına bağlayamayız. Bunlar tümüyle algı yönetimi. Yani devletin, kurumların, kamunun bu intiharlarla ilgili sorumluluk almama çabasıdır” dedi. “Sosyal medyada linç girişimleri de bu minvalde değerlendirilebilir” diyen Türkmen, şunları söyledi: “Tuzu kuru olanların linçidir bunlar. Eğer tuzun kuruysa sistem doğrudur ve iyidir. İntihar eden birinin varlığı sistemin bozuk olduğuna işarettir ve bu tuzu kuruları rahatsız eder. Ondadır bu denli saldırgan tutumları. Bu da bir tür siyasi ve ekonomik linçtir denilebilir.”