Tayyip Erdoğan birçok mitingde Kürdistan’ı arayanlar Irak’a gitsinler, çağrısı yaptı. Bu çağrı bir zamanlar Turancıların ideologlarından olan Nihal Atsız’ın Ötüken Dergisi’nde ‘Kürtler kafamızı kızdırmasın, Orta Asya’dan Türkleri getiririz, sizleri de kovarız’ mealindeki sözlerini hatırlattı. Bir zamanlar komünistler Moskova’ya, diye slogan atılırdı. İran İslam Devrimi’nden sonra da siyasal islamcılara İran’a gidin, çağrıları yapılmıştı. Şimdi de Gürcü kökenli Tayyip Erdoğan Kürtleri vatanından kovmaya çalışıyor.
Dağdan gelmiş, bağdakini kovuyor. Tayyip Erdoğan, ben sadece HDP yönetimine söylüyorum, diyemez. Tüm Kürtler HDP’ye Kürtlerin dili ve kültürüyle vatanlarında, yani Kürdistan’da özgür yaşasınlar, dediği için oy veriyorlar. Kürdistan’ı Kürtlerin vatanı olarak görmese hiçbir Kürt HDP’ye oy vermez. Hatta AKP’ye oy veren Kürtlerin önemli bölümü de yaşadıkları toprağın Kürdistan olduğunu söylüyor. Bu açıdan Tayyip Erdoğan sadece HDP’ye oy veren Kürtlere değil, AKP’ye oy veren Kürtlerin önemli bölümüne de Habur Kapısı’nı gösteriyor. Kürtleri bu topraklardan kovma zihniyetini, politikasını ve planını ortaya koyuyor.
Kürtleri Kürdistan’dan kovma ve buraları Türk uluslaşmasının yayılma haline getirme niyetlerini açıkça dile getiriyor. Bu politika cumhuriyetten beri vardı. Tayyip Erdoğan’ın bir zamanlar CHP’yi teşhir etmek için diline doladığı Dersim Soykırımı da bu amaçla yapılmıştı. Kürtler üzerindeki tüm baskılar ve katliamlar bunun için yapılmıştı. 12 Eylül faşizmi de bunun için gerçekleşmişti.
12 Eylül faşizminin bir amacı da iktidarcı siyasal İslamı sistem içine alarak Kürtleri kuşatıp soykırıma uğratmak, demokrasi güçlerini de ezmekti. Şu andaki AKP-MHP iktidarı 12 Eylül askeri darbesinin arzuladığı siyasi iktidardır. Zaten Alparslan Türkeş 12 Eylül’de biz zindanda, fikrimiz ise iktidardadır, demişti. Şimdi buna 12 Eylül faşizminin sistem içine almayı hedeflediği siyasi İslam da eklemlenmiştir. Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli şimdi 12 Eylül’ün amaçlayıp da başaramadığı kırımı gerçekleştirmeyi hesaplıyorlar. Tayyip Erdoğan’ın Kürdistan yoktur, Kürdistan diyenlerin Türkiye siyasi sınırları içinde yeri yok, demesi bu anlama geliyor. Zaten Erdoğan yıllar önce tek millet olmayı kabul etmeyenlerin bu ülkede yeri yok, demişti.
