Abdullah Öcalan’a tecrit uygulanarak çözüme ulaşılamayacağını belirten Prof. Denis O’Hearn, ‘Öcalan’ın fikirleri tehdit oluşturmuyor’ dedi
PKK Lideri Abdullah Öcalan, uluslararası komployla 15 Şubat 1999 tarihinde getirildiği Türkiye’de ağır tecrit koşullarında tutuluyor. İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 24 yıldır tecrit altında tutulan Abdullah Öcalan’dan, kardeşiyle 25 Mart 2021’de yaptığı telefon görüşmesinden bu yana haber alınamıyor. Söz konusu duruma karşı son yıllarda Avrupa’nın birçok ülkesinden Türkiye’ye gelen sivil toplum örgütü temsilcileri, hukukçular, siyasetçiler ve insan hakları aktivistleri, mutlak tecridin kaldırılması yönünde çalışmalar yürütüyor.
En son 11 Mayıs’ta 3 farklı ülkeden 3 kişilik Uluslararası İmralı Barış Delegasyonu İstanbul’a geldi. Delegasyonda, Sosyoloji ve Antropoloji Profesörü Denis O’Hearn, Avrupa Konseyi Sol Grup Başkan Yardımcısı, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Temsilcisi ve İzleme Komitesi üyesi Laura Castel, İzlanda eski Adalet ve İçişleri Bakanı Ögmundur Jonasson yer aldı.
Heyet, 14 Mayıs seçimlerinin hem öncesi geldikleri İstanbul’da Abdullah Öcalan’ın avukatlarının bulunduğu Asrın Hukuk Bürosu başta olmak üzere Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Tevgera Jinên Azad (TJA), Marmara Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MATUHAYDER) ile Cumartesi Anneleri/İnsanlarını ziyaret etti.
Heyet : Öcalan’ın fiziki özgürlüğü sağlanmalı’
Ziyaretlerde, 2 yılı aşkın bir süredir haber alınamayan Abdullah Öcalan’ın durumu, Kürt sorunu ve Türkiye’de yaşanan yaşam hak ihlalleri gündeme geldi. Heyet, ziyaretlerini tamamladıktan sonra 16 Mayıs’ta İzlanda’da başlayan ve 2 gün süren Avrupa Konseyi (AK) 4. Zirvesi öncesi açıklama yaparak, temaslarını kamuoyu ile paylaştı. Heyet, Türkiye’de bir değişimin yaşanması için Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması gerektiğine işaret etti.
Ziyarette yer alan Sosyoloji ve Antropoloji Profesörü Denis O’Hearn ile Kürtlerin mücadelesi ve Abdullah Öcalan’a dönük tecride ilişkin Mezopotamya Ajansı’ndan Mehmet Aslan’a konuştu.
‘Dillere karşı baskı aygıtı devrede’
Birey ve toplumlar için dil ve kültürün önemine değinen O’Hearn, emperyalist güçlerin her yerde ve koşulda dile karşı bir baskı aygıtını devrede tutuğunu ifade etti. O’Hearn, bu güçlerin bu şekilde hegemonyasını kurduğunu ve koruduğunu söyledi. Çünkü hegemon güçlerin yerel dil ve kültürü kendi varlıkları için bir tehdit olarak gördüğünü belirten O’Hearn, “Burada önemli olan şeylerden biri insanların dillerine sahip çıkmasıdır.
