Prof. Dr. Cem Kaptanoğlu, son zamanda artan polis şiddeti ve işkence görüntüleri için ‘İktidarlar baskı araçlarını güçlendirerek halkta karamsarlık duygusunu geliştirmeyi amaçlar’ dedi
Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkartılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyeliği’nden ihraç edilen Prof. Dr. Cem Kaptanoğlu, Türkiye’de alenileşerek sokağa taşınan ve bilinçli şekilde servis edilen işkence görüntüleriyle yaratılmak istenen toplum psikolojisini MA’dan Selman Güzelyüz’e değerlendirdi.
İç güvenlik paketi
Son 10 yıldır baskı sürecinin yaşandığına değinen Kaptanoğlu, özellikle İç Güvenlik Paketi ve bekçilere verilen yetkilerle sürecin daha görünür hale geldiğini söyledi. Kaptanoğlu, “Bunun dışında bizler her eylemde, her direnişte polisin ne kadar sert bir tutum aldığını görüyoruz. Hatta bu önlemler o kadar şiddetli ki, kişiler en doğal hakları olan protesto gösterilerini bile kullanamıyor. Burada kitlelerin ruh hallerini etkileyen dehşet verici, korkutucu bir zorbalık var” dedi.
İkna etme kabiliyetleri yok
Kaptanoğlu, yaşanan sürecin iktidarın içerisine girdiği çaresizliği açığa çıkardığını söyledi. İktidarın literatürdeki karşılığının zorbalık ya da güç kullanmaksızın insanları bir duruma ikna etme olduğunu dile getiren Kaptanoğlu, son 10 yıllık süreçte bir otoriteden söz edilemeyeceğinin altını çizdi. Kaptanoğlu, “Örneğin AKP’nin 2003-2005’lerdeki açılım politikalarında, demokratikleşme konusunda toplumun önemli kesimlerinin ikna olduğunu ve bir umut taşıdığını gördük. Bugün ne oldu da bu ikna edicilik kayboldu ve onun yerine ikame edilen zora dayalı, devletin baskı güçleri devreye girdi. İşte buradan bakıldığı zaman, aslında devletin ya da iktidardakilerin başarma umutlarının gittikçe azaldığını görüyoruz. Çünkü zorun ve zorbalığın yönetme biçimi olarak ortaya çıktığı yerlerde, iktidarın kaybı olur. Ötekileri ikna etme yerine, tahakkümün geldiğini görüyoruz. Yani tahakkümün geldiği yerde, iktidar dardadır demektir” tespitinde bulundu.
İç göç hali
İktidarın darda olma halinin itirazı olanlar için bir umut kaynağı olduğunu da söyleyen Kaptanoğlu, ancak hoşnutsuz olanların politik anlamda yönlendirilmesiyle umudun doğabileceğini kaydetti. Kaptanoğlu, “Tabi ki iktidarın bu dönemde uyguladığı zor ve gittikçe baskı araçlarını güçlendirmesi, halk üzerinde bir korkuya, geri çekilmeye, içine dönmeye sebep olur. Sokaklara değil de içine, kendi sosyal medya hesabına, kendi kahve arkadaş grubuna, kendi dertleştiği kişilere doğru; yani herkes kendi balonculuğuna doğru çekilme eğilimini arttırıyor. Toplumun bu dönemlerdeki ruh hali, sosyologlar tarafından bir iç göç olarak tanımlanmıştır. Bir şekilde hepimiz iç göçmenler haline getiriliyoruz. Sokakta, dışarıda ötekilerle birlikte bulunmak eğlenmek yerine, kendi iç dünyamıza kapanmak zorunda kalıyoruz. Bu süreçlerde eğer ki bu hoşnutsuzluğu giderecek bir siyasi özne olmazsa, toplumda karamsarlık, küskünlük, duyguları yükselmeye başlar” diye belirtti.
Muhalefet umut olmak zorunda
“Devlet ve iktidar olgusu, artık toplumsal rıza üretemediği için bu denli şiddette başvuruyor” diyen Kaptanoğlu, muhalefetin de artık umut vaat eden bir gerçekliğe kavuşması gerektiğini vurguladı.
Kaptanoğlu, devamla şunları söyledi:
“Dolayısıyla muhalefet burada gerçekliği görüp, onun da getirdiği olumsuzluk ve hoşnutsuzluğu sindirip, bunlara rağmen bunları bir şekilde örgütleyerek bir şeyler yapılabilir. Yoksa bir bakıma bir yatıştırıcı söylem anlatı haline gelir.”
‘Mış gibi yapmak’
Kaptanoğlu artan şiddete karşılık bir kanıksama durumunun da var olduğunu ifade ederek, “Mış gibi yapmanın çok ağır sonuçları olur. Otoriter rejim bu bahsettiğimiz göç meselesini istiyor. Bu durum fiziki göcede sebep oluyor. Onun dışında toplum kendi içine göçer ve sadece söylenir. Yani ‘ben de onlardan değilim ama onlar gibi yapıyorum’ diyen gruplar var. Ama bu ‘mış gibi’ yapma hali, kişide bir süre yapıp sonra bırakacağı bir kimlik bocalaması değil, bunun kalıcı etkileri olur.
HABER MERKEZİ