İBB Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Zeki Kılıçaslan, çok sayıda ölümün kayıtlara ‘Bulaşıcı hastalık’ olarak geçtiğini söyledi. Kılıçaslan ayrıca ‘İstanbul’da 60 bin civarında korona hastası var’ dedi
Dünyayı etkisi altına alan koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki ana üssünün İstanbul olduğu belirtiliyor. Aralarında Haseki ve İstanbul Eğitim ve Araştırma hastanelerinin de bulunduğu 6 merkezde salgın testinin yapıldığı kentte, her geçen gün can kaybı ve vaka sayısında ciddi artışlar yaşanıyor. Ancak, resmi kurumların güncel verileri paylaşmamasından kaynaklı can kaybı ve vaka sayısının ne kadar olduğu bilinmiyor. Bu durum verilerin gizlendiğine dair tartışmaları da beraberinde getiriyor.
Yaşamını yitirenler bazı kişilerin tedavi gördükleri sırada herhangi bir teste tabi tutulmadığını kaydeden kentteki sağlıkçılar, eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın ölümünde olduğu gibi bazı olaylarda ise, test sonucunun ölümden sonra geldiğini ve sonradan rakamlara eklendiğini belirtiyor.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim üyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Zeki Kılıçaslan, kentteki tabloyu, hükümetin ve yerel yönetimlerin aldığı önlemleri, sokağa çıkma yasağı ve salgına karşı verilen mücadeleye ilişkin Mezopotamya Ajansı’ndan Erdoğan Alayumat’a konuştu.
* Öncelikle içinde yer aldığınız bilim kurulu ile ilgili bilgi verebilir misiniz?
Salgın ortaya çıktıktan sonra İBB Başkanı (Ekrem İmamoğlu) ve diğer yöneticiler bu konuda belediye olarak ne yapabileceklerini düşünmüşler. Uzman kişiler, meslek örgütü temsilcilerini, İBB temsilcilerinin de içinde bulunduğu kurul oluşturuldu. Bilim Kurulu’nda haftada en az iki kere internet üzerinden toplantı yapılmakta ve önceden belirlenen gündemler tartışılmaktadır. Tamamen özerk bir yapıya sahiptir. Salgın döneminde hayati değer taşımakta olan su, temizlik, ulaşım gibi rutin belediye hizmetlerin aksamaksızın sürdürülmesini ve belediye çalışanlarının sağlığının korunmasını esas alır. Zor durumda kalan yurttaşların acil sorunlarının çözümü için sosyal/ekonomik destek çalışmalarını yürütmektedir. Bunun dışında kurul salgınla mücadele konusundaki genel önlemlerle ilgili görüşlerini hem İl Pandemi Kurulu’na hem de basın açıklamaları yoluyla hükümete iletmektedir. Pandeminin İstanbul’daki durumu ile ilgili bir rapor da hazırlamaktadır.
* Kovid-19 salgınının Türkiye’de ana üssü İstanbul mudur?
Evet. Tıpkı New York gibi yurtdışı ile çok yoğun ilişkisi olan böyle bir metropol kenttin bu salgından en çok etkileneceği tahmin edilebilir bir şeydir. Salgının durdurulması için okulların kapanması, toplantıların yasaklanması ve sonra sokağa çıkma yasakları gibi önlemler alınmış ve bunların iyi etkileri kısmen görülmüş olsa da, birçok ülkede olduğu gibi enfeksiyonun yayılma potansiyelinin erkenden ortaya konulamaması bir zaaf oluşturmuştur. Daha erken dönemde çok sayıda test yapıp İstanbul’daki kümelenme görülebilseydi sadece İstanbul veya diğer bazı kentlerde alınabilecek radikal kapanma kararları çok daha etkili olabilirdi. Hala radikal bir kararın alınmamış olması buna karşın kısmen kapanmaların devam etmesi salgının yavaşlamasına, ama daha uzun sürmesine yol açabilir. Sosyal medyaya sızan bazı kayıtlarda da görüldüğü gibi işçilerin yoğun ve sokağa çıkma yasaklarının daha az uyulduğu ilçelerde sorun daha ciddi durumdadır.