‘Dil barış zamanında gelişir’
İrlanda’da yerel dilin gelişmesi konusunda yaşananları hatırlatan O’Hearn, “İrlandaca yıllarca İngiltere hükümetleri tarafından baskı altında kaldı. Bu dilin yeniden doğuşu aslında hapishanelerde gerçekleşti. 1970 ile 1990 yılları arasında mahkumlar kendi dilini konuşuyorlardı. Bunun bir sebebi politikti. Diğer nedeni ise otoritelerden kendilerini korumak ve gizlice iletişim kurmak içindi. Mesela çalışmalarımda yer alan İrlanda Özgürlük Ordusu’ndan dolayı tutuklanan bazı tutuklular, İngilizce okuma ve yazma dahi bilmiyorlardı. Ama İrlanda dili sayesinde hapishanede okuma ve yazma öğrendiler. Bu tutuklular hapishaneden çıktıktan sonra dili kullanmaya devam ettiler. Sadece anadilde okullar, dükkanlar açtılar. Bu şekilde dil yayılmaya devam etti. İrlandaca yaşlılar ve gençlik hareketleri arasında yeniden canlanmaya başladı. Dilin korunması, kullanılması insanlara kalmış bir şey. Bu arada dilin gelişimi barış zamanlarından çok çatışma ve zorluk dönemlerinde daha hızlı oluyor. O dönemde gelişen dil barış zamanında daha da yayılabiliyor” dedi.
‘Dil için yasal düzenleme’
Birçok etnik köken ve grubun anadil konusunda benzer baskı ve tehditlere maruz kaldığına tanıklık ettiğini dile getiren O’Hearn, Türklerin diğer dilleri “tehdit” olarak algılamaması gerektiğini ve bu kategoriden çıkarmasının elzem olduğunu ifade etti. O’Hearn, şöyle dedi: “Bu bahsettiğimiz durum, bu topluluklarda kurumsallaşmıştır. Bu, ırkçı eğitim sisteminde, yasalarda kemikleşmiş bir halde duruyor. Bu ırkçılığın ortadan kaldırılması için atılması gereken ilk adım yasal düzenlemedir. Yasal düzenleme ile kaldırılmadığı taktirde ilerlemek çok güç.”
‘Öcalan’a ilgi yoğun’
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın konumuna değinen O’Hearn, tecridin boyutunun Abdullah Öcalan’ın konumunun önemini açık bir şekilde ortaya koyduğunu belirtti. O’Hearn, “Bu bir tehdit olarak durmuyor, bu anlama gelmiyor. Zaten kendisi Avrupa ve ABD’de çok popüler biri. Özellikle sunduğu bazı fikirlerini çok beğeniyorum. Örneğin; öz örgütleme, yerel örgütlere dair fikirlerini çok beğeniyorum ve bu fikirler dünya üzerinde de çok ilgi görüyor. Çok iyi tarif ettiğini söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.
Abdullah Öcalan’ın dikkat çektiği “öz yönetim” modelinin bireyselleşmeye karşı toplumsal bir olgu olduğunu ve kapitalizme karşı büyük bir tehdit oluşturduğunu dile getiren O’Hearn, “Bu fikirler toplumlar için tehdit oluşturmuyor. Toplumlar, bu fikirlere, ‘hoş geldin’ demeli” diye belirtti.
‘Türkiye tecritle amacına ulaşamadı’
İmralı’daki mutlak tecride dikkat çeken O’Hearn, Türkiye’nin tecride rağmen amacına ulaşmadığını söyledi. Tecritle amaca ulaşmasının ise mümkün olmadığını dile getiren O’Hearn, “Öcalan’ı iletişimsizlik içinde ve dış dünyayla bağlantısını keserek, bir çözüme ulaşılamaz. ABD ve İrlanda’da şahit olduğum benzer örneklerde; her şart altında tutuklular mesajını bir şekilde toplum ile buluşturmanın bir yolunu buluyor. Bu politikalar aksi bir etki de ortaya çıkarıyor. Mahkumlar arasında güçlü bir bağın gelişmesini de sağlıyor” dedi.
‘Bırakın konuşsun’
ABD ve Avrupa’da Abdullah Öcalan’ın fikirlerinin yayılmasında kendisine de sorumluluk düştüğünü ve bunu yerine getirmeye çalıştığını ifade eden O’Hearn, şöyle devam etti: “Öcalan isminin ne olduğunu ve kim olduğunu sağlamamız gerekiyor. Avrupa ve ABD’de ilk yapmamız gereken şey; Türkiye’ye karşı bu konuda baskı oluşturmak. Temel olarak söylememiz gereken şey; bırakın konuşsun olmalıdır. Toplumsal değişim dediğimiz şey bu fikirlerden doğar.”
İSTANBUL