MHP ile ittifak kurmadığı yıllarda da bu zihniyetini ortaya koymuştur. Türkiye siyaseti ve toplumu açısından Erdoğan’ın sözleri utanç verici. Ancak bu sözlerden Türkiye halkları için hayırlı sonuçlar da çıkar. Türkiye halkı içinden milyonlarcası komşuları olan Kürtler için böyle söylenmesine itiraz edenler çıkar. Kürtler için ise büyük bir uyanış olur. AKP’ye oy verenler, Tayyip Erdoğan ve AKP’ye bir zamanlar olumlu bakanlar bu fikirlerini değiştirir. AKP’nin Kürtler içinde iyi ilişkide olduğu KDP bile bu zihniyetin bir gün kendilerine dokunacağını düşünür. Zaten bağımsızlık referandumunda Kürdistan diyenlere yolunu gösterdiği Güney Kürdistanlıları aç bırakmakla tehdit etmişti. Kerkük Kürt şehri değildir, diyerek Kürdistan dediği coğrafyanın da Kürdistan olmadığını haykırmıştı. Bu açıdan Irak’ta olduğunu söylediği Kürdistan’ı da kabul etmediği bilinmektedir. Zaten Irak’ın kuzeyinde yaptığımız hatayı Suriye’nin kuzeyinde yapmayacağız, diyerek Irak’ın kuzeyi konusundaki hesaplarını da ortaya koymuşlardır.
Fırsat ortaya çıktığında yaptıkları hatayı düzelteceklerdir. Yani Güneydeki federe yapılanmayı ortadan kaldıracaklardır. “Erdoğan’ın Kürdistan yok”, söyleminden sonra Kürtler meydanlara çıkarak burası Kürdistan diyeceklerdir. Bu Newroz “Kürdistan yok”, diyenlere karşı “Kürdistan buradadır” diyenlerin meydan okuması biçiminde geçecek. Hiçbir şey Kürtleri bu kadar öfkelendirmezdi. Erdoğan bu söyleme neden başvurdu? Hem de bu söylemleri tüm halkın burası Kürdistan’dır dediği Hakkari’de ve Şırnak’ta neden söyledi? Elazığ gibi şovenizmin var olduğu yerden taşıdığı mitingciler karşısında neden söyledi? Bu söylemin oy kaybettireceğini bile bile neden söyledi? Tüm şovenistler ve Kürt düşmanlarına ‘bakın ben Hakkari’de bile Kürdistan yok diyorum’ mesajı vererek onların oyunu almak için. “Hakkari’de Kürdistan yok” demesinin başka bir mantığı yok.
Bütün Kürtler tüm baskılara rağmen sandığa giderek kayyumları geldikleri yere gönderecektir. “Kürdistan yok”, söylemi metropollerdeki Kürtlerin de AKP’ye kaybettirmek için daha fazla sandığa gitmelerine yol açacaktır. Erdoğan ve AKP’liler öyle ucuz propagandaya başvuruyorlar ki, bu onların çok sıkıştığını gösteriyor. Kadınların polisleri protesto etmesi ve ıslıklamasını “ezanı ıslıklıyorlar” biçiminde yansıtması propagandada ne kadar düştüklerini gösteriyor. Sanki mazlumların haklarını savunmak için aynı milletten olması gerekirmiş gibi hiçbir politik kişiliğin söyleyemeyeceği biçimde Sezai Temelli Kürt değil Kürtleri savunuyor, diyerek zihniyet kalitesini ortaya koyuyor.
Halbuki Sezai Temelli Kürt değildir diyen Erdoğan, Türkiye halklarını aldatmak için sık sık biz dünyanın diğer ucundaki mazlumları da savunuyoruz, demagojisine başvurmaktadır. Tüm bunlar AKP-MHP ittifakının çok sıkıştığını, en pespaye propaganda diline başvurduğunu göstermektedir. Herhalde dünya tarihinde bu kadar pespaye, utanmaz, ahlak dışı, vicdan dışı bir propaganda diline rastlanmamıştır. Tayyip Erdoğan bu propaganda diliyle Türk halkının seviyesini de çok düşürmektedir. Böyle bir propaganda dilini Türkiye halklarına layık görmek en başta da Türkiye halklarına hakarettir. Türkiye halkını eğitimiyle, basını ile, üniversiteleriyle, kültürsanat alanıyla böyle bir propagandanın alıcısı haline getirmişlerdir. Türkiye’de politik düzey hiçbir dönemde bu düzeyde düşürülmemişti; bu Türkiye’nin düşürülmesidir.