* Kamuoyunda mevcut açıklanan vaka ve ölümlerin gizlendiği belirtiliyor. Siz de böyle düşünüyor musunuz?
Sağlık Bakanlığı’nın gerek hasta gerekse ölüm verilerinde Kovid-19 tanısı, sadece Kovid-19 testi pozitif ise konulmaktadır. Klinik ve radyolojik olarak Kovid-19 denip hastanede veya evde Kovid-19 tedavisine alınan çok sayıda hasta bu kapsama girmemektedir. Bakanlık, hekimlerin bu tanılarına dayanarak tüm ilaçları bu hastalara da sağlamaktadır. Dünya Sağlık Örgütü “Olası Kovid-19” tanısı ile bunların da sayılmasını istemektedir. Yine, Kovid-19 testi negatif olsa da bu klinik tablo ile ölen vakaların defin kağıtlarında da Kovid-19 değil “Bulaşıcı Hastalık” yazılmaktadır. Bu nedenle veriler tartışmalı hale gelmektedir. Örneğin son olarak New York’ta bu ölümlerin de sayılması ile toplam ölüm sayısı önemli derecede artmıştır. Bu yapılmak zorunda çünkü kullandığımız tanı yöntemi ancak 100 hastadan en fazla 60’ını gösterebilmektedir.
* Buna ilişkin elinizde bir veri var mı?
İstanbul’daki defin kayıtlarında 2018, 2019 yılları ve 2020 Mart ortasına kadar ölüm belgesinin hiçbirinde ölüm şekli olarak “Bulaşıcı Hastalık (Doğal Ölüm)” yazılmamış. 2020 Mart ortasından bu yana bini aşkın belgede ölüm şekli “Bulaşıcı Hastalık” kaydına rastlanılmıştır. Kaba bir hesapla Nisan ortasından önce İstanbul’da testi negatif veya pozitif olan 60 bin civarında korona hastası olduğu tahmin ediliyor. Her yıl kış aylarında gerek diğer virüslere gerekse bakterilere bağlı enfeksiyonlar nedeniyle yaşlı, kronik akciğer veya kalp hastası olan kişilerin ölüm riskleri artmakta ve bu ölüm istatistiklerinde de görülmektedir. Fakat İstanbul’da 2020 yılı önceki yıllarla karşılaştırıldığında aynı tarihler içinde ölümlerde anlamlı bir artış olduğu görmekteyiz ve bunların ölüm nedeni olarak da ya mevcut eski hastalıkların ismi, ya da salgından önceki defin kayıtlarında olmayan “bulaşıcı hastalık” gibi tanılar görünmektedir. Hata paylarını da dışlayarak bu ölümlerin büyük bir kısmının mevcut salgınla ilişkili olduğu kabul edilebilir.
* İstanbul’daki hastanelerin doluluk oranları ne durumda?
Şu anda İstanbul’daki normal ve yoğun bakım yatakları yeterli görünmektedir. Bazı hastalar için mutlak gereken vantilatör (solunum cihazı) sayısı yeterlidir. Fakat salgının gidişatına göre eğer artışlar devam ederse bu konularda sıkıntı ortaya çıkma olasılığı vardır. O zaman yeni hastanelerin devreye girmesi gerekir.
Salgının başlamasının ardından İstanbul Atatürk Havalimanı’nın yanındaki arazi ile Sancaktepe ilçesinde sahra hastanelerinin yapımına başlandı. Bunlar sizce gerekli mi?
