TİHV Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Ümit Biçer, 2 yıl boyunca uygulandıktan sonra kağıt üzerinde kaldırılan OHAL’in baskısını solumanın halen mümkün olduğunu söyledi.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Ümit Biçer, kaldırılan OHAL’i ve Meclis’te kabul edilen yeni düzenlemeleri insan hakları açısından Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Bilal Seçkin’e değerlendirdi.
Öncelikle Türkiye’nin siyasi tarihi boyunca çok nadir dönemlerde normal yönetim anlayışıyla karşılaştıklarını söyleyen Biçer, 2016 yılında getirilen OHAL ile olağandışı bir uygulamaya tanık olduklarını ifade etti. 2 yıl boyunca karşılaştıkları ihlallere değinen Biçer, “12 Eylül’de yaşanan işkence öyküler yeniden duyulur olmaya başladı. Zaten OHAL ilan edilir edilmez ilk olarak gözaltı süresinin uzatılması işkencenin artacağı izlenimini veriyordu” dedi.
‘150 bin insan ihraç edildi’
OHAL baskısından ülkeyi terk etmek isteyen ve denizlerde, nehirlerde boğulan ailelere de tanık olduklarını belirten Biçer, “Zorla kaybetme ve kayıp öykülerinin kamuoyuna yeniden yansıdığını, buna yönelik başvuruların geldiğine tanık olduk. Sonuç olarak OHAL, bir bütün olarak insan hakları ihlallerinin çok yaygınlaştığı, eski yöntemlere başvurulduğu ve en önemlisi de buna karşı hukuki güvencelerin neredeyse hiç kalmadığı bir dönem olarak nitelendirilebilir” dedi. Prof. Biçer, yaşanan tutuklamalar ve gözaltılarla ilgili herhangi bir mekanizmanın işletilmediğine de vurgu yaptı. Mağdurların maruz kaldıkları hukuksuzluklarla ilgili yapmış oldukları başvurulardan sonuç alamadıklarını, yargı mensuplarının ise bağımsız ve özgürce karar veremediğini söyleyen Biçer, şöyle devam etti: “Yaklaşık 150 bin insan ihraç edildi. Bu insanların başvurdukları yargı kurumları adeta top çevirdiler. En son AİHM’e yapılan başvurularda da Türkiye’de bir OHAL Komisyonu’nun oluşması önlerine geldi. Bu komisyon başvurular hakkında tam değerlendirme yapamadan OHAL’in kaldırıldığı ilan edilerek faaliyetlerini sonlandırmış oldu. Dolayısıyla bu insanların hukuki olarak sürdürecekleri mekanizma yine ortadan kalkmış oldu. Yine yargı kurumları arasında insanlar oradan oraya gidip gelmek durumunda kalacaklar. Çünkü OHAL kaldırıldığında hukuki güvenceler insanlara teslim edilmedi.”
‘Toplum bu tramvayı uzun süre yaşayacak’
OHAL’in kağıt üzerinde kaldırıldığını vurgulayan Biçer, uygulamalarının halen devam ettiği görüşünde. Prof. Biçer, bu görüşünün nedenleri ise şöyle açıkladı: “Görevden alınanlar işlerine geri dönmedi. Topluma yargısal bir güvence verilmedi. Gözaltı sürelerinde ciddi bir değişiklik olmadı. Bu da işkence ve kötü muamelede bugün değişiklik olduğunu söylemek mümkün değildir. Dışarıda OHAL baskısını solumak halen de pek mümkün.” OHAL uygulamalarının her alanda, her kesimde ciddi bir travma yarattığını sözlerine ekleyen Biçer, toplumun bu tramvayı uzun bir süre daha yaşayacağını ifade etti. Ancak baskı ve şiddetin, otoriter yönetimlerin son bulmaya mahkum olduğunu kaydeden Biçer, “Eğer bir toplum kendi geçmişiyle yüzleşirse, yaşatılan haksızlıklara karşı insanlık onurunu koruma yönünde çaba gösterirse ve geleceğe dair taşıyacağı umutla, inançla bunu çözecektir. Bugüne kadar insanlık tarihi çok daha ağır travmalar yaşadı. Bunun sahici ve samimi bir çaba ile insanlık değerlerine saygı gösterdiği ölçüde çözmüştür. Bundan sonra da bunu çözecektir” diye konuştu.
‘Kuvvetler ayrılığından söz edilemez’
Prof. Biçer, yeni rejimin ise tepeden tırnağa tek bir kişinin kararına dayalı olarak inşa edildiğinin altını çizdi. Bu rejimin daha ilk politikalarından topluma çok daha sert bir süreç yaşatılacağının anlaşıldığını ifade eden Biçer, “Kuvvetler ayrılığından söz etmek olanaklı değil. Bu durum ülkede keyfi uygulamaları doğurur. Dolayısıyla bu durum, Türkiye’de demokrasinin, hukukun bundan sonra çok daha fazla sıkıntılı bir süreçle karşı karşıya kalacağımızı gösteriyor. Hukukun üstünlüğü konusunda ciddi bir sıkıntı olduğunu değerlendiriyoruz. İnsan hakları savunucuları, örgütleri her zaman için hukukun üstünlüğü adına mücadele etmeyi sürdürürler. Hukukun işletilebilmesi için de elimizden gelen bütün olanakları kullanmaya; barış, demokrasi, kardeşlik içerisinde bir dünya hayalini yaşatmaya ve bunun için mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.