Tüm anlatılanların fonunda ise Latin Amerika yerlilerinin İspanyol sömürgecilere karşı yüzyıllar boyunca verdikleri mücadele var. Dahası bu mücadele, doğanın gelişimiyle iç içe. Romanın kahramanı kadın mı, yoksa bahçesindeki portakal ağacı mı, bazen bilemiyoruz; şaşırıyoruz
Kadın kahramanımız, 1948 yılında Nikaragua’nın başkenti Managua’da dünyaya geldi. Genç yaşta evlendirildi ve bir çocuğu oldu. Ancak çevresinde yaşananlardan etkilenerek Somoza diktatörlüğünü devirmek için mücadele eden Sandinistalar’a katıldı. Faaliyetleri yüzünden uzun bir süre için sürgüne gitmek zorunda kaldı. Böylece 1975 yılında gittiği Meksika ve Kosta Rika’da silah kaçırmak da dahil pek çok gizli görevler üstlendi. İlk şiir kitabı Linea de fuego (Ateş Hattı) ile 1978’de Latin Amerika’nın en saygın edebiyat ödülü olan “Casa de las Am?ricas”ı kazandı. Somoza diktatörlüğünün devrildiği 1979 yılında ülkesine döndü ve iletişim ve propaganda alanında çalıştı.
‘Çocukların devrimi’
Yıllar süren Somoza diktörlüğünü deviren Nikaragua devrimi, dünyanın her yanında, devrimciler tarafından umut ve sevinçle karşılanmıştı. Önderlik kadrosunda orta sınıftan iyi eğitimli gençlerin yer alması nedeniyle “Çocukların Devrimi” diye adlandırılan bu ayaklanma, önceki devrimlerin bildik kalıplarını birçok açıdan değiştirmişti. İktidarın devralınmasından sonra ABD’nin gizli ve açık desteğiyle yürütülen her türlü baskıya on iki yıl direndiler. Sonunda Daniel Ortega liderliğindeki Sandinistler, ABD’nin baskılarını savuşturmak amacıyla ülkede seçim yapma kararı aldılar. Bir-iki dönem sağcı bir parti iktidara gelse de, Sandinistaların seçimleri yeniden kazandığı da oldu. Ancak amacımız, Nikaragua’nın önce İspanyol, son dönemde de Amerikalı sömürgecilerle nasıl kahramanca savaştığını anlatmak değil; Giaconda Belli isimli bir kadın gerillanın bir nevi yaşam öyküsü.
Belli, bunu önce Türkçeye “Portakal Ağacında Oturan Kadın” adıyla çevrilen “La mujer habitada” isimli romanında yapıyor. Giaconda Belli’nin “La mujer habitada” isimli romanı, “The Inhabited Woman” adıyla İngilizceye çevrilince, eserin ünü ülkenin sınırlarını kolayca aşmış olsa gerek. Romanı ülkemizde ilk keşfedenlerden biri de Berat Günçıkan olmalı. Nitekim Ceylan Yayınları şemsiyesi altında kitap yayınlamaya amaçlayan Akademi Yayınları’nın kadın başlığı altında yayınlanan ilk kitaplardan biri de bu roman olmuş.
Kadın-erkek ilişkilerini sorgulatıyor
Ceylan Yayınları’nın bir dalı olarak Akademi Yayınları’nda öncelikle kadın kitapları yayınlamak zaten başlı başına güzel bir fikir iken, bir de bu çalışmanın başına Berat Günçıkan’ı getirmek çok anlamlı olmuş. Bu arada, yakalandığı kanser hastalığı yüzünden 19 Kasım 2018 günü aramızdan ayrılan sevgili arkadaşımızı saygıyla analım! İster İspanyolca orijinal ismi “La mujer habitada” yı, ister çevrildiği İngilizcedeki ismi “The Inhabited Woman”ı, en uygun “Şehirli Kadın” diye çevirebiliriz; ancak kitabın çevirmeni Şebnem Sunar (ve belki de Berat Günçıkan’ın önerisiyle) “Portakal Ağacında Oturan Kadın” diye Türkçeye çevirmiş. Bence de doğru yapmış. Çünkü eserde, Latin Amerika’nın bir şehrinde dağlardaki mücadeleleriyle yetinmeyen gerillaları, şehirde örgütlenip, eylemlere başlaması anlatılıyor. Erkek ya da kadınların örgüte kazandırılması, gizlilik kuralları hikaye ediliyor. Böylesine baskı altında bulanan kişilerin kadın-erkek ilişkilerini sorgulamasını okuyoruz.
Kahraman kim?
Tüm anlatılanları fonunda ise Latin Amerika yerlilerinin İspanyol sömürgecilere karşı yüzyıllar boyunca verdikleri mücadele var. Dahası bu mücadele, doğanın gelişimiyle iç içe. Romanın kahramanı kadın mı, yoksa bahçesindeki portakal ağacı mı, bazen bilemiyoruz; şaşırıyoruz. Müthiş bir anlatım. Kendinizi romanın içinde hissediyorsunuz. Portakal Ağacında Oturan Kadın, bendeki kitaba bakarsanız, sadece iki baskı yapmış. İnternetten kitap satan şirketlere göre de “temin edilemiyor” Böylesi bir kitabı, okurlarından mahrum bırakmamak gerek. İlgililerin, bizi duyması ricasıyla…