Sahra hastanelerini gerçekten neden yaptıklarını anlayamıyoruz. Çünkü şu anda İstanbul’da kullanılmayan, Galatasaray Arena stadının oradaki hastane ve Başakşehir’deki Şehir Hastanesi gibi boş hastaneler var. Ayrıca hemen sahra hastanesine dönüşebilecek, İBB’nin de belirttiği Yenikapı Avrasya Gösteri Merkezi, TÜYAP fuar merkezi gibi çok sayıda alt yapısı tamam olan kapalı büyük mekanlar var. Buna rağmen bunlar ele alınmıyor. Atatürk Havaalanı’nda, üstelik boş kapalı alanlar ve otel binası varken yeni bir inşaat yapılması anlaşılmaz durumda. Sağlık Bakanı burasının kalıcı bir hastane olacağı, gelecekte sağlık turizmine yönelik kullanılacağını belirtti. Örneğin olası İstanbul depreminde devreye girecek veya sağlık turizmi için kullanılacaksa o zaman havaalanın korunması gereklidir. Ama bu yaklaşımda ortada yok!
Hafta sonları sokağa çıkma yasaklarının ilan edilmesi salgına karşı yeterli bir önlem mi?
Hafta sonu uygulanan bu önlem tabi ki bir fayda sağlayabilir ama yeterli değil. Birçok bilim insanı en az 2 haftalık tam kapanma istemektedir. Bu salgınla mücadelede teması azaltmak temel bir önlem. Bilim kurulundaki birçok kişi gibi bu konuda 2 haftalık bir tam kapanma, yani zorunlu olanlar dışında sokağa çıkma yasağı önermekteyiz. Hükümet muhtemel ekonomik yük nedeniyle bunu uygulamamaktadır.
Salgının ne kadar süreceğine ilişkin bir öngörünüz var mı?
Bu konuda kesin söz söyleyebilmek için veriler eksik. Çünkü şimdiye kadar toplumun ne kadarı enfeksiyonu geçirdi, bu enfeksiyondan sonra gerçek bir bağışıklık oluşuyor mu, virüsün olası mutasyonlarının etkisi ne olabilir, şimdiki salgında oluşan bağışıklık gelecek ataklarda da etkili olacak mı? Bunlar bilinmiyor. Ama genel kanı yaz aylarında önemli azalmayı takiben sonbaharda şimdiki gibi olmasa da salgının yeni bir yükseliş yaşayacağı konusunda hemfikir. Bazı bilim insanları sorunların belirli derecelerde 2024’e kadar sürebileceğini söylemektedirler.
Son olarak salgına karşı İBB’nin aldığı önlemler nelerdir?
İstanbul’da belediyenin sürecin dışına itilmek istenmesine rağmen bu güne kadar yapılan işleri şöyle sıralaya bilirim: Yenikapı Koordinasyon ve Yardımlaşma Merkezi kuruldu. İBB Kovid-19 Bilimsel Kurulu oluşturuldu. Özerk olarak çalışan kurulda ilgili meslek örgütü temsilcileri, uzmanlar ve İBB yönetiminin ilgili birim temsilcileri bulunmaktadır. Sağlık çalışanları için, ücretsiz toplu taşıma ve otopark hizmeti, ücretsiz İBB wifi, 2 bin kişilik konaklama imkanı sağlanmıştır. Yenikapı Miting alanı, Beylikdüzü Gürpınar Su ürünleri Hali, 19 Mayıs Spor Salonu gibi alanlar geçici hastane alanları olarak belirlenmişti ve Sağlık Bakanlığına önerildi. 65 yaş üstü evde kalanlar için 153 destek hattı aracılığı ekonomik ve sosyal yardımlar başlamıştır. Sokakta yaşayanlar için barınma alanları belirlenmiştir.
İSMEK Eğitmenleri tarafından ücretsiz dağıtılmak üzere günde 10 bin maske üretimi planlanmıştır. Metro istasyonlarında termal kamera kullanımına geçilmiştir. Yurttaşların katkıları ile hazırlanan yardım paketleri ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmaya başlanmıştır. Yenikapı’da 5 bin kişiye 3 öğün yemek verebilecek düzenek kurulmuş, tüm İstanbul’un gıda ve hijyen malzemesi karşılanması için dijital dağıtım ağı oluşturulmuştur.
HABER MERKEZİ